- Erzurum Haber Gazetesi - https://erzurumhabergazetesi.com -

MÜSLÜMAN SİCİLYA

Kimya profesörü bir arkadaşım üniversitede kimya tarihi okutmaktaydı. Bir gün bana “ben bu dersi okutuyor olmaktan çok rahatsızım. Öğrencilerim, hocam kimya ilmini yalnız Batılılar mı kurup geliştirdi. Hiç mi Müslümanların ve Türklerin bu alana katkıları yok diye soruyorlar. Ben de bu sorunun altında eziliyorum” dedi. Hoca bu tepkisinde çok haklıydı. Çünkü bizde Batılıların yazdığı kimya tarihi kitapları ve tercümeleri okutuluyordu.

Henüz Doğu dünyasında yazılan kimya tarihi kitapları yeterince tanınmıyordu. Müslüman dünyası yitik malından bihaber bir halde dolaşıyordu. Bu ve benzer konuları çalışıp da gün ışığına çıkarmak ve çıkardığını da dünya genelinde pazarlamak konusunda ağır davranıyordu. Oysa Antik Çağ’dan 16. yüzyıla gelinceye kadar Yakın Doğu, dünyadaki teknolojik gelişmelere ve icatlara liderlik etmişti. Orta Çağ İslam dünyasının altın çağıydı. Batılılar da bu bahsin künhüne vakıf oldukları halde bilerek ve isteyerek gerçekleri hasıraltı ediyorlardı.

Merhum Prof. Dr. Aydın Sayılı hocanın himmetiyle Ankara Üniversitesi Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde kurulan Bilim Tarihi Kürsüsü son 30-40 yıldır bu anlamda çok ciddi çalışmalar ortaya koymaktadır. Prof. Dr. Fuat Sezgin hocanın 1983’te Almanya’da açtığı Arap-İslam Bilimler Tarihi Eserleri Müzesi ile 2008 de İstanbul’da (Gülhane Parkı’nda) açılmasına ön ayak olduğu İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi bu hususta önemle kaydedilmesi gereken faaliyetlerdir.

Aynı Hoca İslamda Bilim ve Teknik, Arap-İslam Bilimleri Tarihine Giriş (5 cilt), İslam Kültür Dünyasının Bilimler Tarihindeki Yeri, Tanınmayan Büyük Çağ, İslam Uygarlığında Astronomi, Coğrafya ve Denizcilik gibi eserleri kaleme alarak bu bahisleri dünyanın gündemine oturttu. Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu (İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri), Prof. Dr. Esin Kâhya (İbn-i Sina’nın El-Kanun Fi’t-Tıbb (5 cilt) adlı eserini Türkçe’ye tercüme eden değerli isim), Prof. Dr. Feza Günergun gibi bilim tarihçileri bu vadide çok büyük mesafeler katettiler. Günümüzde bu konuyla alakalı olarak üniversitelerde tezler yapılmakta, kitaplar, makaleler kaleme alınmaktadır. Fakat yine de işin başında olduğumuzu kabul etmeliyiz. Daha alınacak çok yol var.

Bu itibarla biz bu sayfamızda bir nebze de olsa Orta Çağ Sicilya Müslüman bilim ve sanat dünyasından bahsetmeye çalışacağız. Bu husus önemlidir. Zira Yakın Doğu coğrafyasının ilim ve teknolojisi 1) Haçlı Seferleri, 2) Endülüs ve Sicilya, 3) Tercüme yoluyla Avrupalılara geçmiştir.

İtalya’nın güneyinde yer alan Sicilya, Akdeniz’in en büyük adası olup ticari ve askerî güzergâhların üzerinde ve stratejik bir noktada yer alır. Ada geçmiş çağlarında Romalı olmaktan ziyade Yunan uygarlığına ait bir görüntü sergiler. Yunan dili konuşulan Sicilya, 826-827 yıllarından itibaren Arap hakimiyeti altına girer. 1095 yılında bu hakimiyet Normanların eline geçer. Bu suretle Araplar 250 yıl resmî, 400 yıl gayriresmî olarak adada etkili olurlar. Daha sonra Norman kralı 1.Roger (1031-1101), 2. Roger (dönemi 1130-1154) ve 2. Frederic (dönemi 1212-1250) zamanlarında Araplar adada oldukça rahat ve toleranslı bir hava içinde yaşarlar. Müslüman ilim adamları, sanatkâr ve zenaatkârlar uzun yıllar mesleklerini rahatlıkla icra ederler.

Norman Kralları ve onların yerine geçen varisleri sadece Sicilya’ya değil, aynı zamanda Güney İtalya’ya da hakimdirler. Bu sebepten Sicilya, İslam Dünyasına ait kültürel ve ilmî değerleri İtalya yarımadası ve Avrupa içlerine iletme konusunda bir köprü vazifesi görür.

Avrupa’daki aydınlanma sürecinin Sicilya’nın kuzeyinde yer alan İtalya’dan başlamış bulunması bu fikrin bir göstergesi sayılabilir. Sicilya etkisi ve yoğun tercüme faaliyetleri, Batı’da müspet ilim, akılcılık ve serbest düşüncenin doğmasında önemli rol oynamıştır. Müslümanlar Sicilya’yı fethettikten sonra antikiteye ait klasik eserleri tercüme ederek Avrupalılara sunarlar.

Ayrıca bu dönemde Arapça eserler, Latince’ye tercüme edilir. Bu yolla Rönesansın ve modern bilimin doğuşuna zemin hazırlanır. Müslüman eserlerinin Batı’da tanınması, uzun süredir entelektüel anlamda derin bir uykuda olan bu dünyanın uyanmasına sebep olur. Bu çağa 16. yüzyıl Rönesans”ı ile kıyaslayarak, “13. yüzyıl Rönesans’ı” adı verilmiştir. Çünkü 16.yüzyıl Rönesansının özellikleri sanat ve edebiyata ilişkin olduğu halde, 13. yüzyıl Rönesansı ilk planda ilim ve felsefeyle ilgilidir.

Normanlar döneminde Güney Avrupa’da, Müslüman medreselerini taklit eden ilk üniversitelerin kurulduğu görülür. Bunların mimari özelliği, ders programları, eğitim usulleri tamamen İslam medreseleri tarzındadır. Orta Çağ Müslüman Eğitim Sistemi’nin, Batı’da ve bir dereceye kadar Sicilya kraliyet sarayında da kabul görmüş olduğunu görürüz. Bu arada İtalya, İspanya ve Güney Fransa’dan öğrenciler bu üniversitelere tahsile gelirler.

Arapça bilen Norman Kralı II.Roger bu dille yazılmış eserleri toplar. Büyük coğrafya bilim adamı İdrisî gibi Müslüman bilim adamlarını teşvik eder. Nitekim İdrisî, 1154’te kaleme aldığıı Kitâb-ı Rucâr adıyla da meşhur olan coğrafya kitabını 2.Roger’a sunar. Eser, kendisinden önceki bilgileri özetlemekle kalmayıp birçok orijinal bilgiyi de muhtevasında barındırır. Dünyanın yuvarlak olduğunu vurgulayan İdrisî, II. Roger için küre biçiminde bir gök haritası ile daire biçiminde başka bir dünya haritasını gümüş üzerine imal eder.

II. Frederik, Arap tıbbının yayıldığı merkezlerden biri olan ve Batı tıbbının doğuşunu sağlayan dünya çapındaki Salerno Tıp Okulu’na önemli destek verir. Arapça eğitim yapılan bu okulun kurucularından biri Müslümandır. İslami mimari tarzı ile yapılan Salerno Tıp Okulu’nda hocalar Arapça kaynaklardan ders verirler. Ayrıca II. Frederik, Müslümanların Sicilya’da yerleştirdikleri farmokoloji (eczacılık) ile ilgili prensipleri aynen devam ettirir. Matematik ve kimya ilmi de Müslüman bilim adamları eliyle öğetilir.

Yine bu dönemde Batı’nın günümüzde kullandığı rakamlar Avrupa’ya geçer. 1224 Yılında Napoli’de bir üniversite kurulur. Birçok Arapça eserin toplandığı bu üniversite, İslâm düşüncesini Batı’ya tanıtmak için bir akademi haline getirilir. Bu kurumun en önemli işi Arapça’dan Latince’ye tercümeler yapmak olur. Aristo ve İbn-i Rüşd’ün eserleri tercüme edilir ve ders kitabı olarak okutulur. Tercüme edilmiş eserler Bolonya ve Paris’e gönderilir.

Müslümanlar, Sicilya yoluyla Avrupa’ya birçok teknolojinin yanı sıra kâğıt, barut, top, pusula, ilkel matbaacılık ve kaliteli çelik üretimini öğretirler. Pahalı bir madde olan ipek yerine paçavradan kâğıt imal ederler. Avrupa’daki ilk kağıt fabrikası bu etkiyle Palermo’da kurulur.

Norman kralları, Müslüman saray âdet ve merasimlerini, hâciblik kurumunu (vezirlik), divan teşkilini ve muhafız alaylarını aynen uyguladıkları gibi diğer Avrupa saraylarına da taşırlar.

Sicilya’da Müslümanların gelişiyle yoğun bir şehirleşme başlar. Norman mimarisi ile bina süslemeleri, Roma ve İslam üslubunun başarılı bir karışımı hüviyetindedir. Batıdaki sanat eserlerinde görülen sivri kemer tarzı, yonca yaprağı şeklindeki kemer kubbe kasnakları, çiçek motifleri, mozaik kaplama, Kûfî hat, ahşap ve fildişi oymacılık Sicilya yoluyla Avrupa’ya geçer.

Sicilya’ya gelen ve yerleşen Müslümanlar Mısır ve Mezopotamya’da daha önce hayata geçirdikleri ziraat ve sulama ilmini buraya taşırlar. Bugün bile kullanılan sulama tesislerini ve kanallarını yaparlar. O zamana kadar Sicilya’da bilinmeyen zeytin, pamuk, şekerkamışı, limon, portakal, dut, hurma, fıstık, papirüs gibi bitkileri yetiştirirler.

Gümüş, bakır, demir, kükürt, mermer, kına ve granit madenlerinin işletilmesini nizama bağlarlar. 12. Yüzyılda Musul’da başlatılıp geliştirilen ve bir sanayi dalı olan pirinç eşya üzerine altın, gümüş, yakut ve bakır işleme sanatını burada uygularlar. Tekstil, seramik, kâğıt yapımı, şeker üretimi, ipek, halı ve kumaş dokumacılığı gibi birçok endüstri kollarını geliştirirler. Farklı materyalleri işleme ve şekil verme usullerini Normanlara öğretirler.

O dönemde Sicilya kumaşları dünyaca tanınır. Gelişmiş dokuma teknikleri uygulayarak hem estetik, hem de kaliteli pamuklu, kadife, ipekli, nakışlı diba gibi kumaşlar üretirler. İtalyanlar, kumaş dokuma ile ilgili teknik bilgileri ve süsleme modellerini Sicilya’dan alırlar.

Müslümanlar Sicilya’da gemi sanayini ileri noktalara ulaştırırlar. Bitki liflerinden gemi halatları üretirler ve gemicilikte kullanılan neft sanayini geliştiririler. Bu uygulamalar daha sonra Atlantik’i geçebilen gemilerin yapımını sağlar ve coğrafi keşiflere kapı aralar.

11. Frederik zamanında kral, prensler ve ileri gelen bürokratlar Müslüman şairlerinetkisiyle şiirler kaleme alırlar. Ayrıca “Divan Şairi” ünvanını taşırlar. “Sicilya Okulu” adıyla edebî bir okul kurarlar. Sone denilen nazım şekli de bu okulda doğar.
Sözümüzü Fuat Sezgin hocanın bir sözüyle bitirelim :
Batı Uygarlığı İslam Medeniyeti’nin çocuğudur.

Belkıs Altuniş Gürsoy