MENÜ ☰
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Yazarlar » TEVAZU ABİDESİYDİ…
Feridun Fazıl Özsoy
TEVAZU ABİDESİYDİ…


TEVAZU ABİDESİYDİ…

Erzurum, bir önemli düşünce adamını daha kaybetti…

Feyyaz İbrahimhakkıoğlu’nu ebedi istirahatgâhına uğurladık…

Pazar Günü cenaze namazı kılınmadan ERVAK Başkanı Erdal Güzel, onunla ilgili kısa bir konuşma yaptı.

“O bizim ağabeyimiz, şeyhimizdi” dedi…

Onu tanıyan hemen herkes bilirdi ki, kendisine “şeyh” denmesine karşıydı…

Çünkü o, bir gönül adamıydı ve bu tür unvanların kendisine yakıştırılması onu rahatsız ediyordu.

Ve yine herkes biliyordu ki, Feyyaz Ağabey, kendisine dini unvanlar yakıştırıp, fetva vermeye kalkanları, ahkâm kesenleri ‘din tücarları’ olarak adlandırıyor ve bunlar ; “din alıp din satıyorlar” diye katı bir şekilde eleştiriyordu…

Çevresindeki insanlara hiçbir zaman fetva vermedi ama sohbetlerimizde onun manevi dünyasının lezzetine de doymadık…

Ben ve onu tanıyan bir çok kişi karşı çıkmasına, zaman zaman ses çıkarmamasına karşın yine de “şeyhim” hitabında bulunuyorduk.

Aslına bakarsanız bizim ona şeyh dememizin arka planında bir tarikat mensubiyeti yoktu.

Biz ona ‘Şeyh’ derken, onu manevi dünyamızın yanı sıra sosyal v e kültürel hayatımızın da kanaat önderi olarak görüyor ve öyle hitap ediyorduk.

Feyyaz Ağabey ile sohbet etmek,düşünce dünyamıza yeni pencereler açmaktı.

Bir zamanların Erzurum’unu ve bilinmeyenleri ondan dinledik, öğrendik.

***

Hiç alışık olmadığı, bilmediği ve beceremeyeceği iki tecrübe yaşadı ve doğal olarak da başarılı olamadı.

Ticaret ve siyaset…

Onun mizacına ters gelen iki alan…

Dünyevi hırsları olmayan insanlar için fevkalâde zor iki uğraş, ticaret ve siyaset…

***

Feyyaz Ağabey, kelimenin tam anlamıyla tevazu abidesiydi…

En sıkıntılı olduğu zamanlarda bile başkasını düşünen, onun derdiyle hem dert olan, insanlara tevazu ile yaklaşan örnek bir insandı…

İnsanları rahatsız etmekten çekinen, en sıkıntılı zamanında bile dostlarını düşünüp arayan, soran bir ağabey…

Zaten kültürümüzde de Ağabey olmak bu değil mi…

***

Kendilerini Erzurum sevdalısı ilan edenler vardır.

Öyle ki yaşadıkları kente katkıları yoktur ama isimleri Erzurum sevdalısıdır…

Bir çok kişi bu unvana karşıdır, Feyyaz Ağabey gibi…

Yaşadığı kentin sevdalısı olmak, o kente sosyal-kültürel ve ekonomik anlamda katkı vermekle olur.

Feyyaz Ağabey, ekonomik anlamda Erzurum’a katkı veremedi ama zorunlu olarak İstanbul’a gitmesine karşın buradaki evini de kapatmadı…

Yoğun bakımdan çıkıp, odasına taşındığında kendisiyle konuştuğumuz o anlık görüşmede bile, Erzurum’un geleneksel kültürünü, insan yapısını ve kaybolmayan değerlerimize atıfta bulundu.

O, tam anlamıyla yaşadığı kentin âşıkıydı ve son nefesini de bu kentte verdi…

***

Son derece espritüel olan Feyyaz Ağabey, ders çıkarılacak mahiyette mizah yapardı.

Kendi yaşadığı ve ders çıkarılacak bir anı;

Feyyaz Ağabey, Tillo’ya gitmektedir.

O dönemler çok sigara içmektedir ve yolculuk boyunca da içtiği sigaradan şoför rahatsız olur ve Feyyaz Ağabey’i eleştirir.

Öyle ki, eleştirinin dozu fazla olur ve belli ki şoförün kendisi de rahatsız olur.

Neticede yolculuk sona erer ve Tillo’ya ulaşılır.

Araçtan Feyyaz Ağabey indiğinde, oradaki bekleyen herkes saygı ile “Şeyhim hoş geldin” diyerek eline giderler.

Durumu gören şoför şoktadır.

Yanındakilere sorar “kimdir” diye…

“İbrahim Hakkı Hazretlerinin torunu” cevabını alınca da, Feyyaz Ağabeyinin eline gider af diler ve der ki;

“Niye söylemiyorsun, ya çarpılsaydım !..”

***

Mevlam Rahmet eylesin…

Yattığın yer nur olsun…

BÜYÜK ZAFER…

Türkiye Cumhuriyeti’nin varoluşunun en önemli zaferi dün bütün yurtta coşku ile kutlandı.

Türk Milletinin ‘Zaferler Ayı’ Ağustos’un bu muhteşem zaferinin kutlanmasında coşkunun yanı sıra milletin Cumhuriyete sahiplenmesi de görülmeye değerdi…

30 Ağustos Zafer Bayramı aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetler Günü olarak da kutlanmakta…

Bu itibarla,

Türkiye Cumhuriyetinin teminatı Türk Silahlı Kuvvetleri dünkü törenlerde göz kamaştırıcı bir gövde gösterisi yaptı.

Bu gösterisiyle dost kalplere güven, düşman kalplere de korku saldı…

GAFLET VE DALALET İÇİNDE OLMAK…

Zaferden yıllar sonra Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Türk Gençliği’ne seslenirken; kurtuluş savaşına başladığımız yıllarda ülkenin ve milletin içinde bulunduğu durumu özetliyor ve Türk Gençliğine yüzyıllarca önce Orhun Abidelerinde Bilge Kağan’ın seslendiği gibi öğütlerde bulunuyordu.

***

1919 yılının 19 Mayısında Samsun’a ayak basıldığında Anadolu’nun durumu içler acısıdır…

“Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.”

Osmanlı devletinin imzaladığı ya da imzalamaya mecbur bırakıldığı Sevr Antlaşması uyarınca Anadolu’nun her köşesi işgal altındadır. Ordular dağıtılmış, silahlar alınmış ve Yemen’de, Afrika’da, Galiçya’da, Allahuekber’de, Sarıkamış’ta, Galiçya’da vatan savunmasına gidip de dönemeyen ve her cephede sayıları binlerle, on binlerle ifade edilen Şehit Mehmetcik’in kimsesiz aileleri; işgal edilmiş vatanda savunmasız, çaresiz, umutsuz bırakılmıştır…

“Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler”

Sadece iktidara sahip olanlar gaflet, dalâlet ve hattâ ihanet içinde değildir; bir de bu insanların yandaşları, işbirlikçileri vardır…

Bunların kimi Amerikancı, kimi İngiliz yanlısı kimi de bilmem ne yanlısıdır…

Gününü gün etmek, fırsattan yararlanıp kesesini doldurmak isteyen, çapulcularla işbirliği yapıp talanla uğraşanlar da cabası…

Bu güruh, şahsi çıkarlarını memleketi ele geçirmek isteyenlerin siyasi emelleriyle birleştirmiş hainliklerine devam etmekte…

***

O gün Mustafa Kemal’in Anadolu’da gördüğü fotoğraf budur… İstanbul bu fotoğrafın tam ortasındadır.

Her tarafta yokluk, yoksulluk hakimdir.

İşte bu şartlarda girilen kurtuluş mücadelesinden 30 Ağustos’ta zaferle çıkıldı.

Türk Milleti kendisine biçilen kefenin içine girmedi, o kefeni biçenlere giydirdi…

O gün o mücadele, Türk Milleti şemsiyesinin altındaki Doğulu, Batılı, Güneyli ve Kuzeyli bütün insanımızla birlikte yapıldı ve zaferle sonuçlandı…

***

Dünkü törenlerde ve tören öncesinde devletimizin yöneticileri işte bu birlik ve beraberliğimizin devamı yönünde mesajlar verdiler.

Geçmişten günümüze bir Büyük Oyun’un oynandığı bu zor coğrafyada Türkiye Cumhuriyeti Devletinin gücü ve önemi dünyaya gösterildi, çok zor koşullarda gerçekleştirilen Milli Mücadelenin başarıya ulaşması sonucu kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilelebet yaşatılacağı vurgusu yapıldı.

Coğrafyayı Vatan yapan 30 Ağustos Zaferinin 88. Yılı bir kez daha kutlu olsun…

Feridun Fazıl ÖZSOY

📆 31 Ağustos 2010 Salı 09:42   ·   💬 0 yorum   ·   ⎙ Yazdır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR