Amerikan polisiye filmlerinin en unutulmaz jargonlarından biri de, “iyi ve kötü polis” tiplemesidir. Başrolde artık hangi ünlü aktör varsa o mutlaka dürüst, çalışkan ve mesleğine aşık polisi oynar, başkası da rüşvete bulaşmış, suçlu insanlarla iş tutan ve de mesleğine ihanet eden berbat polisi canlandırır. Böylelikle seyirci zaten hayran olduğu baş aktöre bir kez daha vurulur…Esasında “iyi ve kötü polis” hayatın başka alanlarında da mevcut……Misal; politikada, iş dünyasında, sanat camiasında ve de terör örgütlerinde……
Yani tıpkı şu günlerde bize yutturulmak istenen PKK’da……
Malumunuz PKK’nın o çok başlı yönetimi içinde asıl iki kanat öne çıkıyor:
İmralı ve Kandil……
İmralı’da, kuzu postuna bürünmüş bebek katili Apo; Kandil’de kana doymayan acımasız Bayık……
İmralı’dakiyle ilgili her türlü açıklamayı ve gelişmeyi an be an avukatlar aracılığıyla öğreniyoruz! Öyle ki, yakında bir “sözcü” bile atayabilirler ve sözcü, İmralı sakininin, hangi konuda ne düşündüğünü günlük bülten gibi kamuoyuna duyurur.
Kandil’deki acımasız katilin ise, zaten demeç verememe gibi bir sorunu hiç olmadı! Ne vakit ne söylemek istediyse hemen Türkiye’yi arayıp anlı-şanlı gazetecileri çağırıyor ve propagandasını yapıyor.
Konjoktüre göre pozisyon alan Türk medyası, “Bayıkçılar” ve “Apocular” olarak ikiye bölünmüş vaziyette……
Apocu olanlar her fırsatta, bebek katilinin, esasında nasıl müşfik, demokrat, barış yanlısı ve yufka yürekli bir kimse olduğunu yazıp duruyorlar, TV ekranlarında ballandıra ballandıra anlatıyorlar.
Zaten devlet görevlilerimiz de ikide bir ziyaretine giderek, O’nun engin bilgi ve görüşlerinden istifade ediyorlar. Şayet avukatları açıklama yapmasa kimse bilmeyecek, devlet görevlilerimizin İmralı’dan nasıl çare umduklarını……
Apocu medya, yıllardır sistematik biçimde Öcalan’ı, kamuoyunun gözünde “aslında o kadar da kötü biri değilmiş” noktasına getirmeye çalışıyor. Son gelişmeler de bunun en somut örneğidir. Apo konuşmuş:
“13 askerin öldürülmesine, çok ama çok üzüldüm.”
Ya, demek öyle……
Halbuki adam orada “Barış konseyi” kuruyor ve PKK terörünü sona erdirmek için hayatını feda ediyordu. Öylesine merhametli, öylesine kardeşlikten yana biri ki, PKK’nın sıktığı her kurşun O’nun kalbine saplanıyor ve O’nun inşa etmeye çalıştığı barış kulelerini yıkıyor.
Medyanın bir kısmı Apo’yu aynen böyle takdim ederken; medyadaki diğer kanat, Kandil’de PKK’nın başında ölüm emirleri veren Cemil Bayık’ı kana doymayan vampir gibi gösteriyor.
O meşhur ifadeyle, Apo, “güvercin”, Bayık da “şahin” oluyor.
Yahut da Amerikan filmlerinde olduğu gibi, Apo “iyi polis”, Bayık pisliğe bulaşmış “kötü polis”…
Yerseniz de bu, yemeseniz de…
Mesela dün Karayazı’da askeri aracın geçişi sırasında mayın patlattılar. Bereket kimsenin burnu kanamadı; bir mayın da patlamadan etkisiz hale getirildi. Allah esirgesin o mayın askeri araca tam isabet etseydi kimbilir şimdi neler yazmış olacaktık.
Doğrusu merak ediyorum: İmralı sakini bu akim eylem için ne düşünüyor, Kandil nasıl bir tepki verecek!?
Birileri sanıyor ki millet embesil, millet neyin ne olduğunu anlayacak ferasete sahip değil. Bu yüzden toplum mühendisleri ve medya cambazları bizlerin kimi sevip, hangi olay karşısında nasıl davranacağımızı dizayn ediyor.
İşte o toplum mühendisleri ve Apo sevicileri, bizlerden İmralı’daki bebek katiline sevgi ve sempati duymamızı istiyor ki, böylelikle affedilmesi siyaset gündemine sokulabilsin.
Neyse ki, hükümet içinde bu alçak tertibe çanak tutacak kimse yok……
Aynı itirazı duyar gibi oluyorum:
“Peki ama bu böyle sürüp gitsin mi, daha kaç bin gencimiz ölsün?”
Elbette böyle sürüp gidemez ve elbette bir askerimizin dahi ölmesini istemiyoruz. Hatta aynı şekilde ellerine silah tutuşturulmuş o Kürt gençlerinin de ölmesine şiddetle karşıyız. Zira onlar da bu vatanın çocukları ve ana kuzuları……
Başından beri dediğimiz şudur:
Bu savaşı Türkiye devleti başlatmadı ve bu toprakların insanları kan akmasından keyif almıyor. Savaşı başlatan PKK ve onun dış destekçileridir. Şayet bin yıldan beri olduğu gibi bu vatanda kardeşçe ve huzur içinde ama adil koşullarda yaşamak istiyorsak, savaşı başlatan silahı ve terörü bırakmak zorunda……
O vakit, af da tartışılabilir, açılım da……
Ama 13 asker kalleşçe pusuya düşürülüp şehit edilirken, İmralı sakinini “barış gönüllüsü” gibi göstermek, en iyimser bakışla, bu milleti enayi yerine koymak olur.
Veya Kandil’i “kana susamış vampir” olarak sunmak, Öcalan’ı “masum” kılmaz. Ne de PKK’yı acımasız bir terör örgütü olmaktan çıkarır.
Bu millet, kim iyi polis, kim kötü polis sorusuna cevap aramıyor ki……
Ortada patır patır şehit düşen askerimiz ve yürekleri yanıp kavrulan binlerce aile var……
Beri yanda da sözde medeni dünyanın desteklediği gözü dönmüş bir terör örgütü kan akıtmaya devam ediyor. Bayık kötü, APO iyi olsa ne yazar?
Değil mi ki, bunlar binlerce gencimizin ölüm emrini vermiş kanlı katiller ve çeteci başlarıdır.
Şimdi topluma dayatılmak istenen bu şablon, hangi hakikati değiştirecektir?
Birisi buna cevap vermeli asıl……
Mehmet Şener