- Erzurum Haber Gazetesi - https://erzurumhabergazetesi.com -

Sevsinler sizin demokrasi aşkınızı!

Bu ne yaman çelişki böyle…
Ağızlarından kardeşlik, barış, hoşgörü, demokrasi, hukuk ve insan hakları gibi kavramları düşürmüyorlar; ama eylemleri tam tersi inanışta olduklarını gösteriyor.
Yakıyorlar, yıkıyorlar, polise-askere kurşun sıkıyorlar, masum ve savunmasız insanları ateşe veriyorlar…
Demokrasi diyorlar; demokrasinin canına ot tıkıyorlar.
Hukuk diyorlar; hukuka zerre kadar saygı duymuyorlar.
Hoşgörü diyorlar; barbarlık ve ırkçılığın dik alasını yapıyorlar.
Barış diyorlar; kavga çıkarmak için her türlü mızıkçılığı yapıyorlar.
İnsan hakları diyorlar; kendilerinden olmayan kimseye ve inanca saygı duymuyorlar.
Ve kaderin garip cilvesine bakın ki, bu insanlar Kürt halkı adına siyaset yapıyorlar ve Kürt sorununun çözümü için öncü birlik olmuşlar!
Ve yine kaderin garip cilvesine bakın ki, bir kısım Kürt de bu insanların kılavuzluğuna, kaptanlığına ve önderliğine kapılmış gidiyor!
Şiddete ve teröre karşıyız diyorlar; PKK’yı kıble edindiler, bölücü başını da kurtarıcı!
Seçme ve seçilme hakkını savunuyorlar; ama meşru seçimlere gölge düşürmek için, şeytanın bile aklına gelmeyecek yollarda çare arıyorlar!
Yüksek Seçim Kurulu, tamamen hukuki bir gerekçe ile bunların bazılarına, “evraklarınız eksik, tamamlayıp yeniden gelin” dedi diye; anında gerçek yüzlerini ortaya koydular:
Çocukları ve kadınları öne atarak sokakları cehenneme çevirdiler.
Oysa aynı saatlerde, bu ülkede aklıselim herkes, YSK’nın kararını eleştiriyor, mutlak suretle yanlıştan geri dönülmesi gerektiğini savunuyordu.
Cumhurbaşkanı’ndan sokaktaki en sade vatandaşa kadar herkes, seçilme hakkına saygı duyulması gerektiğinin altını çiziyordu…
Buna rağmen, Bismil’den Bursa’ya kadar dört bir yanda terör estirdiler, savunmasız insanları diri diri yakmaya çalıştılar.
Ve çok geçmeden YSK yanlıştan geri döndü ve evrakları eksik olan o kişilerin de aday olabileceğine karar verdi.
Tam fırtına diner, etraf sakinlenir diye beklenirken bu defa da farklı bir jargonla yine aba altında sopa gösterdiler:
-Bu yanlıştan dönüldü ama bu demek değil ki bizler sokağa inmeyeceğiz, bağırıp çağırmayacağız, masum insanların üzerine benzin dolu şişeleri yakıp atmayacağız.
Şimdi zafer kazanmış komutan edasında, o televizyon kanalı senin, bu televizyon kanalı benim dolaşıp duruyorlar.
Ses tonları daha gür ve ifadeleri buyurgan…
Sunucuyu azarlıyorlar, karşı görüşteki konuğu tehdit ediyorlar.
Artık açıkça diyorlar ki:
“Bakın nasıl sesimizi yükseltip birkaç polisi tokatladık diye sistem hemen geri adım attı”
Vaziyet böyle olmasa bile ne yazık ki geniş kitleler nezdinde de kabul gören anlayış bu:
“Adamlar aynı anda dört bir yanda terör estirdi diye devlet tornistan etti”
Oysa hukuk devleti meseleye öyle bakmaz…
Kaldı ki YSK, bu adayların Kürt olmalarından ötürü o kararı almamıştı ki… 
Adaylık için lazım gelen düzenleme yasa ile belirlenmiş. İster Türk olsun ister Kürt kim ki eksik evrakla müracaat ederse, adaylığı iptal edilir.
Geçmiş seçimlerde bu türden onlarca örnek var…
Terörü ve şiddeti içselleştirmiş bir anlayış, hangi zeminde olursa olsun demokrasi ve hukuktan yana tavır alamıyor.
Bugün böbürlenip dolanmalarında kendilerince haklılar. Diyorlar ki:
Bir günde onlarca yerde aynı anda terör estirdik, hamile kadını canlı canlı yakmaya çalıştık. Gücümüzü gören sistem daha fazlasından korktuğu için tükürdüğünü yaladı!
Yazıklar olsun…
Bu ülkede milyonlarca insan, YSK’nın aldığı o kararın yanlış olduğunu yüksek sesle haykırıp, “Bu adaylar özgür bir ortamda seçime katılmalıdır” demişti.
“Şunları susturun, atın içeri gitsin” diyen olmadığı gibi, Kürt sorununun çözümü noktasında, herkesin fedakârlıkta bulunması ve kimsenin kimseye karşı üstünlük taslamaması gerektiğini söyleyip durdu…
Neyse ki hâlâ geniş kitleler suhuletle bu meselenin demokrasi ve hukuk normları içinde çözümünü savunuyor. Yani o insanlar gibi şiddete ve teröre davetiye çıkarmıyor.
Mehmet Şener