- Erzurum Haber Gazetesi - https://erzurumhabergazetesi.com -

Erzurum’a yakışmadı

Erzurumlu yiğittir, merttir, özü, sözü doğrudur.

Kalleş değildir.

Arkadan çelme takmaz, askerini, polisini sırtından hançerlemez.

Misafirperverdir.

Paylaşmayı ve dayanışmayı sever.

Gözü tok, gönlü hoştur.

***

Erzurumlu’nun alçakgönüllülüğünü ifade eden “Bir dağ ne kadar ulu olsa, bir kenarı yol olur” dizelerine daha başka nerede rastlanır, bilemem ki!

***

Bilir misiniz, “aslında açtır çoğu Erzurumlu!”

Kan kusar, “kızılcık şerbeti içtim” der…

Gurultusunu dindirme adına midesine taş basar ve sanki tokmuş gibi “tik” gezer hep.

Şükreder.

Kimseye minnet etmez.

Eyvallahı yoktur anlayacağınız.

Cebinde cigara alacak, akşam evine de ekmek götürecek kadar parası varsa…

Ondan iyisi yoktur o gün.

***

“Namert değildir” her şeyden önce.

Nasırına basılmadığı, ezanına, bayrağına ve atasına saygısızlık yapılmadığı müddetçe dönüp bakmaz kimseye, “kışt” demez komşunun tavuğuna.

***

Sarhoşu bile bir başkadır Erzurum’un.

Narası “Heeeyt Allah”tır gönlü buruk, bağrı yanık sarhoşunun.

***

Kimsenin karısında, kızında gözü yoktur.

Mahallesinin tüm kadınları anası, tüm kızları bacısıdır.

Darda olanın yanında, zorda olanın imdadındadır.

Kavgayı sevmez, ama kavgadan da kaçmaz.

Teketek vuruşmaktan hoşlanır.

“Aman” dileyene el kaldırmaz…

Efelenene de, “hodri” der, meydanı göstermekten kaçınmaz…

***

İşte bu yüzden “dadaştır” Erzurumlu.

***

“Bar” şiirinde ifadesini bulan şekliyle, çelik bir yaydır …

Germeye, gerilmeye gelmez!

Bakarsın köpürür bir sel olur, dağlara da baş eğmez!

***

Buraya kadar yazdıklarım “dadaşlık manifestosu”dur aslında.

Sanmayın abartılı.

Eksiği var, fazlası yok inanın.

***

Ama!

***

ÖYLE İDİ, beton yığınlarının şehri kuşatmadığı…

Faytonlara koşulmuş at nallarının sesiyle yankılanan sokakları, henüz otomobillerin doldurmadığı…

Mahalle bakkalının “veresiye defteri” tuttuğu…

Çek ve senet yerine “sözün makbul sayılıp, itibar gördüğü…”

Arkadan arkaya iftiraların yağdırılmadığı…

Gıybetin, yalanın, dolanın olmadığı…

Herkesin biribirine kol, kanat gerdiği…

Dolayısıyla somunun birlikte bölüşüldüğü…

Civil peynirin “katık” yapıldığı…

Çayın kıtlama içilip…

Yumurtanın “lılık” yendiği yıllarda, DADAŞLAR.

***

25. Dünya Üniversiteler Kış Oyunları’nın açılış günü Erzurum’a gelen Mehmet Ağar ile Galatasaray Spor Kulübü Başkanı, Erzurumlu Adnan Polat’ın yer bulamadığı haberini duyduğumda nereden nereye yuvarlandığımızı anlama ve anlatma adına“yazayım” istedim tüm bunları.

***

O Mehmet Ağar ki, Erzurum’da vali olarak görev yaptığı yıllarda Palandöken Dağı’nı açmıştı özel sektöre, “gel” demiş, davet etmişti Dedeman Grubu’nu.

Onlar da gelmişti sonuçta.

Hem de bugün “kış turizminde benim de emeğim var” deyip,“parsadan pay toplamaya kalkışan” birileri ve onların ağa babalarının ciddi anlamda muhalefet edip, “Erzurum’un kıblesine fuhuşevi dikiyor” diye yaygara koparmasına rağmen.

***

Çok da kulak vermemişti bağırana, çağırana.

Bugün Palandöken’in adı dünyanın sayılı kış turizm merkezleri arasında geçiyor…

İnsanlar turizmi kalkınmanın önemli bir aracı olarak görüyorlarsa…

Bu çorbada Mehmet Ağar’ın da küçümsenmeyecek kadar tuzu vardı şüphesiz.

***

Sadece dağda değil, bağda da…

Mesela Aşkale Çimento’nun Erzurumlu’nun malı olmasında…

Yine onun payı inkâr edilmez büyüklüktedir.

***

Aynı güzellikleri Adnan Polat için de söylemek mümkün.

Galatasaray gibi “dünya devi” bir kulübün başına geçmek, kaç Erzurumlu’ya nasip olur…

Ya da olur mu?

***

İşte o dadaş, Erzurumspor’un süper lige adımını attığı yıllarda Hikmet Karaman’ı gönderdimişti Erzurum’a…

Hocanın parasını cebinden vermiş, “Git şehrimin takımına sahip çık” demişti.

***

Polatlar, aile olarak da yatırım yaptılar Erzurum’a.

Palandöken eğer kış turizmi adına bir marka haline geldiyse, bu ilerlemede Polat Rönesans’ın rolü kesinlikle inkâr edilemez.

Hal böyleyken ne yaptık biz?

O soğuk ve karlı kış akşamında Cemal Gürsel’de bir koltuğu çok gördük kendilerine.

Ne ayıp şey.

***

Diyelim ki, aklımız yeni başımıza geldi…

Biz de “özür diledik.”

Neye yarar!

Dalı kıran rüzgarın özrünün bir anlamı var mıdır ki, bizim özrümüzün de olsun!

Kaldı ki, şu ana kadar hiçbir yetkili kalkıp da “özür diliyorum”demedi veya diyemedi.

O özrü, haddim olmayarak ben diliyorum şimdi.

Hem de “gönlü buruk” tüm Erzurumlular adına.

Umarım kabul görülür.

***

Diyorum ki, “bu mudur vefa!”

Bu mudur kadirşinaslık,  bu mudur dostluk…

Ya da insanına sahip çıkmak!

Hani ya Erzurumlu iyi’ydi, has’tı, güzel’di, konuksever’di?

***

Haydi geçtik Adnan Polat’ı!

Gittiği birçok il veya ilçede neredeyse “devlet töreni” ile karşılanan Polat bizimdi ya…

Bir anlığına “Adnan Polat’ın altına kuru bir iskemle bile vermesek olurdu” deyip, “arsızlığa” verelim kendimizi.

Peki ya Elazığlı Mehmet Ağar!

***

O ki, Erzurum’da valilik yaptığı yıllarda çoğu insanın elinden tutmuş…

İş sahibi etmiş…

Gazetecisiyle yeri gelmiş maç yapmış…

Ayrım yapmaksızın kiminin ölüsüne, kiminin dirisine koşmuştu.

***

Bugün köşesine çekilen Mehmet Ağar yine siyasetin odak noktasında olsaydı mesela ve gücü elinde bulundursaydı…

Haşa, birileri secde eder miydi yine?

***

Farkındayım, kötü bir soru?

Ama sormak zorunda hissettim kendimi.

Cevap vermek mecburiyetinde değilsiniz yani.

***

Nerdeen nereye!

Erzurum’a gelen, gözümüzün içine baka baka “Türkler işgalcidir” deyip, sözü “Kıbrıs’tan defolun” demeye getiren Yorgo’ya alkış…

Mehmet Ağar’a, Adnan Polat’a ve bilimum “Erzurum dostu”na yanlış!

***

Ne gariptir ki, bugün “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye bağırıp, Yorgo’ya alkış tutanların babaları ve dedeleri, bir zamanlar Cumhuriyet Caddesi’nde Makarios’un maketini yakıyor,“Kahrolsun, Yunan, kahrolsun Türk düşmanları. Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacak” diye haykırıyorlardı.

Şimdi ise bambaşka bir görüntü.

Ne büyük bir çelişki.

***

Sonuç itibarıyla bu “şıllık görüntü”nün benim gibi çoğu insanı müthiş üzdüğünü tahmin ediyor…

Yazımı iki şarkı sözü ile bağlayayım istiyorum.

İlki Adnan Şenses’ten:

“Ben böyle miydim, böyle mi doğdum!”

İkincisi de Orhan Gencebay’dan:

“Kula kulluk edene yazıklar olsun!”

Öztürk Akkök