“Gençliğim Eyvah!” hepimizin ortak çığlığıdır. Bu çığlık, kendisini tanıyamayan, hırsların, hazların, hoyratlığın, bencilliğin, çıkarcılığın kıskacında kalan, dinden, imandan, vatan millet sevgisinden uzak, yitip giden bir nesle ağıttır.
Bu ağıt sessiz ve derinden gelen, insanı kalabalıklar içinde eriten, bireylikten çıkararak aynılaştıran, kişinin başkalarının yaşamında kaybolmasına yol açan, toplumlar ve bireyler için en büyük tehlike olan insanın kendisini, öz değerlerini kaybetmesini anlatan bir ağıttır.
Gençlikte nefis heyecanlı, diri ve istekleri keskindir. Dünya cazibesi gençlikte daha parlak ve aldatıcıdır. Makam, mevki, para, şöhret hırsı, hazlar, beğenilme arzusu, güç tutkusu gençlerin kalbini kolayca işgal edebilir. Ve ne yazık ki günümüz gençliği son derece şanssızdır çünkü sahip olması gereken birçok olgudan, değerden, yol göstericilerden mahrumdur.
Gençliğin en büyük şanssızlığı kendilerine örnek olacak, doğru yolu yaşayarak gösterecek, vatan, millet, Allah yolunda yaşayan tek bir örnek kişinin olmaması tam aksine gençlerin önüne düşenlerin yaptıklarıyla, konuştuklarıyla, kavgalarıyla, hırslarıyla gençlere kötü örnek ve umutsuzluk kaynağı olmalarıdır.
Geleceğe ve günümüze dair iradesi, arayışı, heyecanı, istikameti, cesareti olması gereken gençlik günümüzde kendilerine örnek olması gereken büyüklerinin hırsları ve beklentileri adına sergiledikleri kavgaları sebebiyle kimliğini, kişiliğini, umutlarını, cesaretini, yaşam enerjisini kaybetmiş, sindirilmiş, başarıya hasret, gelecek korkusuyla yaşayan bir yığın haline gelmiştir.
Günümüz gençliği ben kimim, ne amaçla yaşıyorum, iyilik, mutluluk, vatan, millet, din, iman nedir sorularını düşünemez, cevaplarını bilemez hatta bu sorulara tahammül edemez, düşünmeyi, tefekkürü, sükûneti reddeder hale getirilmiştir.
İnsanın en hassas ve verimli dönemi olan gençlik hepimize emanettir ve Cemil Meriç’in “Bu ülke gençliğini kaybederse her şeyini kaybeder” sözü bu emanetin ne kadar değerli olduğunu çok iyi anlatır. Bu emanetin iyi korunması, hedefine ulaşması şarttır çünkü gençlik toplumun geleceğidir, gücüdür, vicdanıdır, cesaretidir, hayal gücüdür, teminatıdır, umutlarıdır. Eğer gençler hayallerini, umutlarını, cesaretlerini kaybederse ülke yarınlarını kaybeder.
Gençlik; ya düşünmeden, sorgulamadan kalabalıkla birlikte sürüklenen, tüketen ve tükenen böylece hem kendi geleceğini hem de ülkesinin yarınlarını kaybeden bir yığın haline gelecek ya da, sorgulanmamış hayat yaşanmaya değmez düsturunca, sorgulayarak, eleştirerek, reddederek, seçerek doğruya, ahlâka, bilime yönelecek ve hem kendisinin hem de ülkesinin yarınlarını kurtaracaktır.
Burada sorun, yukarıda belirtiğim gibi, gençliğin örnek kişilerden, örnek davranışlardan, örnek yaşam tarzlarından uzak kalmış olması, gerçek vatanseverlere, gerçek Müslümanlara, dürüst, ahlâklı, merhametli insanlara şahit olamamasıdır. Bu da gençliği ülkemiz insanları gibi kolayca aldatılan bir yığın haline getirmiş ve yine Cemil Meriç’in ifadesiyle “Bir millet değil, bir yığın. Yığın kolayca kandırılabilir, duyguları hiçbir temele dayanmaz. Yığın düşünmez, maruz kalır. Nezleye yakalanır gibi tutulur bir fikre. Ateşi yükselince aslanlaşır, nöbeti bitince de her mukaddesi unutuverir.” Gerçeğiyle bizi yüz yüze bırakmıştır.
Gençliğe hayata anlam katan rehberlik, samimiyet, hakikat, sorgulayabilme, eleştirebilme özgürlüğü, merhamet, hoşgörü yerine hamasi nutuklar, aldatıcı sloganlar ve siyasi mülahazalara dayalı çıkarcılık sunulursa olacak olan bugün geldiğimiz noktadır.
Son olarak söylemeliyim ki yazımızın “Gençliğim Eyvah” girizgâhı bir teslimiyet, bir kaybediş, bir umutsuzluk değil uyanmak ve harekete geçmek için bir uyarıdır. Bu ikaz duyulursa Allah’ın hepimize emanet ettiği gençlik için kaybettiğimiz yılları doğru istikamete çevirebiliriz. Bu da her türlü siyasi ayrışmayı, dini ve milli istismarı, kişisel hesapları bir kenara bırakıp vatan, millet yolunda yaşayan ve Allah, vatan, millet aşkıyla çarpan kalplerle olabilir.