Bayramlar; muhabbet, dostluk, kardeşlik, paylaşma, dayanışma duygularının zirve yaptığı önemli zaman dilimleridir. Bayram, insanın zihninde ve ruhunda kendisi için beyaz bir sayfa açması anlamına gelir. Bu kutlu günler, önceki yaşanmışlıkların biriktirdiği kin, nefret, öfke, intikam, küskünlük, incinmişlik halleri gibi olumsuz her türlü kötü kaydı defterden silme zamanıdır. Bizde yara açmış, gönlümüzü kanatmış her hatırayı, her söylemi bir kalemde yok sayma, taze bir başlangıç yapma eyyamıdır. Bu duyguların taşıyıcısını yıprattığını, sahibinin sırtında ağır bir yük olduğunu hepi-miz biliriz. O halde bayram değişme ve dönüşme için uygun bir zemin yakalama fırsa-tıdır. Bayram, maddî ve manevî kirlerden, tortulardan arınma vaktidir.
Geleneklere uygun olarak bu günlere ciddi bir faaliyet döneminden sonra giri-lir. Evler köşe bucak ince ince temizlenir. Her eşya, her parça tek tek elden geçirilir. Su, sabun ve temizliğin kokusu eşiklerden, beşiklere kadar her tarafı kuşatır. Bayram alışverişleri yapılır. Çarşı pazar hareketlenir ve bereketlenir. Bu günlere özel yemek-ler, yiyecekler hazırlanır. Her yörenin kendisine has bir bayram yemeği menüsü var-dır. Ailenin bütün üyelerine ve bilhassa çocuklara maddî kudret ölçüsünde bayramlık elbise, pabuç gibi hediyeler alınır. Çoğu zaman ihtiyaçların temini bu günlere denk getirilerek israf önlenir. Eş, dost ve çocuklar için küçük armağanlar, bayram harçlık-ları hazırlanır.
Bayram, en çok da çocukların dünyasını etkiler. Her insanın hafızasında ço-cukluk günlerinin heyecanları ve sevinçleri ayrı bir yer işgal eder. Çocuk sevindirmek, çocuğa değerli olduğunu hissettirmek kültürümüzde övülmüştür. Bizim çocukluğu-muzda kendilerine yeni kıyafetler alınan küçükler, geceleyin yeni pabuçlarını koyun-larında saklar, yeni elbiselerini yataklarının ayak ucuna asarlardı. Sabaha kadar da sık sık uyanıp bayramlıklar yerinde duruyor mu diye kontrol ederlerdi. Evin erkekleri sabahleyin ilk ışıklarla beraber bayram namazına giderken, evin hanımı ve genç kızla-rı sofra hazırlarlardı. Babalar, namaz dönüşü çok sayıda er, garip ve ihtiyaç sahibi kimseyle birlikte eve gelirdi. Ramazan bayramlarında, bayram sabahı kahvaltı edil-mez, yemek yenilirdi. Askere, yabancıya yolcuya yemek yedirmek ise âdettendi. Bu misafirler, ayran aşı, yaprak sarması, kuru fasulye, pilav, hoşaf, su böreği, sütlaç veya kadayıf tatlısı ikram edilerek ağırlanırdı. Çocuklar, büyük bir sevinçle uyanıp bu me-sut güne hazırlanırlardı. Bilhassa kız çocukları, yeni pabuçları ile yere basmaya kıya-madıklarından, ayakkabıların altına takunya giyerlerdi. İlk birkaç saat, bazen de bir iki gün bu uygu lama devam ederdi. Eli öpülen büyükler; çocuklara mendil, çorap, oyuncak gibi hediyeler verir, şekerleme, çikolata ve kuru yemiş gibi ikramlarda bulu-nur, sevgi ve şefkat ifade eden cümlelerle bu minik gönülleri hoş etmeye çalışırlardı. Yaşça mevkice küçük olanlar, büyüklerin ellerini öperlerdi. Misafire, şerbet, tatlı, çi-kolata, şekerleme, lokum, çay veya kahve ikramında bulunulurdu. Bu arada ramazan ayı boyunca sahuru duyuran davulcular kapı kapı dolaşır, emeklerinin karşılığı olan parayı her haneden toplamaya çalışırlardı. İki kişi bir deve görüntüsü verecek bir mi-zansene bürünür, davul ve klârnetin ritmine uyarak oynardı. Bu oyun, bilhassa ço-cuklar için seyrine doyulmaz bir eğlence yerine geçerdi.
Böyle günlerde sevgi, şefkat ve merhamet duyguları bilhassa yeşerdiğinden fa-kir fukara da bayramın feyzinden istifade etmiş, bir hayli korunup gözetilmiş bulu-nurdu. Fitre, sadaka ve zekâtlar, her türlü aynî ve nakdî yardımlar genellikle bu za-manlara rastlatıldığından cemiyetin bütününü içine alan bir sevinç ve bolluk yaşanır-dı. Bayramlarda her türlü ihtiyaç sahibi bayramın rahmetinden hissedar olurdu.
Osmanlı döneminden itibaren şairler bayram günlerini anlatan ıydiyyeler (ıyd, îd= bayram, ıydiyye =bayramiyye), bayramiyyeler kaleme almışlar ve bir “Bayram Edebiyatı”nın doğmasına vesile olmuşlardır.
Bayramiyye örneklerinden seçtiğimiz iki manzumeyle (biri tek bir kıta) yazımı-zı bitirirken, bu mübarek günlerin ülkemize ve insanlığa hayırlar getirmesini niyaz ederiz.
1) BİR BAYRAM ŞARKISI
Iyd erişsin bâis-i şevk-i cedîd olsun da gör
Seyr-i Sa’dâbâd’ı sen bir kerre ıyd olsun da gör
Gûşe gûşe mihrler mehler bedîd olsun da gör
Seyr-i Sa’dâbâd’ı sen bir kerre ıyd olsun da gör
Anda seyret kim ne fırsatlar girer câna ele
Gör ne dilcûlar ne mehrûlar ne âhûlar gele
Tıfl-ı nâzım sevdiğim bir iki gün sabret hele
Seyr-i Sa’dâbâd’ı sen bir kerre ıyd olsun da gör
Gerçi kim vardır anın her demde başka zîneti
Rûze eyyâmında da inkâr olunmaz hâleti
Şimdi anlanmaz hele bir hoşca kadr ü kıymeti
Seyr-i Sa’dâbâd’ı sen bir kerre ıyd olsun da gör
Dur zuhûr etsin hele her gûşeden bir dilrübâ
Kimi gitsin bağa doğru kimi sahradan yana
Bak nedir dünyâda resm-i sohbet-i zevk ü safâ
Seyr-i Sa’dâbâd’ı sen bir kerre ıyd olsun da gör
Tıfl-ı nâzım cümle gördüm deyü aldatma beni
Görmedin bir hoşcasın dahi o dilcû gülşeni
Serv-i nâzım gel Nedîm-i zâr gezdirsin seni
Seyr-i Sa’dâbâd’ı sen bir kerre ıyd olsun da gör
(Nedim’den)
2) Bayramım imdi bayramım imdi
Bayram ederler yâr ile şimdi
Hamd ü senâlar hamd ü senâlar
Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm
( Hacı Bayrâm-ı Veli’den)
Belkıs Altuniş Gürsoy