Bilindiği üzere İslam dininin beş farzından biri olan oruç, bir ibadet olmanın yanı sıra ferdî ve toplumsal yansımaları ile birlikte bir sosyal hadise olarak yaşanır. Bu ay, sadece beden için bir dinlenme, arınma olmanın ötesinde, ruhları, zihinleri ve kalpleri de rafine kılma sürecidir.
İçinde Kadir Gecesi’ni de barındıran bu kutlu ay, bir tazelenme bir yenilenme, bir derlenip toparlanma, kendine çekidüzen verme zamanıdır. İnsanın kendisi ile daha fazla halleşmesi, hesaplaşması, yüzleşmesi vaktidir. Ramazan, manevi duyguların yükseldiği, birlik ve beraberlik bağlarının güçlendiği bir zaman dilimidir. Bu ayda müminlerin yakın ve uzak çevresiyle kucaklaşması, gönüllerin şefkat ve merhametle dolması, gözlerin daha yumuşak ve daha hoş görülü bakması söz konusudur. Bu dem, vesile olduğu feyiz ve bereket halkalarından etrafımızı da hissedar etme demidir.
Bu zaman kesiti insanlığın problemlerine karşı daha duyarlı olma ve daha fazla çözüm üretici bulunma mevsimidir. Bu dönem, fakir, fukara, düşkün ve muhtaçlarla daha fazla hemhal olma, toplumsal sorumluluk duygularını artırma, elindekinden verme, paylaşma ayıdır.
“Bu ay, bütün bir Müslüman coğrafyasında büyük bir heyecan dalgasıyla birlikte karşılanır ve uğurlanır. Evler, sokaklar, çarşılar, şenlenir. Teravih namazlarının, hatimlerin, kalabalık iftarların manevi hazzı ile hayat renklenir. İftar topu, sahur davulu derken bu süreç bir şölen çeşnisiyle idrak edilir.
Her yörenin klişeleşmiş kendine mahsus İftar ve sahur yemeği menüleri vardır. Bu bağlamda yine her bölgede “Ramazan Eğlenceleri” diye adlandırabileceğimiz bir hoşça vakit geçirme alışkanlığı yaşanır. Eski ramazanlarda musiki heyetleri çeşitli yerlerde sanatlarını icra ederlerdi. Geleneksel Türk Temaşa Sanatı türlerinden olan Karagöz, Meddah ve Tulûat gösterileri yoğunluk kazanırdı.
Âşıklar, kahvehanelerde, meydanlarda sazın tellerinde gezinir, çoğu zaman sözleri hikmetli ezgilerle kulak ve kalplere ziyafet çekerlerdi. Bütün bu hayat tezahürlerinin ve faaliyetlerin toplamından ramazan folkloru diyebileceğimiz bir zenginlik ortaya çıkmıştır. Günümüzde de belli ölçülerde bu uygulamaların hayata geçirilmeye çalışıldığına şahit olmak mutluluk verici bir olgudur.
Bu ramazan ayı rahmetinden edebiyat da nasibini alır. Türk Edebiyatı’nda önemli zaman dilimleri ile ilgili olarak manzumeler yazmak geleneği mevcuttur. Bu maksatla ramazan ayı ile ilgili olarak ”ramâzaniyye”ler, bayramlarla ilgili olarak “ıydiyye”ler, bahar ayının gelişini kutlayan “bahâriyye”ler,” nevrûziyye”ler, kış ayları ile ilgili olarak “şitâiyye”ler kaleme alınır.
15. Yüzyıldan günümüze gelinceye kadar bir çok kalem erbabı bu ayla ilgili olarak manzumeler yazamış, “Ramazan Edebiyatı” diyebileceğimiz bir çeşidin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Divan şairlerinden Fuzuli, Sâbit, Seyyid Vehbî, Nedim, Zâtî, Bahti, Şeyh Galip, Enderunlu Fazıl, Haşmet, Koca Ragıp Paşa gibi isimler bu konuda gazeller kasideler ortaya koyarlar. Ramazaniyyelere 18. yüzyıl Divan şiirinde sıklıkla rastlanır. 20. Yüzyıl Şair ve yazarları da bu hususla ilgili eserler verirler. Ramazan manileri de bu meyanda unutulmaması gereken bir zenginlik olarak dikkatimizi çeker.
Bu manzumelerden birkaç örneği kısaltarak buraya almayı uygun bulduk.
Bir “Ramazanname”den birkaç dörtlük verelim :
Mesrûr ettin geldin beni Müjdecidir recep hemân
Pür-nûr ettin cân u teni Konakçıdır şehr-i şabân
İman ehli sever seni Âşık sana ehl-i imân
Ey mâh-ı sultân merhabâ Ey mâh-ı sultân merhabâ
On bir aya sensin serdâr Câna safâ senden gelir
Kulları afv eder Settâr Derde devâ senden gelir
Mağfûr olur vakt-i iftâr Lütf u atâ senden gelir
Ey mâh-ı sultân merhabâ Ey mâh-ı sultân merhabâ
GAZEL
Müjde mü’minler size ihsân-ı rahmandır gelen
Şânına ta’zîm için bu mâh-ı gufrandır gelen
Ondadır feyz-i hidâyet ondadır afv ü kerem
Kadrini bil mevsîm-i inzâl-i Kur’andır gelen
Iyd-ı ekber her günü Kadr-i mübârek her gece
Ehl-i îmâna ne mutlu lutf-i sübhandır gelen
Zulmet ü kasvetten âzâd etmeye sâimleri
Nûr-ı islâm, nûr-ı îmân, nûr-ı irfandır gelen
Hâne-i kalbi temizle hoşça istikbâl için
Ni’meti mebzûl bir mihmân-ı zî-şândır gelen
Ahmet Remzi Akyürek
RAMAZAN
YÂ Rab, şu muazzam Ramazân hürmetine,
Kaldır aradan vahdete hâil ne ise.
Yâ Rab, şu asırlarca süren tefrikadan
Artık ezilip düşmesin ümmet ye’se
Madem ki verdin bize bir rûh-ı nevîn
Yâ Rab, daha bir nefha-i te’yîd insin.
Mehmet Âkif Ersoy
Yorum; Belkıs Altuniş Gürsoy