Kalabalık meydanlara, caddelere, şehre sığmadı. O gün her evin, her babanın, her ananın evladı oldu Mesut. Her halanın, her teyzenin yeğeni… Her çocuğun ağabeyi, her ağabeyin kardeşi…
Aziz şehidimiz, yavrumuz, canımız ciğerimiz onbaşı Mesut, Lalapaşa Camisi’nde kılınan cenaze namazının ardından tekbir ve dualarla cennet-i alaya uğurlandı.
Kalabalık meydanlara, caddelere, şehre sığmadı. O gün her evin, her babanın, her ananın evladı oldu Mesut. Her halanın, her teyzenin yeğeni… Her çocuğun ağabeyi, her ağabeyin kardeşi…
Evet, yine ateş düştüğü yeri yaktı.
Ama ateşin düştüğü yer yalnız aziz şehidin anasının, babasının yüreği değildi.
Lalapaşa camisinin önünde saf tutan binlerce dadaş yüreği, şehidin baba yüreği nasıl kavrulduysa içten içe öyle kavruldu.
Binlerce kişi Lalapaşa’ya kendi evladını yitirmiş bir baba şefkatiyle koştu. Vakur bir sükûnet içinde vazifesini yerine getirdi.
Bir aslan asaletiyle kükrerken bile, aziz şehidin ruhunu rencide etmemek için ne kadar da dikkatli ve özenliydi.
Taşkınlığa, istismara tenezzül etmedi.
Ne yazık ki tek şehidimiz Mesut’umuz değildi. Aynı gün başka vilayetlerimizde de benzer acılar yaşandı.
O yavrularımızın acısını da milyonlar yüreklerinde hissettiler.
Yetmiş beş milyon millet evladı Mesut’umuzun ve diğer yirmi dört evladımızın ‘yüreğini’, temiz dudaklarıyla öptüler.
Artık milletin yüreği bu manzaraları kaldırmıyor. Gönlümüzde takat, yüreğimizde tahammül kalmadı.
Kürtlere düşen tarihi sorumluluk
PKK terör sürüsünün durup durup böyle kudurmasında elbette dış faktörlerin büyük etkisi var… Baksanıza, 24 yavrumuzun şahadet şerbeti içtiği son olayda sekiz noktaya saldıran 200 teröristin tam 180 tanesi Suriye Uyruklu PKK’lı imiş…
Belli ki saldırının planlaması ve icrasında, ağır silahların temininde de ‘Dış destek ve yardım’ had safhada…
El âlemin fitne kaynattığı bu ortamda Kürt Kardeşlerimize tarihi bir sorumluluk ve görev düşüyor.
Sevgili Kürt kardeşler! Yıllarca kanlı terörün acısını, çilesini en çok siz çektiniz. Otuz bin yavrunuz kandırıldı, öz vatanına ihanet edip, o batıl yolda hayatını kaybetti. Yazık değil mi?
Hala sonu pişmanlık olacağı kesin ayrılıkçı maceralara pirim mi vereceksiniz? Artık kesin tavır koyma zamanıdır. Ömürlerinin baharında kalleş saldırılarla toprağa düşen Mesut’larımızın kanlı katilleri, içinizde barınıp, gündüz külahlı, gece silahlı alçaklar değil mi?
Bu tür eylemleri onaylamayan sessiz çoğunluğu tenzih ederek diğerlerine sesleniyorum:
Artık bir karar verin. İkiyüzlülüğü bırakın. Kimden yanasınız?
Hemen kapılarınızı, pencerelerinizi kapatın bu zehirli rüzgâra. Net tavır koyun ciğeri üç kuruş etmez örgüt kasaplarına.
Artık sizlerden ‘İçimizde size kanacak ahmak bulamazsanız, kardeşi kardeşe kırdıramazsanız, askere polise, öğretmene kurşun sıkacak parmak, mayın döşeyecek kalleş bulamazsınız bizde ‘ diye bir erkekçe haykırış bekliyoruz.
Sevgili Kürt Kardeşlerimiz; bugüne kadar terörü onaylamayan sessiz çoğunluğun, devletten yana bir ses vermesini bekliyoruz.
Eğer susamaya devam ederseniz, devletten yana net tavır koymazsanız…
İşler daha da kötüye gidebilir. Şehit cenazeleri arkasında saf tutan milyonların öfkesine muhatap olmamak öncelikle sizin yararınızadır.
Güneydoğuda terörle mücadelede askeri başarı sağlamamızın önemli unsurlarından birisi güvenlik güçlerimizin olağanüstü kahramanlığıdır.
Diğer önemli bir etken de yöre halkı olarak sizlerin tam anlamıyla örgüte teslim olmayışınızdır… Artık örgüte mesafeli duruşunuz da yeterli değil, tereddüt içinde olanlarınızın bugünden tezi yok kimden yana olduklarını bir an evvel açıkça ortaya koymaları gerekiyor.
Neden güneydoğu bayraksız bölge
Bu al Bayrağa birlikte kan akıtmadık mı? Asırlarca serhadlerde birlikte can vermedik mi? Çanakkalede şehitlerimiz sırt sırta yatmıyor mu?Kurtuluş mücadelesinde omuz omuza değil mi idik?
Ortak vatanımızın, ortak istiklalimizin sembolü değil mi şu ay yıldızlı bayrak?
Bu soruma milyonlarca Kürt ‘elbette’ diyecek, bir ağızdan…
İyi de o zaman neden ay boynu sizin diyarlarda hep bükük, yıldızın şavkı hep sönük?
Hani Kürdüyle, Türkü ile sözümüz vardı, cihana hep birlikte haykırmıştık ki;
‘Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.’
Yunan, İngiliz, Fransız söndüremedi bu al sancağı, ama eyvahlar olsun ki…Sizin göklerinizden, evlerinizden, pencelerinizden iniverdi yıllardır bayrak…
Bayraksız vatan, çıplak gelin gibidir…Ve Ey Güneydoğu SEN YILLARDIR ÇIRILÇIPLAKSIN…
Önce bayrak geri gelmeli, her evde, her hanede bir bayrak dalgalanmalı…Bunu yapacak olan sizlersiniz…HER KÜRT EVİNDE AL SANCAK DALGALANMADIKÇA BU MESELE ÇÖZÜLEMEYECEKTİR…
Artık yeni Mesut’lar kurban vermeye tahammülümüz kalmadı.
Erzurum başın sağ olsun, Aziz Şehitler, cennet köşkleriniz mübarek olsun!
Mesudumuza şu şiirciğimiz küçük bir armağan olsun.
Geldi ecel ömür buldu nihayet
Kaderden edilmez elbet şikâyet
Temiz ruhun peygambere emanet
Selam söyle mesut gardaş cennete
Yazmışsın ki üşümesin yüreğim
Millet diyor: ver yüreğin öpeyim
Sen üzülme cepheye ben gideyim
Canlar feda böyle yüce millete
Düşürmedin mesut bayrağı yere
Bu yakışır yavrum er oğlu ere
Göğsün siper ettin hain itlere
Kavuştun sen hiç bulunmaz servete
Yirmi dört yiğidin hepsi evladım
Hepsini canımdan bir parça saydım
Bir kere de bu gerçeğe ağladım:
Ölmeyince yiğit binmez kıymete
Nasıl dayansın ki bu derde yürek
Yakmaz mı ciğeri böyle bir firak
Mesut can nöbeti bizlere bırak
Şehidin canıdır direk devlete
Vahdet Nafiz AKSU