2011 için artık hemen her gün bir etkinlik düzenleniyor. Yetkililerin açıklamalarına göre de, bu etkinlikler ta ki, yarışların başlayıp sona ereceği güne kadar da aralıksız sürecek. Sanatçılar konserler veriyor, dans grupları gösteri yapıyor, sanatsal etkinlikler düzenleniyor ve en önemlisi de orta ölçekli yarışlar yapılıyor…
Yani bundan sonra artık boş gün yok.”Erzurum’da sosyal hayat çok zayıf” diye düşünen çevreler için, adeta gün doğdu. Hadise’den, Anadolu Ateşi’ne kadar pek çok ünlü sanatçı ve ekip gelecek.
Tabii ki meraklısı için de Erzurum’un unutulmaz sanatçıları müzik ziyafeti çekiyor, çekmeye de devam edecekler.
2011 öyle bir heyecan fırtınası yarattı ki, kaç zamandır hasta yatağında olan Raci Alkır bile aşka gelip, özleyenlerinin karşısına çıkıyor. Keza Mükerrem Kemertaş, Mehmet Çalmaşur, Aysun Gültekin, Nurullah Akçayır ve daha nice kıymetli sanatçılarımız da sevenleriyle buluşuyor.
Kaç yıldan beri Erzurum’a mesafeli duran, kıymetli hemşerimiz İbrahim Erkal da 2011 sayesinde küskünlük orucunu bozup, dostlarıyla kucaklaşmaya hazırlanıyor.
Koordinatör Bekir Korkmaz söyledi: “Bütün bu etkinlikleri yaparken elbette ki ne halk ozanlarımızı unutmuş değiliz, ne mahalli değerlerimizi. Yani evrenselle yereli bir araya getirerek, Erzurum’u bir dünya şehri kılmanın peşindeyiz.”
Erzurum, tarihinde ilk kez bu büyüklükte bir organizasyona ev sahipliği yapıyor. Dolayısıyla her detayın düşünülmesini beklemek biraz haksızlık olacaktır. Ancak bazı detaylar var ki, hem vefa, hem de tarihe not düşme açısından asla ıskalanamaz…
Şayet Kızılay Başkanı muhterem büyüğümüz Mithat Turgutcan, hatırlatmamış olsaydı pek çok kimse gibi biz de atlamış olacaktık. Mesele şudur:
Bir süre önce Koordinatörlük tarafından düzenlenen bir etkinlikte denildi ki, “Erzurum’da ilk kez tahta kuleden atlayarak bu şehirde kayak kültürünün gelişmesinde emeği geçmiş olan kişiler onurlandırılacak.”
Ve öyle de oldu ama büyük bir eksikle…
Evet; Şenol Mızrak ağabeyimiz de Erzurum’un önde gelen eski kayakçılarından biridir ve muhakkak ki, kayağa olan hizmetleri de çoktur. Ancak yaşı ileri olan büyüklerimizin bildirdiklerine ve arşivlerdeki kayıtlara göre, bugün TRT binasının bulunduğu mevkide tahtadan yapılan atlama kulesinden ilk atlayan sporculardan bazıları şunlar:
Tahsin Modoğlu, Ergün Müceldilili, Gündüz Gözümoğlu, Özer Ateş, Nemci Kepçetutan ve Gümüşhaneli Muzaffer…
Bu kıymetli isimlerin bazıları ne yazık ki, aramızda değiller artık. Yaşayanlar ise hem çok yaşlılar, hem de Erzurum’dan uzaktalar.
Elbette başka isimler de var. Bunlar ilk anda akla gelen büyüklerimiz.
Şayet Nihat Gezder ağabeyiye sorulmuş olsaydı, O bu hususta organize görevlilerine gerekli bilgileri verebilirdi.
Misal; birkaç yıl önce merhum olan usta kayakçı ve Erzurum’un ilk kayak ajanı Sıtkı Karakaş’ı unutmak mümkün mü?
Ölmüş olsa da insanların hatırlanması anlamlıdır. Yaşayanlar için zaten tarifsiz güzel bir duygu iken, göçmüş olanların da yakınlarına bir jest ve hatıradır.
Kayak deyince ilk akla gelen isimlerden biri de kuşkusuz rahmetli Uçak ağabeyidir.
Dedik ya, düşününce daha kimler var, kimler…
Kendisini görmedik ama hayatına dair çok şey okuyup, dinledik.
İşte Avusturyalı Mayer…
Şayet Mayer bu şehre gelip, o günün şartlarında bu şehrin cesur gençlerini etrafında toplayıp, onlara kayağı anlatmamış olsaydı; belki de bugün andığımız bu isimlerin pek çoğu kayakçı olmayacaktı.
Mayer’in de toprağı bol olsun…
Proje çok büyük bir proje olduğu için, kazdıkça altından maden çıkıyor.
Bakmayın siz bu şehrin şimdilerde sığ bir zihniyetin esiri olmasına… Esasında Erzurum, hayatın her alanında nice kıymeti sinesinde barındıran bir büyük abidedir.
2011 Koordinatörlüğü, zaman zaman ya aceleci oluşundan yahut da çok iyi danışmanlardan yoksun olması sebebiyle, detay gibi dursa da önemli konuları ıskalayabiliyor…
Arka planda kötü bir niyet olduğunu düşünmüyorum. Lakin ince elenip sık dokunmaması yüzünden, bu tür ihmaller olabiliyor.
Yine de kimsenin bu ihmalleri veya kusurları büyütüp, kin haline getirmemesi lazım. Zira, artık Erzurum bir büyük imtihanla karşı karşıyadır. Dün de bir nebze işaret etmeye çalıştığımız gibi, bugün kavga günü değildir.
Bakınız yarışlar için Erzurum’a dünyanın dört bir tarafından binlerce kişi gelecek. Bu misafirleri barındıracak kapasitede ne otellerimiz, ne de kamu tesislerimiz yok. Dolayısıyla hepimizin o günler için “gerçek bir Erzurumlu nasıl olur”u herkese göstermemiz lazım.
Yani evimizi misafirlere açarak, iklimi sert bu şehrin nasıl munis insanlara sahip olduğunu ispatla yükümlüyüz.
Sen, o, bu, öteki değil; hepimiz…
Mehmet Şener
Bir yanıt yazın