- Erzurum Haber Gazetesi - https://erzurumhabergazetesi.com -

Haşıloğlu, Avukatlık önemli bir toplum görevi

ÖZEL RÖPORTAJ; Bugünkü Söyleşi köşemizin konuğu Erzurum Barosu avukatlarından 43 yıllık avukat Sadrettin Haşıloğlu.

Haşıloğlu ile mesleğin sorunlarını konuştuk. Türkiye’de ilk defa İnternet yoluyla Sözlü ve görüntülü sanık, bilirkişi, tanık beyanlarının görüntülü ve sesli alınması yönünde görüş ileri süren ve bu görüşü kabul gören Haşıloğlu, “Doktorlar fertlerin anatomisi ile nasıl ilgileniyorlarsa Avukatlar da toplumun hastalığı ile yakından ilgilendikleri için önem arz eder. Bu sebeple demokratik rejimlerin vazgeçilmez şartlarının en önemlisi hukukun üstünlüğüdür.

Bugüne kadar avukatlık mesleğinde bir takım değişiklikler olmuşsa da istenen gelişme sağlanamamıştır. Savunmanın Yargının kurucu unsuru, Yargılama faaliyetinin ayrılmaz parçası olmasına rağmen savunmanın bağımsız olmadığı, yeterli güvence ve yetkiye ulaşmadığı için adil yargılamadan söz edilemeyeceği kuşkusuzdur” dedi. Haşıloğlu ile yaptığımız söyleşiyi aktarıyoruz.

 

HAŞILOĞLU KİMDİR?

G.İ. Sayın Haşıloğlu, kendinizden kısaca bahseder misiniz?

HAŞILOĞLU: “Erzurumluyum. Erzurum Lisesi mezunuyum. İstanbul hukuk Fakültesini bitirdikten sonra stajı tamamlayarak Avukat mesleğine başladım. 1976 yılında Eğitim Fakültesinde ticaret derslerine girdim. Bu süre zarfında serbest avukatlık mesleğine de devam ettim. 1750 üniversite kanunundan yararlanarak, öğretim görevlisi kadrosuna geçerek 1977- 1978 öğretim yılında Atatürk Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesinde ticaret hukuku ve iş hukuku derslerine girdim.

15 yıl aynı görevi sürdürdüm. Atatürk Üniversitesinde 3 yıl hukuk müşavirliği yaptım. Avukatlık mesleğine 43 yıl süre ile devam ettim. Erzurum Lisesi mezunları derneğinin başkanlığını yürüttüm, baroda bir süre yönetim kurulu üyeliği görevinde bulundum. barolar birliği delegeliğinde bulundum.

Atatürk Üniversitesi Kalkındırma Vakfı kurucusuyum. Erzurum Kalkınma Vakfı kurucusuyum ve aynı vakıfta danışma kurulu başkanlığı yaptım. Kızılay Yönetim Kurulu üyesiyim. Erzurum Yapı Kooperatifleri Başkanlığını yaptım. Erzurum Tüketici Koruma Derneği ve Erzurum tüketici il hakem heyeti üyesiyim.

ERZURUM BAROSU’NUN TARİHÇESİ

G.İ: Erzurum Barosunun kuruluşuna da değinmek istiyorum. Şu an yaklaşık 300 üyesi olan baronun kuruluş tarihçesini okuyucularımızla paylaşır mısınız?

HAŞILOĞLU: “ Baronun Erzurum da ilk defa 1920 yılında kurulmasına rağmen daha sonra infisah olan (fesih edilen) Baronun Avukat Ömer Fazıl OLGUN, Avukat Ömer Lütfi KİBAROĞLU , Avukat A. Münir bey, Avukat Mustafa Sıtkı bey, Avukat Ali Dursun bey, Avukat Memiş Etem YAZICI , Avukat Halil Samih KOBAL tarafından 1 Eylül 1934 tarihinde kurulmuştur. Erzurum barosu ilk Genel kurul toplantısını 03.Eylül.1934 tarihinde yapmış olup, o tarihinde ruhsatlı avukat sayısı SEKİZ idi. Kuruluşta Avukat Mesut bey sadece kurucu aza olmamıştır. Yapılan ilk genel kurul toplantı sonucunda Baro Başkanlığına Etem Memiş YAZICI, azalığa ( üyeliğe) de Halil Samih KOBAL, Ömer Lütfi OLGUN, Mustafa SITKı bey seçilmişlerdir. Daha sonra Erzurum Barosuna Kars, Erzincan, Ağrı, Gümüşhane de görev yapan avukatlar üye olmuşlardır.

AVUKATLARIN SORUNLARI

G.İ: Sayın Haşıloğlu, savunma mesleği olan avukatlık mesleğinin sorunları ile ilgili olarak neler söyleyeceksiniz?

 HAŞILOĞLU: 5 Doktorlar fertlerin anatomisi ile nasıl ilgileniyorlarsa Avukatlar da toplumun hastalığı ile yakından ilgilendikleri için önem arz eder. Bu sebeple demokratik rejimlerin vazgeçilmez şartlarının en önemlisi hukukun üstünlüğüdür. Bugüne kadar avukatlık mesleğinde bir takım değişiklikler olmuşsa da istenen gelişme sağlanamamıştır.

Savunmanın Yargının kurucu unsuru, Yargılama faaliyetinin ayrılmaz parçası olmasına rağmen savunmanın bağımsız olmadığı, yeterli güvence ve yetkiye ulaşmadığı için adil yargılamadan söz edilemeyeceği kuşkusuzdur. Bu anlamda savunmanın özgürlüğünün sağlanması, Anayasal güvenceye kavuşması, hukuk sistemimizde daha etkin bir yapıya kavuşturulması, avukatların özlük haklarının iyileştirilmesini temenni etmekteyiz.

Türkiye Cumhuriyeti laik, sosyal bir hukuk devletidir. Yargı sistemini oluşturan sav-savunma-yargı üçgeninde savunma hakkı, temel hakların öncelikli olanlarındandır. Bu hakkın kullanılmasında meslektaşlarımıza önemli görev ve sorumluluk düşmektedir. Avukatlar Savunma Hakkının uygulayıcısıdırlar.

Bu nedenle Avukatların karşılaştıkları sorunların giderilmesi yönünde yapılacak yasal düzenlemeler yargının gücünü ve güveliğini de artıracaktır. Avukatlar ; Kamunun vicdanı,beyni,beş duyu organıdır.Bu görev ve sorumlulukları yerine getirebilmesi için kamu adına mesaj, görüşü, tavrı, ifade etme hak ve yetkisine sahip birey olmak zorundadır. Yukarıda arz ettiğimiz gibi Anayasanın 150. maddesinde yapılacak ek bir düzenleme ile Barolar Birliğinin Anayasa Mahkemesinde yasaların Anayasaya aykırılığı iddiası ile dava açma hakkı tanınmalıdır.

Her ne kadar TCK.nun 6/1 maddesinde Yargı görevi yapan Avukatlar denmiş ise de savunmanın Anayasanın 138 ve devamı maddelerinde yer alan Yargı bölümünde de yer alması en önemli temennimizdir. Avukatların Anayasa da yer almaması zaman zaman Sav, Savunma, Yargı üçlüsünü etkilediği malumunuzdur.

Rahmetli baro başkanı Avukat Abdulkadir Eryurt Bir sözünü tekrar etmek istiyorum “Hukukçunun en fazla yükseleceği mertebe Avukatlıkdır.

Bir Hukukçu Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan, Milletvekili, Yargıtay, Danıştay Başkanı, Askeri Adli Yargı Başkanı, Üye, Hakim, savcı olabilir Ancak bu kişiler dönüp dolaşıp görevlerinden ayrıldıklarında AVUKAT olurlar.

 “ Ne yazık ki Teşri organ bunu bilmesine rağmen Avukatlık mesleğindeki iyileştirme ile alakalı düzenlemeyi yapmamaktadırlar. Hukuk Fakültelerinin çok fazla oluşu, öğretim elamanı sıkıntısı çekmesi, eğitimde kalitenin düşmesine sebep olmaktadır.

Bu nedenle Hukuk Fakültelerine sınırlama getirilerek, avukatlar mesleğine intisap edecek olanlar için yeniden Anayasa da değişiklik yapılmak suretiyle yasal düzenlemeler yapılarak Sınav getirilmelidir.

Ayrıca mesleğe yeni başlayan meslektaşlarımızın içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıdan kurtulmaları için bankalardan faizsiz orta vadeli kredi verilmesi sağlanmalıdır. Türkiye de son yıllarda Uyum Yasaları adı altında birçok kanun ve yönetmenlik değiştirilmesine rağmen Avukatlık kanunun avukat lehine yeni hükümler getirilmediği gibi Vergi açısından da adil bir düzenleme getirilmemiştir. Emekli olup, mesleklerini tekrar icra etmeye başlayan avukatlardan veri yönünden destekleme primleri kesilmemelidir.

HAŞILOĞLU’NUN e-HUKUK ÖNERİSİ

G.İ: Sayın Haşıloğlu, yıllar önce yargıda internet ortamının kullanılmasını siz ortaya atmıştınız. Bu öneriniz yaygın basın organlarında da yer buldu? Görüşünüz ve bu konuda yaşanan gelişmeleri okuyucularımıza aktarır mısınız?

HAŞILOĞLU: “ Sizinde bahsettiğiniz gibi, 6-9 Eylül 2000 yılında İstanbul Lütfi Kırdar Salonunda yapılan Bilişim Etkinliklerinde Hukuk Çalışma gurubu Hukuk Panelinde  yöneticisi olarak Türkiye’de ilk defa İnternet yoluyla Sözlü ve görüntülü sanık, bilirkişi, tanık beyanlarının görüntülü ve sesli alınması yönünde görüş ileri sürdüğüm gibi, Elektronik imza, Sanal evlenme, hakkında da yeni fikirler arz etmiştim Yapmış olduğum bu teklif sonucunda Hürriyet Gazetesi ve Zaman Gazetesi ayrı ayrı günlerde haber niteliğinde ve Erzurum da yerel gazetelerde yayınlanmıştı.

Getirmiş olduğum bu teklif bazı hukukçu ve bilim adamları tarafından tenkit edilmiş ise de daha sonra Adalet bakanlığı hazırlamış olduğu Ceza Muhakemeleri kanunda değişiklik tasarısında bu görüşüm dikkate alınarak Yasa koyucu 04.12.2004 gün ve 5271 sayılı “ Ceza Muhakemesi Kanunun “ Tanık ve bilirkişinin naiple, veya istinabe yoluyla dinlenmeleri” başlığında 180/5 maddesinde “Tanık veya bilirkişilerin aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniği kullanılması suretiyle dinlenebileceği “, 196/4 maddesinde sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinde kullanılmak suretiyle sorgulamasının yapılabileceği, bu hususta yönetmenlik çıkarılacağı “ düzenlenmiş olmasına rağmen buna olanak verecek teknik donanımın kurulmasına ve kullanılmasına ilişkin esas ve usuller yönetmenliği bugüne kadar yayınlanmadığı için sanık, tanık,bilirkişi beyanları sesli ve görüntülü olarak alınamamıştır.

HAŞILOĞLU’NDAN BİR HUKUK ANISI

G.İ: Sayın haşıloğlu, 43 yıllık avukat olarak en ilginç anılarınızı okuyucularımızla paylaşır mısınız?

HAŞIOĞLU: “ Yaklaşık 30 yıl önceydi. Cezaevinden kör bir adam beni aradı. Sonbahar aylarıydı. Gözü görmeyen adamı tutuklamışlardı. Konuyu bana anlatmasını istedim. Evine yakacak odun aldığını, 8-10 yaşlarındaki çocukların odunu dağıttıklarını, kendisine kör diye hakaret ettiklerini ve kendisinin çocuğa bastonla vurduğunu, çocuğun o esnada öldüğünü söyledi. Öldürme amacının olmadığını kızgın olduğu için böyle bir eylemi gerçekleştirdiğini ifade ediyordu müvekkilim.

Böyle bir durumda ben konuyu tahrik olarak düşündüm ve yaralama kastının aşılması eylemiyle savunma yaptım. Keşif yapıldı. Savunma merci olarak müvekkilimin en az ceza ile karşılaşmasını istiyordum. Kördü ve söylenenlerle tahrik olmuştu, öldürme kastı da yoktu. TCK’nın 51/1 hafif tahrikle dörtte biri indirilir. Savunmalarımı bu doğrultuda yazdım. Dava ile ilgili savcıyı gördüğümde konu senin dediği gibi değil, adam bastonun ucuyla değil, alt tarafını çocuğun boynuna geçirerek ölmesine neden olmuştur” dedi.

Bu duruma çok şaşırdım. Yaralama kastının aşılması suçu, ulaşılan delillerle kasten adan öldürme fiiline dönüşmüştü.

Tahrik konusu hukukta çok önemli bir konu.

Kambur bir adam, sürekli kambur ifadesini kullanarak alay eden bir kişiyi öldürmüş,. Avukatı savunmaya geçince, mahkeme heyetine tek tek övgü yağdırmış.

Hakim avukata, “Avukat bey artık savunmaya geçin” deyince avukat tekrar övgü içerikli ifadelerini kullanmaya mahkeme heyetini tek tek övmeye devam etmiş o yıllarda avukatın dışarı çıkması uygulaması olduğu için heyet avukatın dışarıya çıkarılmasını istemiş, bunun üzerine avukat heyete “ siz bu ifadelerle tahrik oluyorsunuz” müvekkilimin durumu da bunun gibi sürekli kambur denildiği için öfkesine yenilememiştir. Bunun üzerine mahkeme TCK’nın 51/2 maddesi gereği verilen cezasının üçte ikisinin düşmesine karar vermiştir. 

BİR MUHTARIN UNUTULMAZ MİSAFİRPERVERLİK ANEKDOTU

Bir diğer ilginç anımda kadastro ile ilgili dava çerçevesinde bir köye keşife gitmiştik. Kadastro hakimi, gittiği yerlere domates, üzüm ve ekmek götürerek, katibiyle birlikte yemeyi tercih ederdi. Köy muhtarı misafirperverlik gereği bir sofra kurarak bizleri davet etti. Hakim bey o güne kadar hiç kimsenin yemeğini yememişti. Muhtar davet etti fakat hakim bey kabul etmedi.

Muhtara sen taraflardan birinin yanında olabilirsin cevabını verdi. Bunun üzerine muhtar, kesinlikle böyle bir durumun olmadığını köylerinde misafirperverlik adına gelen devlet görevlilerine yemek verildiğini söyledi. Hakim, konuyla ilgili muhtara yemin ettirdi. Bende hakim Beye bizimle birlikte herfene etmesini istedim.

Herfene ne demek deyince?, sizde yöresel tabirle bir paylaşım sizde getirdiklerinizi bu sofrada paylaşacaksınız. Sonuçta hepimizin oturduğu bir sofra ortamı oluşmuştu. Yeminlide olsa muhtar misafirperverlik anlamında amacına ulaşmıştı.

GENÇ AVUKATLARA ÖNERİLER

G.İ: Sayın Haşıloğlu, usta bir avukat olarak genç avukatlara önerileriniz nedir?

HAŞILOĞLU: “ Avukatlar meslekle ilgili konularda çok araştırma yapmalılar sürekli kendilerini yenilemelidirler. Bir düşünürün dediği gibi, bilgiye ulaşmada zeki insanlar sorarlar, orta zeka insanlar okurlar, zekası olmayanlarda bunların hiçbirini yapmazlar. Genç meslektaşlarımız çok sormalı ve yeniliklere kendilerini uydurabilmelidir.

Yargıtay kararları üzerinde durmalıdırlar. Maalesef dilekçe yazmayı bilemeyen meslektaşlarımız olduğunu üzülerek görebiliyoruz. Avukat mesleğinin öneminin farkında olmalı giyimi, davranışı mesleğe yakışır olmalıdır. Dosyasını davadan önce tüm ayrıntıları ile incelemeli, çözüm alternatifleri aramalıdır”

BARONUN ÇALIŞMALARI

G.İ.Sayın Haşıloğlu, meslek örgütü olarak baronun çalışmalarını yeterli buluyor musunuz?

HAŞILOĞLU: “ Baro sosyal faaliyetler açısından yeterli değil. Eskiden avukat, hakim ve savcı dayanışmasını baro sağlardı. Şimdi böyle bir çaba yok. Önceleri herkes birbirine eşit mesafede idi. Eşit mesafede yakın ve eşit mesafede uzaktı. Bilimsel çalışmalarında yeterli olmadığını görüyoruz. 300 üye olduğu halde bir dergimiz dahi yok.

Değişen mevzuatlar konusunda panel, konferans ve seminerde verilmiyor. Baromuz bu konularda daha etkin çalışmalara imza atmalıdır”.

Verdiğiniz bilgilerden dolayı teşekkür ediyoruz.

 

Gamze İSPİRLİ