Hemen her sokak başında, görürüz onları, akranları okul sıralarındayken, ya mendil satıyorlardır, ya bir tartı cihazıyla müşteri aramanın derdindedirler…
Ne renkli oyuncakları vardır, ne de geleceğe dair umutları.
Geçim derdi küçük yaşta omuzlarına binmiştir…
Toplumda hep dışlar, hep yadırganırlar..
Hiç kimse onları çalışmaya iten nedenleri düşünmek istemez.
Hayata bir sıfır yenik başlayan çalışan çocuklar, ülkemizin en önemli sorunları içerisindedir.
Ekonomideki olumsuzlukların yansımasıdır çocuk işçiliğindeki porte…
ILO’nun verilerine göre dünyada tahminen 5-14 yaşları arasında 250 milyon, 12-17 yaşları arasında 283 milyon çocuk çalışmakta.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ilk maddesinde yer alan tanıma göre 18 yaşından küçük olan herkes çocuk olarak kabul ediliyor. Sözleşme, çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimlerini tamamlayabilmeleri için eğitim de dahil olmak üzere çeşitli haklara sahip olduklarını ve çocukların çalıştırılmaması gerektiğini vurguluyor. Ancak dünyanın çeşitli yerlerindeki koşullar göz önünde bulundurulduğunda bu sözleşmenin tam anlamıyla uygulanması için daha atılacak çok adımın olduğunu görüyoruz.
2006 yılı Çocuk İşgücü Araştırması’nda, Türkiye genelinde 6-17 yaş grubundaki 16 milyon 264 bin çocuktan 958 bini ekonomik bir işte çalışmakta.
Çalışan çocukların yüzde 47,7’si kentsel, yüzde 52,4’ü kırsal yerlerde yaşamakta. İstihdam edilen çocukların yüzde 66’sını erkek, yüzde 34’ünü kız çocukları oluşturmaktadır. Çalışan çocukların yüzde 31,5’i bir okula devam ederken, yüzde 68,5’i öğrenimine devam etmemekte.
Çalışan çocukların 392 bin kişisi tarım, 566 bin kişi tarım dışı sektörde faaliyet gösterirken, yüzde 53’ü ücretli veya yevmiyeli, yüzde 2,7’si kendi hesabına veya işveren, yüzde 43,8’i ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadır.
Ülkemizde çocuk işçiliğini önleme anlamında ciddi anayasal düzenlemelere sahiptir. Mesela; Anayasanın başlangıcında ifade edilen; “Her Türk vatandaşı bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu” temel ilkesi, 50 maddenin; “Kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılmaz. Küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar” hükmü ve 42 maddede yer alan “İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.” ifadeleri bunları doğrulamaktadır. Ayrıca imzalanmış olan uluslararası sözleşmelerde bu durumu teyit etmektedir.
Ancak düzenlemeler sadece kağıt üzerinde kalmaktadır.
Peki neler yapılmalıdır çocuk işçiliğinin önlenmesi için?
Milli Eğitim Bakanlığı. 6-14 yaş grubundaki hiçbir çocuğu eğitim süreci dışında bırakmamaya özen gösterilmelidir.
Bu konudaki yaptırımlar artırılmalı veli bilinci sağlanmalıdır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, “çocuk işçiliğini” önleme konusunu ve bunu doğuran nedenleri oradan kaldırmayı öncelikli amaçlarından biri olarak kabul etmeli. İş yeri denetimlerinde, çocuk çalıştırma ve sağlık koşullarına ayrı bir özen gösterilmelidir.
Bu anlamdaki kayıt dışılığın üzerine gidilmelidir.
Batı toplumlarında yaygın olan tüketici bilinci, çocuk işçiliğini önleme konusunda harekete geçirilmelidir. Çocuk işçi çalıştıran iş yerlerinden ve üretici firmalardan mal ve hizmet alımının engellenmesine ilişkin kamuoyu duyarlılığı sağlanmalıdır.
Bunun yanı sıra, çalışma hayatında önemli yeri olan sendikaların, bu konudaki, duyarsızlıkları acilen giderilmelidir.
Son yıllarda, “çocuk sağlığı” devlet politikası haline getirilmiş ve gerekli düzenlemeler yapılmıştır.
Hepsinden önemlisi de yoksulluk olgusuna çözüm bulacak, sürdürebilir kalkınmayı artıracak önlemlere ağırlık verilmelidir.
İnsanlar balık vermek değil, balık tutmayı öğretmelidir.
Ancak, çocuk işçiliğini doğuran ana neden olan yoksulluk ile mücadelenin doğru zeminde yürütüldüğünü söylemek mümkün değildir.
Görüldüğü gibi çalışan çocuk gerçeği en önemli gerçeğimiz ve kanayan yaramız, konuyla ilgili bürokrasi ve siyasiler duyarlı davranmalıdır.
Bu çocukların ülkemizin geleceği olduğu ve bizim çocuklarımız olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
Gamze İspirli
Bir yanıt yazın