Ne duble yol, ne eğitim, ne de sıkı denetim…
Hiçbir şey yollara pusu kurmuş katili durduramıyor. Neredeyse her saat başı bir yerlerde birçok insan pusuda yatan bu canavara kurban oluyor. Daha dün, yurdun dört bir yanında ölümlü onlarca kaza oldu. Bizler bu kazalardan sadece ikisini öğrenebildik. Çünkü ilkinde ünlü türkücü Kıvırcık Ali evine dönerken aracıyla takla attı ve ne yazık ki hayatını kaybetti.
İkinci de Trabzon’da sporcuları taşıyan araç devrildi ve beş tekvandocu maalesef genç yaşta hayata veda etti…Ondan önceki gün de başka bir yerde başka insanlar can vermişti. Tatile giden ölüyor, tatilden dönen ölüyor. Ne yola çıkanın menzile ulaşacağının garantisi var, ne de yoldakinin evine…
Sağ salim evine dönen şansım çok yaver gitti, diyor.
Hani uzmanlar televizyonlara çıkıp bas bas bağırıyorlardı: Cezalar caydırıcı değil, bu kanunlarla trafik canavarını dizginlemek mümkün değil!
Yasalar değişti, cezai müeyyide ağırlaştırıldı. Ama canavar durdurulamadı; üstelik de son aylarda olduğu gibi gemi büsbütün azıya aldı.
Televizyonları artık izleyemez olduk. Günlük 20-30’un altına düşmüyor yollarda hayatlarını bırakanların sayısı…
Düşünün ki bir de haber bültenlerine giremeyen kazalar var. Ya da haberlerde yaralı denilen ve sonra hastanede ölen kişiler… Bunlar ölü toplamına dahil edilmiyor.
Ne kadar güzel yollar yaparsanız yapın, sürücü belgesi için hangi kursları açarsanız açın, yollara nasıl polis barikatları kurarsanız kurun, canavar dur durak bilmeden öldürmeye devam ediyor.
Hani eskiden yollar iyi değil, araçlar eski, cezalar caydırıcı olmaktan uzaktı diye, yollarımız kan gölüne çevriliyordu.
Şimdi şartlar çok değişti. Bir kere bütün yollar düzeldi, ya duble ya da çift şerit asfalt…
Eskiden üç beş kuruş veren sürücü belgesi alabiliyordu. Fakat günümüzde böyle bir şey neredeyse imkânsız; merkezi sistem sınav yapılıyor. Yani gerçekten taşıt kullanamayanlara artık hiçbir kurs şirketi belge veremiyor.
Arabaların kalitesi ve güvenliği de eskiye göre çok daha iyi…
İnsanlar da yine eskiye göre daha düzgün bir bilince ve analiz yetisine sahip… Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, cezalarda çok ağır kontroller de çok sıkı…
Polis öyle çorba parasına kimseye yol vermiyor.
Kural ihlali yapan yandı.
Tamam da, o zaman sorun nerede ki kaza sayısında patlama oluyor ve bu kazalarda kaybettiğimiz insan sayısı kartopu gibi büyüyor?
Öyle ya bir yerlerde çok önemli bir noksan var demek… Yoksa bu denli bir iyileşmeye rağmen bu kadar çok kaza olur mu?
Ankara şu sıralar ne yollara ne de bu yollarda yitip giden hayatlara bakamayacak kadar yoğun. İktidar da muhalefet de yeni açılımlar peşinde. Bazıları dağa çıkmakla korkutuyor, bazıları da dağdan inmemekle tehdit ediyor.
Dolayısıyla Ankara’nın, trafik sorunu gibi müzmin bir soruna ayıracak vakti ve enerjisi yok!
Hemen her gün onlarca kişi ölüyor; siz ne zaman bu ülkeyi yöneten kişilerin bu meseleyi dert edindiğini gördünüz.
Üstelik ölenler hep de sade vatandaşlar olmuyor, ünlü ünsüz birçok kimse kurban oluyor. Sanatçısı da var, politikacısı da… İşadamı da payına düşeni alıyor, bürokrat da…
Trafik canavarı artık olmuş bir serseri kurşun, ne zaman nerede kime çarpacağı belli değil. Ne ünlü bir kişinin garantisi var, ne de paralı olanın…
Tamam ölenlerin büyük bir kısmı tıpkı terörle mücadelede olduğu gibi şimdilik sade vatandaşlardan oluşuyor ama, arada bir başkaları da gidiyor.
Gelişmiş hiçbir ülkede bizdeki kadar kaza olmuyor. Yılda bir iki kez üç beş kişinin öldüğü bir kaza olduğunda da, medya günlerce sorumlu arayıp duruyor.
Bizde trafik kazaları artık vakıa adiyeden bile sayılmıyor. Televizyonlar daha çok magazin haberi bulabilseler, inanın ki Şenkaya’da altı kişinin hayatını kaybettiği o kaza bile haber olmayacak.
Millet de kanıksadı; pek çoğumuz futbola ayırdığımız vaktin yüzde birini ülkenin bu hayati meselesini düşünmeye veya çare aramaya ayırmıyoruz.
Halbuki bu serseri kurşun vururken adres sormuyor.
Mehmet Şener