Erzurum’u günlerdir geren malum skandalın başlattığı deprem, geçen cumartesi günü AK Parti Milletvekili Muzaffer Gülyurt’un düzenlediği basın toplantısı ile, şimdilik dindi:
Skandalı doğuran taraflardan biri yani Vali Sami Bulut zaten önceden “merkez”e çekilmişti; il genel meclisi başkanı Selcan Karagöl ise, başkanlıktan istifa etmesine rağmen, “kesin ihraç” istemiyle disiplin kuruluna sevk edildi.Beraberinde Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler ve AK Parti İl Başkanı Murat Kılıç olduğu halde, basın toplantısı düzenleyen milletvekili Gülyurt’un açıklamalarından öğreniyoruz ki, parti yalnızca Karagöl’ü ihraç etmek istemekle kalmayıp, aynı zamanda birkaç hafta önce organize suç çetesi üyesi olmak iddiasıyla tutuklanan Hınıs İl Genel Meclisi Üyesi Senih Yürekseven de ihraç istemiyle disiplin kuruluna gönderilmiş…
Bu arada, yeni bir skandala imza atan Oltu İl Genel Meclisi Üyesi Mustafa Macit de, ihraç edilmesine fırsat vermeden partiden istifa etti. Böylelikle, hem Erzurum’u, hem de kendilerini ülke genelinde “malzeme” konusu yapan bu yerel politikacıların defterleri dürülmüş oldu.
Geç kalmakla beraber AK Parti doğru olanı yapmıştır. Hukukun temel prensiplerinin başında, “suçun şahsiliği” anlayışı gelmektedir. Bir kişinin işlediği bir suçtan ötürü, yakınları cezalandırılamayacağı gibi, mensubu bulunduğu cemiyet, dernek, parti veya meslek teşekkülü töhmet altında tutulamaz. Ta ki, suçu sabit olan mensubunu ısrarla savunana kadar…
Bu meselede de kimse “AK Parti suçludur” dememişti. Fakat AK Parti’nin üye seçim sistemi bu olaylar üzerine gayet tabii olarak sorgulandı: AK Parti yoldan geçen birini kolundan tutup meclis üyesi mi seçtiriyor?
Şayet geçen cumartesi günü AK Parti il binasında gerçekleştirilen basın toplantısı yapılmamış olsaydı, bugün haklı olarak AK Parti’yi skandala bulaşan kişileri himaye etmekle itham etmek mümkündü. Lakin parti yöneticileri tam aksi bir tutumla bu rezalete imza atan üyelerine sahip çıkmadığını, korumadığını göstermiştir.
İnsanın olduğu yerde hata olur… Zira, kimse melek değildir. Fakat özellikle sorumluluk mevkiinde bulunan kişilerin, sıradan kişiler gibi hareket etme lüksü yoktur. Bu kişilerin yetkileri olduğu gibi, topluma karşı sorumlulukları da vardır. Bu manada hiç kimse lausel değil ki…
“Bizim kötü bir niyetimiz yoktu” gibi bir mazeret, sizi kamuoyunda masum göstermeye yetmez; gerekli olan, haklı görünebilmektir. Bu son olayda hep birlikte gördük ki, ortaya çıkan görüntü tarafları masum göstermekten çok öteydi. Dolayısıyla medyayı suçlamanın bir anlamı yoktur.
Adamın, “Evliyim ama sevgilim var; hatta cinsel ilişkimiz oldu” türü mide bulandırıcı ifadeleri var. Üstelik de mahkeme tutanaklarında… Ama aymazlığa bakın ki aynı kişi kalkıp, “Ben o davada sanık değil, tanığım” diyebilmişti. Sonradan da, “Üzgünüm sanık olduğumu bilmiyordum” demek suretiyle, “saf”ı oynadı!
Hayır… Kişinin kendi aptal hatta eşek olabilir, ama kesinlikle topluma bu sıfatları layık görmemelidir. Zira günün birinde adamın biri çıkar “eşek olan sensin” diyerek, böyle yüzüne çarpar…
Bu olayların savunulur ve tevil edilir bir tarafı yoktur…
Neresinden bakarsanız bakın ziyadesiyle çirkin, rezil ve pis şeylerdir. Tesellimiz ise, aklı başında kimsenin bu tabloya sahip çıkmamasıdır. Gerçi, adına “peçeteci” dediğimiz bazı dalkavuk tiplerin hala bir çıkış yolu aradıklarını duyuyoruz ama ciddiye almıyoruz.
Erzurum belki de tarihinin hiçbir evresinde bu kadar “peçeteci” tipi bir arada görmemiştir. Yoksa şu olayların hiç biri içinde “erkeğim” diyen bir şehirde yaşanamazdı. Bazıları karı temin etmiş, bazıları da yer bulmuş! Bakar mısınız rezaletin boyutuna…
Sonra da kalkıp, “Erzurum muhafazakar, milliyetçi bir şehirdir” diyorlar.
Söyler misiniz Allah aşkınıza bu tanımla, eylem arasında nasıl bir uyum var?
Neyse ki, artık bu çirkinlikler mazide kaldı. Çünkü:
Bu olay, bu şehrin tarihinde bir milat oldu ve bundan sonra kimse Erzurum’u artık çobansız köy gibi göremeyecek. Makamı ve derecesi ne olursa olsun bundan böyle, hiç kimse şeyini eline alıp dolanamayacak. Dolanırsa şayet, son olayda görüldüğü gibi, o şeyi kendine girecektir.
Yeni vali ile birlikte beyaz bir sayfa açalım… İbret almakla beraber, geçmişteki o olaya da takılıp kalmayalım. Ancak böyle yaparsak yarınları düzgün biçimde inşa edebiliriz.
Bu olaydan herkes kendince bir ders çıkarmayı bilmelidir. Hükümet, Erzurum’u “acemi ocağı” gibi görmekten vazgeçip, deneyimli vali atamalıdır. Son atamayla gördük ki, hükümet kendine düşen mesajı almış: Erzurum’a Niğde valisini atayarak, önceden yaptığı gibi, artık ilk valiliği olan bir valiyi göndermedi.
Meclis üyeleri ve müdürler de kendilerini gözden geçirmek zorunda… “Bizi parti atadı” diyerek, türlü uçukluklar yapma haklarının olmadığını görmüş olmalılar…
Çünkü son olaydan sonra gördük ki, AK Parti kendisini çılgınlığa vurmuş hiç kimseye sahip çıkmayacağını gösterdi.
Bir de “peçeteci”liğe gönüllü olarak talip olanlar var…
Bunların durumu aslında oldukça vahim! Zira, adamların özünde marabalık ve peçetecilik var. Siz onlara ne kadar da “böyle bir göreviniz yoktur” deseniz de adamlar aksini yapamıyorlar.
İlla da adamın şeyi tutmaya adamışlar kendilerini!
Milletvekili Muzaffer Gülyurt, “Başkaları da gidecek” demiş, basın toplantısında…
Tam olarak kimleri kastetti bilmiyoruz, ama bildiğimiz odur ki, bu şehrin hamle yapabilmesi için gerçekten birkaç peçetecinin gitmesi elzemdir.
Bu da hükümetin görevi…
Bir yanıt yazın