Gençlik ve Spor Genel Müdürü Yunus Akgül, dün herkesin yüreğine su serpen flaş cümleyi söyledi: “Erzurum, 2011 yarışlarından sonra tüm dünyanın bildiği çok önemli bir merkez olacak.”
Bu ifade, benim başka bir hayali yeniden kurmama sebep oldu.
O da şudur: “Erzurum olimpiyat şehri olacak” İster bir projenin adı olsun, isterse sadece iyi niyetli bir temenni…
Hiç fark etmez…önemli olan, “büyük bir köy” yakıştırması yapılan Erzurum için bu şehri yöneten kişilerin bu çapta bir bakışa ve hayal gücüne sahip olmasıdır.
Tamam…
Kolay olmadığını, hatta mevcut şartlar çerçevesinde hayal sayılabilecek bir bakış; ancak asla ve asla imkânsız değil.
Nasıl ki, bundan on yıl kadar önce birisi çıkıp deseydi ki, “Erzurum 2011’de Üniversitelerarası Kış Oyunları’na ev sahipliği edecek” acaba kaç kişi bu öngörüye itibar ederdi ve hangimiz bu sözün arkasına takılıp giderdik?
Ne oldu peki?
Erzurum 2011’e ev sahipliği edecek; bu konuda tüm hazırlıklarını var gücüyle tamamlıyor. Dolayısıyla beş on yıl sonra neden Erzurum kış olimpiyatlarına yahut da benzer büyüklükte başka yarışlara sahne olmasın ki?
Olur…
Hem de bal gibi olur. Yeter ki, bu inanca ve hayal gücüne sahip olabilelim.
Bu açıdan, “Erzurum olimpiyat şehri olacak” diyenleri kutluyorum.
Çünkü, inanmak başarmanın yarısı demektir.
Kaldı ki, bugüne kadar kış olimpiyatlarına ev sahipliği eden şehirlerin öyle abartılı bir farkları da yok bizden…
Kabul ediyoruz; bizim uluslararası müsabaka tecrübemiz şimdilik yok, tesislerimizin yetersiz olduğu da bir gerçek, hatta şehrin fiziki yapısı ve altyapımız da eksik…
Ama bütün bunlar, çalışmayla ve parayla birkaç yıl içinde tamamlanabilecek noksanlıklardır.
Siz zannediyor musunuz ki, bu çapta bir organizasyona talip olan her hangi bir şehir başında dört dörtlük hazırdı…
2011 için nasıl ki devlet iki yıl içinde 600 milyon lira harcayarak son derece gelişmiş tesisler yapabildiyse, olimpiyat için de aynı şeyler mümkün…
Biliyoruz ki son derece gelişmiş ülkeler bile organizasyonu kazandıktan sonra, gerekli hazırlıkları yapıyor ve noksanlarını tamamlıyor.
Erzurum da aynı süreci ve aynı rotayı izleyebilir.
2011’de, kış oyunlarının üstesinden bihakkın gelecek bir Erzurum, aynı coşku ve güven duygusuyla, daha büyük projelere talip olabilir.
Şimdiden 2012, 13 ve 14 için bazı uluslararası yarışların programlarının yapıldığını da öğrendik. Önceki gün Gençlik ve Spor Genel Müdürü Yunus Akgül, sohbetimiz sırasında, “Devlet Erzurum’a çok büyük yatırımlar yaptı ve yapmaya da devam edecek. Bizler ise bu muazzam tesislerin bol kalmaması için, her yıl birden çok organizasyon ayarlamak olacaktır ve daha şimdiden bunun işaretleri de uç vermeye başladı. Bir ay sonra yapılacak bu yarışların kazasız belasız atlatılması halinde, Erzurum’un yıldızı bütün dünyada parlayacaktır” dedi.
Tamam kabul ediyoruz:
Bugünkü Erzurum’un saymakla bitiremeyeceğimiz kadar çok eksiği var. Öyle ki, bir-iki yıl içinde şehrin genel görüntüsüne dair çaplı dönüşümler gerçekleştirilemezse eğer Erzurum bir taşra şehri görüntüsünden kurtulamaz. Bu da ziyadesiyle aleyhimize bir durumdur.
Olmayacak şeyler değil bunlar. Yeter ki gayret edilsin ve yöneticiler samimi biçimde çalışmaya koyulsunlar.
Aksi halde kös kös oturup, olayları seyrine bırakmak; acizlik, kendine güvenmemek, tembellik ve de iş bilmezliktir.
Erzurum’u böyle bir kategoriye sokmak, ihanet mesabesinde bir yaklaşımdır.
Ankara başkent ilan edildiğinde, kelimenin tam anlamıyla bir kasaba hükmündeydi. Hatta yaşı müsait olanlar kabul edecektir; otuz-kırk yıl öncesine kadar, Ankara sosyal açıdan Erzurum’un bile gerisinde bir şehirdi.
Ama bugün aynı Ankara dünyanın önde gelen şehirleriyle kafa kafaya yarışan ve birçok ülkenin örnek aldığı bir başşehirdir.
Erzurum’un da on-on beş yıl içinde dünya çapında bir kayak merkezi olmasının önünde hiçbir ciddi engel yoktur.
“Erzurum’da olimpiyatlar da yapılabilir” şeklindeki müspet temenni, akşamdan sabaha tahakkuk edecek bir proje olmasa bile, istikbale dönük güçlü bir yürüyüşün adıdır.
Geçen yıl Türkiye Kayak Federasyonu, pek çok kişinin tahayyül edemeyeceği büyüklükte bir eğitim programını alnının akıyla sonlandırdı.
2011’de görev alacak toplam 700 gönüllü sıkı bir eğitimden geçirilmişti ve hâlâ onların eğitimleri aralıksız biçimde devam ediyor.
Yani artık bu şehirde ciddi bir insan altyapısı oluşmaya başlamış durumda…
Erzurum’un bir olimpiyat şehri olabileceğine inanan ve bu uğurda kaç yıldan beri canla başla çalışan isimlerden biri de sevgili Özer Ayık’tır.
Özer, Kayak Federasyonu gibi son derece etkin bir teşkilatı, Erzurum’u dünya kış merkezlerinden biri haline getirmek için seferber ediyor.
Bütün bunlar, yarınlara dair güven ve umut verici gelişmelerdir.
Bendeniz de, “Erzurum’da olimpiyat olur” şeklinde düşünenlerdenim, günün birinde bu şehrin kış olimpiyatlarına ev sahipliği edebileceğine yürekten inanıyorum. Allah ömür verir de o günü görürsek, yazı yazmayı çok arzu ederim…
Büyükler, “Kervan yolda dizilir” demiş.
Erzurum 2011’de, olimpiyata oranla daha mütevazı bir organizasyon olan kış oyunlarını başarıyla ifa ettikten sonra, olimpiyat ve Avrupa Şampiyonası gibi daha hacimli yarışmaların da hakkını verebilir.
Asla imkânsız değil…
Yeter ki, bu meseleye inanmış insan sayısı artsın ve yöneticiler yarınları bu hayale göre kurgulasın…
Mehmet Şener