GAZETECİLİKTE fikri- takip ilkesi vardır.
Geçmişte yapılan haberlerin son durumunu incelemek gibi bir şey.
Arşive giren Mart ayı haberlerini kontrol ederken rastladım Muhammet Burak Aktaş’ın fotoğrafına.
Muhammet Burak, Evren Mahallesinde oturuyor.
Aşık Yaşar Reyhani İlköğretim Okulu birinci sınıf öğrencisiydi.
Şimdi diyeceksiniz ki:
– Kim bu Muhammet Burak Aktaş?
– – O konumuzun kahramanı…
Anlatayım:
Okul, Özel Harekat Şube Müdürlüğüne giderken karayolunun altında, yani sağında.
Çocuğun evi ise karayolunun üstünde, yani solunda.
Okuldan çıkıyor, karşıya geçecek.
Belki acıkmış, belki de annesini özlemiş.
Bir otomobil hızla geliyor ve o yavruyu yaşamdan koparıyor.
Hazan mevsiminde savrulan bir yeşil yaprak gibi, Aktaş 8 yaşında kara toprağa veriliyor.
‘KAZA GELİYORUM’ DEDİ
O günden sonra Muhammet Burak Aktaş’ı kalbimizin bir köşesine yazdık.
Zaten Aktaş’ın olayına ‘bir trafik kazası oldu, bir çocuk öldü’ şekliyle yaklaşmadık.
Karayolu, mahalle ile eğitim yuvasını ortadan ikiye bölmüş.
Evler üst tarafta, okul ise alt başta.
Yine o dönem öğreniyoruz ki:
Sürücü direksiyon hakimiyetini kaybetmiş, TIR’la okulun kapısına yanaşmış.
Yanı toplu faciaya ramak kalmış.
DRAMI BUZ ÜSTÜNE YAZMADIK, VALİ SAHİP ÇIKTI
Çare şuydu:
Ya okul mahallenin içine taşınacaktı.
Ya da karayoluna bir köprü yapılacaktı.
Biz de 100’e yakın öğrencinin eğitim- öğretim gördüğü okulun sorununu, çözümü ile gündeme taşıdık.
Vali Sebahattin Öztürk, bu hassas olaya aynı duyarlılıkla yaklaştı.
Ve ‘Başka Muhammet Buraklar ölmesin’ diye geçit yaptırılacağını açıkladı.
Dramı buz üstüne yazmadığımızı bir kez daha gördük.
Parmak bastığımız bir sorun anında karşılık buldu.
Okula giden 100 kadar öğrenci ve velileri, öğretmenler ile mahalle halkı da karara sevindi.
ÜST GEÇİT ARIYORUZ ‘YOK’
Aradan günler, haftalar, aylar geçti.
Konu gündemden düştü.
Neredeyse olayın üzerinden altı ay geçti.
Gazeteci arkadaşım Öztürk Akkök’le sohbet ederken Vali Öztürk’ün Muhammet Burak için verdiği söz geldi aklımıza.
-Haydi gidip bir bakalım’ dedik.
Tam okulun önüne yaklaştık.
Bölünmüş yolda çalışma var.
Gözlerimiz yukarda üst geçit arıyoruz.
Bir tur attık ama bir şey göremedik.
YERALTINDA GEÇİT
Gidip, biraz ilerdeki akaryakıt istasyonundan döndük.
Tam okulun karşısındaki bakkala sorduk:
– Burada bir üst geçit yapılacaktı, ne oldu?
– Yapıyorlar, üst geçit değil ama tüp geçit, demez mi?
-Muhammet’in ölümünden sonraki mi?
– Doğru. Ahan da Muhammet’in anne ile babası.
Arabadan indik, sembol olan çocuğun anne ve babası da orada.
Okul ile mahalle arasında yaptırılmakta olan alt geçite baktık.
Köprüyü yapan İnşaat Mühendisi Ahmet Çakırgöz’den bilgiler aldık.
Yolun bir tarafını bitirdiklerini, diğer bölümünü ise en geç bir aya kadar yapacaklarını söyledi.
GÖKTEN DÜŞEN ÜÇ ELMA, KİMLERE GİTTİ
İşte gazeteciliğin keyfi ve tadı burada başlıyor.
Hani hikayeyi anlatır, sonra da:
‘Gökten üç elma düşmüş’ derler ya.
Biz de gökten düşen ilk elmayı Vali Sebahattin Öztürk’e veriyoruz.
Öztürk duyarlı davranmasaydı, o yolda daha çok facia olacaktı.
ikinci elmayı Karayolları Bölge Müdürü Şenol Altıok’a.
Üçüncü elmayı da katkıda bulunan gazetecilerin hak ettiğini düşünüyoruz.
KADİR SABUNCUOĞLU
Bir yanıt yazın