İZ BIRAKANLAR 2
Erzurumlu Mümtaz Turhan
Mümtaz Turhan 1908 yılında Erzurum’un Horasan ilçesinin Akçataş köyünde doğdu. Babası bu ilçenin tanınmış ailelerinden birine mensup olan Şerif Efendi, annesi ise Erzurum’un köklü ailelerinden birinin kızı olan Cebriyye Hanım’dır.
Ailenin üç erkek çocuğundan en büyüğü olan Mümtaz, okumaya meraklı bir çocuk olarak dikkat çeker. 1916 Yılında Erzurum, Ruslar tarafından işgal edilir. Küçük Mümtaz da ailesiyle birlikte 90-100 kadar haneden oluşan bir toplulukla birlikte Kayseri’ye göç eder. O, ilk ve orta tahsilini bu şehirde tamamlar. Aile sekiz yıl süren bir aradan sonra tekrar Akçataş köyüne geri döner. Yatılı öğrenci olarak tahsil hayatına devam eden Mümtaz Turhan, lise yıllarını Kayseri, Bursa ve Ankara liselerinde okuyarak tamamlar. 1927 Yılında Ankara’da lise eğitimini bitirir. 1928 Yılında Milli Eğitim Bakanlığı Burs imtihanını kazanarak Almanya’ya gönderilir. Berlin Üniversitesi’nde Psikoloji eğitimi alır. Arkasından Frankfurt Üniversitesi’nde Psikoloji doktorası yapar.
Tecrübî Psikoloji alanındaki doktorasını 1935 yılında verir. Arkasından İstanbul Üniversitesi’nde Tecrübî Psikoloji asistanı olarak göreve başlar. 1939’da “Yüz İfadelerinin Tefsiri Hakkında Tecrübî Bir Tetkik” adlı teziyle doçent olur. 1944’de İngiltere’ye gider. Cambirdge Üniversitesi’nde Sosyal Psikoloji alanında çalışır ve 2. Doktorasını yapar. Bu üniversitenin psikoloji laboratuvarı direktörü Prof. Frederic Bartlett, Turhan’ın Erzurum’daki köy topluluğu üzerinde yaptığı araştırmalara ilgi gösterir. Bu araştırmalardan 1951’de yayımlanan “Kültür Değişmeleri” adlı eser doğar. 1948 Yılında tekrar yurda döner. 1950’de Psikoloji profesörü olur. Bu arada sistemli ve yoğun bir çalışma temposu içine girer. 1969 Yılında 31 Aralığı 1 Ocağa bağlayan gece vefat eder. Eserlerinden birkaçı “Maarifimizin Ana Davaları (1954), Garplılaşmanın Neresindeyiz (1958), “Toprak Reformu ve Köy Kalkınması” (1964), “Atatürk İlkeleri ve kalkınma (“1965), ”Üniversite Problemi” (1967)
Mümtaz Hoca’nın hayat hikâyesi ana çizgileriyle budur. Bu hayatı taçlandıran hususu bir cümleyle şöyle dile getirebiliriz: O, ülkesinin değerleriyle özdeşleşmiş, bu toprakların cevheri ile yoğrulmuş , aslına ve milletine yabancılaşmamış bir Türk aydınıdır.
Mümtaz Hoca, 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında çocuk denilecek yaşlardadır. Ama o, isimsiz bir kahraman olan arkadaşı Emin Molu’nun ölümü üzerine yazdığı bir yazıda da belirttiği gibi “ bütün benliklerini kaplayan Milli Mücadele ruhu” ile nefes alıp verecek, hayat macerasını “ şahit oldukları millî felaketlerin hatıraları içlerinde hâlâ canlı bir şekilde yaşarken” tamamlayacaktı.
O, ilim zihniyetine sahip bulunmayı, üstün ahlâklı olmayı ve vatanseverlik duygusunu bir bütün olarak görür.
Mümtaz Turhan, ilmi zihniyeti kavrayamadan ve ilmi Türkiye’nin sosyal yapısına yerleştirmeden bir yere varılamayacağını söyler.
Merhum Mehmet Kaplan Hoca’nın Mümtaz Turhan için kaleme aldığı yazıdan birkaç paragraf aktaralım :
“…. Onda şu üç şeyi daima beraber görürdüm : Anadolu topraklarından gelen gizlenmiş ıstırap, salabet ve ağırbaşlılık. İçini derinden aydınlatan sevgi ve Batı’nın birkaç üniversitesinden gelen ilim. Bunlar onun şahsiyetinde orijinal bir terkip vücuda getiriyordu.
…Mümtaz Turhan hayata bakışı ile Ziya Gökalp’ın üç fikrini de benimsiyordu :
Türklerin örf ve âdetlerini, bütün milletlerin örf ve âdetlerinden üstün buluyordu. Ona göre örf ve âdetin özü insana saygı, müsamaha ve dostluktu. Bu beşeri meziyetler, Türk köylüsünde açık olarak gözüküyordu. Mümtaz Turhan daima şu fikri tekrarlardı : Türkiye’de bozuk olan halk değil, aydın tabakadır.
Gerçek dindarlara saygısı vardı. Fakat dinin bir gösteriş mahiyetini almasından, hele siyasete âlet edilmesinden hiç hoşlanmazdı.
Onun belli bir şekilde ısrarla tekrar tekrar ortaya koyduğu ve en çok lüzumuna inandığı şey ilim idi.
…Bugün Türkiye’de hakim olan siyasi nesil üzerinde Mümtaz Turhan’ın dışarıdan fark olunmayan, küçümsenmeyecek bir tesiri vardır. Dikkat edilirse çoğu Anadolu çocuğu olan bu neslin bariz hususiyetlerinin Anadolu gerçekçiliğiyle, ilim ve tekniğe ön planda ehemmiyet vermiş bulunmak olduğu görülür.
Tarık Buğra, onun için şöyle der : Türkiye ve hakikat sevgisinden başka hiçbir ihtirası yoktu. Kompleksleri de yoktu. Böylece büyüklüğünü düşündürmeyen bir büyük adam oldu, tam bir büyük adam gibi yaşadı. Temiz dürüst, iyi, çevresiyle ilgili.”
Mümtaz Hoca, “insan unsuru”nu bir ülkenin gerçek anlamda kalkınmasının olmazsa olmazı, bir başka ifadeyle temel rüknü sayar. Yılmaz Özakpınar, Turhan’ın bu bahisteki fikirlerini şu cümlelerle değerlendirir:
“Mümtaz Turhan Garp zihniyetini tahsil ve tahlil etmekle kalmamış Türkiye’nin istikbalinin bağlı olduğu yeni bir insan modeli olmuştur. ..Türk milletine duyduğu tertemiz sevgi Mümtaz Turhan’ı hayatının her veçhesini olduğu gibi ilmî düşünme kudretini de Türk milletinin hayatî ve vadeli meselelerine hasretmeye zorlamıştır. Sosyal bünyeyi sosyal psikoloji ve sosyal antropoloji ilimlerindeki vukufu ile tahlil etmiş, aksaklıkları tespit etmiştir. İlim zihniyeti ile mücehhez yüksek seviyeli bir cemiyet olabilmek ve aynı zamanda millî haslet ve kıymetlerini muhafaza eden haysiyetli bir millet olarak yaşayabilmek için hal çareleri göstermiştir. Yüksek seviyeli bir cemiyet olabilmek için yüksek seviyeli insanlar yetiştirmek zarureti vardır. …Mümtaz Turhan’ın ifadesiyle, kalkınma teşebbüsleri insan unsurunun dışında olmaktadır. Halbuki insan unsurunu kale almayan her teşebbüs akamete mahkumdur. Mümtaz Turhan Türkiye’nin kalkınması için ilmi esaslara göre hazırlanmış bir program bırakmıştır.”
Bu yazıda birkaç cümleyle de olsa Erzurum’un yetiştirdiği değerli bir ilim ve fikir adamını yad ettik. Onun hem sosyal psikoloji alanındaki çalışmaları hem de Türkiye’nin meselelerini ele alma ve çözüm üretme hususundaki ilmi temellere dayalı basiretli görüşleri tazeliğini hâlâ muhafaza etmektedir.
Ülke gerçeklerine isabetli teşhisler koyan ve çok yerinde hal çareleri üreten bu değerli fikir adamını rahmetle anıyor, eserlerinin daha fazla okunup anlaşılmasını diliyorum.
Oonun için şöyle der :
“Mümtaz Turhan Garp zihniyetini tahsil ve tahlil etmekle kalmamış Türkiye’nin istikbalinin bağlı olduğu yeni bir insan modeli olmuştur. ..Türk milletine duyduğu tertemiz sevgi Mümtaz Turhan’ı hayatının her veçhesini olduğu gibi ilmi düşünme kudretini de Türk milletinin hayati ve vadeli meselelerine hasretmeye zorlamıştır. Sosyal bünyeyi sosyal psikoloji ve sosyal antropoloji ilimlerindeki vukufu ile tahlil etmiş, aksaklıkları tespit etmiştir. İlim zihniyeti ile mücehhez yüksek seviyeli bir cemiyet olabilmek ve aynı zamanda milli haslet ve kıymetlerini muhafaza eden haysiyetli bir millet olarak yaşayabilmek için hal çareleri göstermişti. Yüksek seviyeli bir cemiyet olabilmek için yüksek seviyeli insanlar yetiştirmek zarureti vardır. …Mümtaz Turhan’ın ifadesiyle, kalkınma teşebbüsleri insan unsurunun dışında olmaktadır. Halbuki insan unsurunu kale almayan her teşebbüs akamete mahkumdur. Mümtaz Turhan Türkiye’nin kalkınması için ilmi esaslara göre hazırlanmış bir program bırakmıştır.”
Ülke gerçeklerine isabetli teşhisler koyan ve çok yerinde çözüm yolları üreten bu değerli fikir adamını rahmetle anıyor, eserlerinin daha fazla okunup anlaşılmasını diliyorum.
Belkıs Altuniş Gürsoy