Güneşin etrafında dönen gezegenler her sene 21 mart tarihinde kendi yörüngelerinde başlangıç noktasına gelirler. Rûmî martın dokuzuna rastlayan bu tarih ilkbaharın başlangıcıdır ve Celalî Takvim’e göre de yılbaşıdır. Bu tarihte gece ve gündüz eşitlenir. Güneş koç burcuna girer ve iki yarım küreye eşit miktarda ısı ve ışık saçar. Güneşin rahmetinin dil, din, cins, ırk, zengin, fakir, iyi, kötü farkı gözetmeden herkese ve her köşeye eşit ölçüde aksetmesi insanları da etkiler. Bu tarih, bir çok kültürde yeni yılın ve baharın ilk günü olarak kabul edilir.
Nevruz, Antik Çağ’lardan itibaren farklı coğrafya ve kültürlerde kutlanmıştır. Arkeologlar bu kutlamanın beş-altı bin yıllık bir geçmişi olduğunu ifade ederler.
Baharla birlikte tabiat, çetin kış şartlarının getirdiği güçlüklerden sıyrılır. Bir yeniden doğuş faaliyeti başlar. Nevruz; tabiatın kış uykusundan çıkması, toprağın üretmeye, mahlukatın canlanıp hareketlenmeye başlaması ve taze bir uyanışa doğru yol alması olarak algılanır. Bunun için bu tarihe Farsça yeni gün anlamına gelen nevrûz (nev : yeni, rûz: gün, nevruz : yeni gün) denilir. 21 Mart, “yılsırtı”, “mart dokuzu”, “mart bozumu”, “sultan nevruz”, “gün dönümü”, “yeni gün” gibi isimlerle de anılır.
Nevrûza dini hüviyet kazandıran inanışlar mevcuttur :
Allah’ın yeryüzünü gece ve gündüzün eşit olduğunda 21 martta yarattığına inanılır.
Bu gün Hz. Âdem’in çamurdan yoğrulduğu gündür.
Cennettten çıkarıldıkları için pişmanlık duyan Âdem ile Havva’nın Allah’ın affına uğradıkları ve yeryüzünde yeniden buluştukları gündür.
Hz. Nuh’un gemisinin Ağrı dağına konduğu ve Hz. Nuh’un toprağa ayak bastığı gündür.
Kardeşleri tarafından kuyuya atılan Hz.Yusuf’un bezirgânlarca kuyudan çıkarıldığı gündür.
Hz. Musa’nın Kızıldeniz’i yardığı gündür.
Hz. Ali’nin doğum günüdür.
Nevruzun Türk mitolojisinde de özel bir önemi vardır. Bu tarih, Ergenekon Destanı ile birlikte düşünülür. Bu destana göre kaybedilen bir savaştan sonra hayatta kalma mücadelesi veren bir kaç aile, Ergenekon adlı derin bir vadiye sığınır. Bu küçük topluluk, bu vadide kaldıkları dört yüz yıl içinde çoğalarak bu alana sığmaz olurlar. Artık bu vadiden çıkmak, kaybedilen vatan topraklarına geri dönmek ve atalarının intikamını almak isterler. Yaşlı bir demircinin gösterdiği demir dağı eritip dışarı çıkarlar. Bu dağdan dışarı çıktıkları gün olan 21 Mart’ı Türkler tarihleri boyunca bayram olarak kutlarlar.
Oğuz Kağan’ın da, bu günü kutsal saydığını ve bayram törenleriyle kutladığı bilinmektedir.
Eski devirlerin hekimlik anlayışına göre insanlar kışın kuru gıda aldıklarından, kanları koyulaşır ve kirlenir. İç organlar normal çalışma ritmini kaybeder. Bu sebeple vücudun bozulan dengelerini yeniden düzenlemek gerekliliği ortaya çıkar. İlkbaharda yeşil ve taze sebze, çeşitli ve bol gıda yetişir. O devrin insanları kan aldırmak, lavmanla bağırsaklarını boşaltmak, bol sıvı tüketmek ve bol sıvı kaybetmek suretiyle vücudun dengesini kendilerine göre ayarlarlardı. Bu işe gece ve gündüzün eşit olduğu Nevruz gününde başlamak âdettendi. Hipokrat’tan beri devam ede gelen ve hekimlerce asırlar boyu kabul gören bu usul, dört unsur teorisini esas alan bir uygulamaydı.
21 Mart, Orta Asya, Orta Doğu ve Balkan coğrafyalarında da çok uzun zamanlardan beri büyük bir coşkunlukla, bir bayram olarak kutlanmaktadır.
Nevruz; Türk halk kültüründe kutsanmış ve bayram olarak binlerce yıldan beri kutlanıla gelmiştir. Nevru, Türkiyede modernleşme serüveni ile birlikte etkinliğini kaybederken 1995 yılından itibaren bir bayram olarak yeniden kabul görmüştür..
Selçuklularda nevruz resmi bayramdı.
Selçuklu Sultanı Sultan Celaleddin Melikşah, devrin gök bilimcilerini Selçukluların başkenti olan İsfahan’da toplamış, kendi adıyla anılan Celali Takvimi’ni yaptırmıştır. ( Celalî Takvim; Celaleddin Melikşah’ın düzenlediği takvim) Şemsi Takvim adıyla da bilinen ve İran ile Afganistan’da da kullanılan bu takvime göre yılbaşı yirmi bir marttır. Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan, Nevruz gününü yıl başı kabul etmiş, vergileri buna göre düzenlemiştir. Sultan kelimesinin Nevruz’la birlikte kullanılması, padişahların halkla birlikte Nevruz kutlamalarına katılmasıyla ilgilidir.
Osmanlılar döneminde sarayda nevruz şerbetleri kaynatılmakta, shekimbaşılar tarafından nevruz macunları hazırlanmakta, sarayca nevruz bahşişleri dağıtılmaktadır.
Her yıl müneccimbaşı tarafından hazırlanan takvimler, nevruzda padişaha, sadrazama ve devrin büyüklerine sunulurdu. Ertugrul Gazi Törenleri, II. Abdülhamid zamanına kadar 9 Mart’ta ( eski takvime göre) yani 21 martta yapılmaktaydı.
Şairler “nevruziyye” denilen gazel ve kaside tarzında şiirler kaleme alarak devrin hükümdarına ve devlet adamlarına takdim ederlerdi. Halk şairleri arasında da “nevruziyye” yazma geleneği mevcuttu.
Manisa’da her yıl 21 mart gününü içine alan ve bir hafta süren şenliklere Mesir Bayramı denilmektedir. Bu bayramda halka mesir macunu dağıtılmaktadır. Anadolu’da Yörük Bayramı da bu güne rastlar.
Bu tarih; Orta Asya’daki Türk cumhuriyetlerinde resmi bayram olarak kabul edilir. Kırkızistan’da kullanılan On İki Hayvanlı Türk Takvimi’ne göre yılbaşı da aynı güne rastlamaktadır.
Nevruz, Türk dünyasında genellikle birbirine benzer bir şekilde “ateş kültü”, “su kültü” ve “atalar kültü” anlayışı etrafında kutlanır. Sabahleyin ilk iş olarak dışarıda ateş yakmak, yakılan ateşin üzerinden atlamak gibi uygulamalalar “ateş kültü” ile izah edilebilir. Çeşmeden su alınıp yola ve eve serpilmesi, geri kalan suyun hane halkınca içilmesi “su kültü” ile ilgili olarak düşünülebilir. “Atalar kültü” çerçevesinde de nevruzda uğurlu olduğuna inanılan bir yaşlı kimse eve davet edilip ağırlanır. Büyükler, akrabalar ve mezarlıklar ziyaret edilir. Âileler vefat etmiş yakınlarını anarlar. Nevruzdan bir kaç gün önce evler temizlenir. Yeni ve renkli elbiseler giyilir. Özel yemekler pişer. Her bölgenin bu güne has farklı menüleri vardır. Kazak Türkleri de Kırgız Türkleri, Sümölök (Buğday Nevruz’dan yedi gün önce çimlenmeye bırakılır. Ezilerek bir kazanın içine konulan bu çimlenmiş buğdaylara süt ve yağ eklenir. Şeker kullanılmaz. Ayrıca kazanın içine her taş için bir dilek dileyerek kırk tane taş koyarlar. On sekiz saat kaynayan bu karışım, kendi kendine tatlanır. Sümölök hazır olunca evin en yaşlı ferdi, eline aldığı bir kap tatlıyı, iyi temennilerde bulunarak yemeye başlar. Sonra da diğer âile fertleri yakınlar, dostlar, akrabalar bu tatlıyı yemeye başlarlar.) denilen bir tatlı pişirirler ve bu tatlıyı aynı kazandan yerler. Nevruz törenleri sırasında ev duvarlarına veya çeşitli eşyaların üzerine kil kaplar atılarak parçalanır Kırlık yerlere, açık alanlara gidilir. Çadırlar kurulup, sofralar açılır Nevruz bayramında mahalli eğlencelere yer verilir Gençler aralarında mani ve şiir söyleyerek yarışırlar Yöresel oyunlar, yarışlar, çeşitli sportif ve kültürel faaliyetler, seyirlik oyunlar sergilenir. Bu şekilde kalabalıkların bir arada eğlenip dinlendiği, hoşca vakit geçirip, bilgi ve hünerlerini sergilendiği coşkulu bir atmosfer oluşur.
Bu törenler sırasında dargınlar barışır. Aradaki kırgınlıklar ve küskünlükler kalkar. Bu şekilde yüreklerin pası temizlenir.
Bu suretle birlik, beraberlik, kardeşlik ve barış duygularının yaşandığı bir paylaşım ortamı hayata geçirilmiş olur. Toplumun temel harcı olan maşerî ruh, maşerî vicdan dediğimiz duygular pekişir. İnsanlar, ortak bir paydada buluşmanın, fikirdaş, duygudaş ve kaderdaş bulunmanın, bir ve beraber olmanın hazzını bir bayram sevinci içinde yeniden idrak ederler.
Belkıs Altuniş Gürsoy