Çok ilginç bir memlekette yaşıyoruz.
Ya da bir “garip” şehirde!
Mesela…
Neyiz biz, kimiz ya da!
***
Var mı bir hedefimiz?
Ne yapmak, nereye varmak istiyoruz?
Planımız, programımız, rotamız…
Hedefe varma adına ortaya koyduğumuz stratejimiz…
İlkemiz, ülkümüz!
Ve hatta son zamanlarda derlediğimiz türkümüz…
Ya da aşımız, işimiz, aşkımız!
Farklılığımız yani…
Var mı, varsa söyleyin de bilelim Allah aşkına!
***
Öfkelenmeyin sakın.
Koyun şapkanızı önünüze, getirin Erzurum’u, Erzurum’da son zamanlarda yaşanılanları gözünüzün önüne ve yapın muhasebenizi.
Eğer bir yargıç hassasiyetinde değerlendirme yaparsanız, öyle zannederim ki, hak verirsiniz bana.
Yoksa öte şekliyle ne siz beni anlayabilirsiniz, ne de ben sizi.
***
Duyarlı her insanın dikkatini mutlaka çekiyordur.
Bir başka ilde hiç gündeme dahi gelmeyecek, getirilmeyecek “eften püften”konular, bizde sorun olup çıkar karşımıza.
İncirin çekirdeğini dağ yapmakta üstümüze yoktur bizim.
Fındığın kabuğu, içi dolmaz, doldurulamaz bir ambara dönüşür bizde.
Ufacık meseleleri büyütmede mahirizdir anlayacağınız!
***
Önce, ilgisiz davranıyor “muşuz” gibi yapar, kıyısında, köşesinde dolaşırız konuların.
Ya sonra!
Sonrası malum.
Balıklama dalarız bir anda…
Ve!
Kedi yavrusunun dolaştırdığı yün yumağı gibi…
İpin ucunu bi kaçırtır, daha da bulamayız billahi.
***
Ne demek istediğimi anlamanız için, bir örnek vermek ve Erzurum Teknik Üniversitesi’nin (ETÜ) kurulacağı yerle ilgili tartışmalara çekmek istiyorum dikkatleri.
***
Tartışma malum.
“ETÜ, Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ne ait, üzerinde çiftliğin bulunduğu tarım arazisine kurulsun mu, kurulmasın mı?”
Aslında bu günümüzün değil, sanki “asrın sorusu” gibi!
***
Belli ki, bu pilav daha çook su kaldıracağa benziyor.
Yazıyı yazmaya başlıyorum ya…
Şakın, pişmiş aşa su katma gayreti içinde olduğumu zannedip, “Yer belirlendi ya kardeşim, daha tartışmanın alemi ne” demeyesiniz!
***
Çünkü sizinle aynı kanatte değilim!
Sebebine gelince…
İzah edeyim!
***
Erzurum’da ikinci bir devlet üniversitesi kurulması kararının ardından başladık tartışmalara ya…
Hatırlarsanız önce rektör üzerinde konuştuk bir süre.
“Kim olsun!”
Bereket önemli kesim Prof. Dr. Muammer Yaylalı’nın ETÜ’ye rektör olacağını söylüyor ve böyle de istiyordu da, isim üzerinde fazla tartışma ve spekülasyon oluşturma gayreti güdülmedi.
Sonuçta “ETÜ Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Muammer Yaylalı getirildi”haberi, “malumun ilamı” gibi oldu.
***
Ama “ETÜ nereye kurulsun” sorusuna cevap bulmak, rektörünün belirlenmesi kadar kolay olmadı.
Bu gidişle de olacağa benzemiyor.
Kimimiz sağı gösterdi, kimimiz solu, kimi dağı gösterdi, kimi bayırı…
“Falan yere kurulsun” diyenlere karşılık, “Olur mu öyle şey, filan yer çok daha müsait” diye karşı çıkanlar, neredeyse kılıç çekti.
***
Her neyse…
“Sonuçta bir yer belirlendi” deyip, rahatladığımızı sanmıştık ki…
Yanıldık!
***
Bakmayın siz bugünlerde yaşanan durgunluğa!
İster “Ramazan rehaveti” deyin, ister bugünleri “baltaların ağızlarının keskinleştirildiği dönem” gibi görün.
Yani sorunun çözülmüş gibi gözükmesi, suyun durulması ve barış çubuklarının tüttürülmesi filan sözkonusu değil.
Fırtına ha koptu, ha kopacak.
***
Şöyle ki…
ETÜ’nün, Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ne ait tarım arazisine kurulacağı kararının alınmasından sonra, ilk tepki Ziraat Fakültesi Dekanlığı’ndan gelmiş…
Dekanlık yayınladığı bildiride, söz konusu arazinin ellerinden alınması halinde Ziraat Fakültesi’nin işlevini tamamen kaybedeceği tehlikesine dikkati çektikten sonra “Burada yapılaşmaya gidilmesine karşıyız” demişti ya!
***
O bildiri, aslında ileride neler olabileceğinin göstergesi gibi gelmişti bana.
Bir işaret gibi.
En azından ben öyle algıladım!
***
Belli ki, Atatürk Üniversitesi, ETÜ’ye 5 bin dönümlük tarım arazisini vermek istemiyor.
Onlara göre, haklı gerekçeler var.
İşte o gerekçeler, Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü tarafından bir rapor haline getirilmiş ve geçtiğimiz hafta Erzurum Valiliği’ne iletilmiş.
***
Raporu görmedim, içeriğini de çok fazla bildiğim söylenemez.
Ancak, sunulan raporda Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin söz konusu tarım arazisinde nelerinin bulunduğu tek tek sıralanmış, hedefler belirtilmiş ve sonuçta resmen “Atatürk Üniversitesi olarak biz bu araziyi yeni bir üniversite kurulması için vermek ve elimizden çıkartmak istemiyoruz”denilmiş.
***
Bu, “şimdilik” gelinen “son” noktadır.
Ama “en sonu” değil.
Belli ki, en son nokta mahkeme!
***
Erzurum Valiliği, Atatürk Üniversitesi’nin itirazını Ankara’ya göndermiş.
Şimdi gözler Ankara’da, oradan gelecek kararda.
Şahsen ben Atatürk Üniversitesi’nin arzu ettiği şekilde Ankara’dan bir “iptal kararı” geleceği inancında değilim.
Ankara, “ETÜ’nün nereye kurulacağına ilişkin karar alınmıştır” deyip, yer konusundaki ısrarını ve hassasiyetini sürdürecektir diye düşünüyorum.
***
Bundan sonraki adım ise, mahkeme.
Atatürk Üniversitesi’nin, işi yargıya taşıyacağı söyleniyor.
Kapalı kapılar ardında öyle de karar alınmış gibi!
***
Bunun birkaç nedeni var.
Birincisi, tabi ki üniversite 5 bin dönümlük devasa bir araziyi kaybetmek istemez.
İkincisi de ziraat fakültesinin işlevini kaybedeceği endişesi…
***
Ama bunun da ötesinde bir durum var ki…
Önümüzdeki yıl yapaılacak rektörlük seçimleri.
Doğrusu değil Prof. Dr. Hikmet Koçak, hiç kimse, “arazisini kaybetmiş bir yönetici” ünvanı ile böylesi bir seçime girmek istemez.
***
Bu nedenle iş mahkemeye kadar gidecektir de…
Hani mahkemede birileri kalkar da Atatürk Üniversitesi’ne, “Tamam da o arazi zaten sizin değildi ki” diye karşı çıkar…
Mülkün sahibi Milli Emlak da, “Mal benim değil mi, araziyi Atatürk Üniversitesi’nden aldım, Erzurum Teknik Üniversitesi’ne verdim” der ise, nasıl bir durum oluşur?
***
Aslında atılan adımlar nereye gidildiğini gösteriyor göstermesine de…
Yine de “nasıl bir durum oluşur” sorusunun cevabını, verebiliyorsanız şayet, siz verin!
Çünkü, benim yufka yüreğim elvermiyor o cevabı vermeye.
Öztürk Akkök