Dün basın bayramı idi…
Türk Basınından sansürün kaldırılışının 103. Yıldönümü kutlandı…
1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilanı ile birlikte Türk basınından Sansür de kaldırıldı… Aradan geçen 103 yılda zaman basın sekteye uğrasa da gelişimini sürdürdü. Bu gün artık sansürden ziyâde ‘Gazetecilerin Dayanışma Günü’olarak bu gün kutlanmakta…
***
TRT Erzurum Radyosu’nda Gazeteci-Yazar ve Şair , Sevgili dostum İsmail Bingöl’ün Gümüşhane’de yaptığı bir röportajı dinledim…
Bingöl, ‘Gümüşhane’nin Hafızası’ olarak da ünlenen mesleki yaşamında yarım yüzyıla merdiven dayamış Turan Tuğlu ağabeyi ile söyleşiyordu. Doğal olarak konu da 24 Temmuz Basın Bayramı ve Gazetecilik Meslek Etiği üzerineydi…
Duayen gazeteci Turan Tuğlu ağabeyi diyor ki; “Anadolu’da gazetecilik çok farklıdır ve içinde olmayanlar bunu bilemezler… 45 yılı aşkın mesleki yaşamıma ekonomik anlamda nasıl başladıysam, şimdi de aynı noktadayım…”
Turan Tuğlu, Basın Bayramını kutladığımız günde gazetecilere ve topluma öylesi güzel mesajlar gönderdi ki, istedim ki sizlerle paylaşayım…
“Gazeteciliğin ticari bir yanı yoktur. Biz kurşun kokan matbaalarda işimizi yapmağa çalışırdık. Gece sabahlara kadar makine başında sabahladığımız olmuştur.
Gazetecinin görevi kişilerle kurumlarla uğraşmak değildir.
Sadece olaylara objektif yaklaşmak ve halkı doğru bilinçlendirmek, bizim o görevimiz vardır…
Gazeteler başkalarını korkutma, başkalarına sayıp sövme aracı değildir. Bunların var olduğunu duymak bizi fazlasıyla incitiyor, bu çok çirkin bir durum…
Gazeteciler, insanları hedef almamalı, kurumları hedef almamalı…
Gazeteci ortaya bir şeyler koyabilmeli, bir şeyler üretmeli, düşünce üretmeli, toplumun önünü açmalı… Önderlik yapabilmeli, yönlendirmeli… Eğer bunları yapabiliyorsanız, gazetecilik yapıyorum diyebilirsiniz…
Maddi açıdan 45 yıl önce nasıl başladıysam yine aynı noktadayım… Hiç de şikayetçi değilim… Halka, millete hizmet ettim…
Doğru durduk ve kimsenin sesi olmadık, kimsenin tarafı olmadık… Kalemimizi kimsenin emrine vermedik… Gazeteci doğru durmalı, kalemini kırmalı, kimsenin sesi olmamalı…”
Bunlar 45 yılın öğütleri…
Yorum sizin…
***
SÜPER KUPA VE ERZURUM…
Türkiye Kupası sahibi Beşiktaş ile Türkiye Süper Toto Süper Ligi şampiyonuFenerbahçe arasında Temmuz ayı sonunda oynanacak ‘Süper Kupa’ finali hepimizi heyecanlandırmıştı.
Erzurum’un bu maça ev sahibi olabilmesi için hemen herkes seferber oldu ve TFF da Erzurum’da oynanmasına karar verdi.
Ancak ‘Şike’ depremi süper kupayı da vurdu…
Daha doğrusu Erzurum’u vurdu.
Kupa finalinin Erzurum’da oynanması Erzurum ekonomisine önemli katkı sağlayacaktı.
Ticaret Borsası Başkanı Hakkı Hınıslıoğlu ve Ticaret ve Sanayi Odası BaşkanıLütfü Yücelik, şehir ekonomisine ve tanıtımına çok büyük katkıdan söz ediyorlar…
Maddi katkının yanı sıra, kentin tanıtımı azısından da önemli bir fırsat yakalanmıştı.
Şike konusunda hukuki süreç işliyor…
Türk Yargısı kararının verecek.
Ancak bir gerçek var ki belki takımların adı değişecek ama Süper Kupa Finalibir şekilde oynanacak…
TFF kararını değiştirmeden, şimdilik ertelenen Süper Kupa Finalini yine Erzurum’da oynatmalı…
Bilmem katılır mısınız…
CUMHURİYET’İN TEMELLERİ ERZURUM’DA ATILDI
Cumartesi günü Erzurum Kongresi’nin 92.yılını coşku ile kutladık…
TBMM’den beklentimiz büyük, çünkü Kongre binası Milli Saraylara devredildi ve tadilatına da başlandı.
Öyle ümit ediyoruz ki, önümüzdeki yıllarda Kongre Binası tarihteki hak ettiği yeri alacak ve kente gelenler, kongre binasını gezerken, Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı, milli mücadelenin başlatıldığı ruhu hissedecek ve Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi şartlarda kurulduğunun bilincine varacaklar…
Ve yine ümit ediyorum ki,
Bu kente gelenler, şehrin girişinde Erzurum halkının Mustafa Kemal’i karşılayışını, karşılayanlar arasında ve ön saflarda Karabekir Paşa’yı, Süleyman Necati’yi, Cevat Dursunoğlu’nu , Küçük Kazım’ı, Kara Fatma’yı, Mezararkalı Mevlüt Ağa’yı ve nice adsız kahramanları görürler…
Ve yine ümit ediyorum ki;
Şehre gelenler, “Cumhuriyet’i kuran kente hoş geldiniz…” tabelası ile karşılanır…
Çünkü Erzurum bunu hakediyor…