İZ BIRAKANLAR 5
Erzurumlu İbrahim Hakkı
Hak şerleri hayr eyler
Zannetme ki gayr eyler
Ârif anı seyr eyler
Allah görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Sen Hakk’a tevekkül kıl
Teslim ol ve rahat bul
Her işine razı ol
Allah görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Yukarıda zikrettiğimiz her mısraı bir hayat düsturu olabilecek veciz satırların sahibi Erzurumlu İbrahim Hakkı; âlim ve ârif bir zat olup bizim ilim ve kültür atlasımızda önemli bir yer işgal eder. O, 18 mayıs 1703 tarihinde Erzurum’un Hasankalesi ilçesinde dünyaya gelir. Babası Derviş Efendi adıyla şöhret bulan Osman Efendi’dir. Osman Efendi yirmi yaşına kadar Karaşeyhoğlu Seyyid İbrahim Efendi’den sarf, nahiv, fıkıh, hadis, tefsir, ilm-i akaid (=ilm-i hâl) okuyarak yetişir. İbrahim Hakkı, ilim aşkını, tasavvuf zevkini ve öğrenme hevesini babasından alır. Osman Efendi’nin babası Hasankaleli seçkin bir zat olan Dursun Muhammed oğlu Molla Bekir’dir. Marifetname sahibinin annesi Şeyhoğlu merhum Dede Mahmud’un kızı Hanife Hatun’dur. İbrahim Hakkı altı yaşında iken annesini kaybeder. Babası Derviş Efendi, oğlunu amcalarına emanet ederek, Tillo’ya (Bitlis’in ilçesi Aydınlar) gelir ve Şeyh İsmail Fakirullah Hazretlerinin manevi terbiyesi altına girer. İbrahim Hakkı dokuz yaşında iken Tillo’ya babasının yanına gönderilir. Baba-oğul aynı hücrede yaşamaya başlarlar. On yedi yaşına geldiğinde babasını kaybeden İbrahim Hakkı Erzurum’a amcalarının yanına döner ve sekiz yol boyunca hiç durup dinlenmeden ilim tahsil eder. 1728 Yılında Tillo’ya geri dönerek babasının hücresine yerleşir. 1735’te Fakirullah hazretlerinin vefatı ile birlikte tekrar Erzurum’a geri döner. Babasının da imamlık yaptığı Yukarı Habib Efendi Camii’nde imam ve hatip olur. 1747’de İstanbul’a doğru yola çıkar. Sultan 1. Mahmut ile görüşerek saray kütüphanesinde çalışma izni alır. 1. Mahmut, çok beğendiği İbrahim Hakkı’yı Abdurrahman Gazi Vakfı’nın zaviyedârlığı’na tayin eder. Zaman zaman Erzurum’da, zaman zaman Hasankalesi’nde yaşayan İbrahim Hakkı, 1755’te tekrar İstanbul’a gelir. Bu seferin dönüşünde Marifet-nâme adlı eserini tamamlar. Üç defa Hac yolculuğuna çıkar. 22 haziran 1780’de Tillo’da vefat eder. Türbesi Tillo’dadır.
İbrahim Hakkı, ömrü boyunca imam ve vaiz olarak halkı irşat etmeye çalışır ve devamlı surette talebe yetiştirir. O, sadece bir din bilgini, bir mutasavvıf ve bir şair değildir. Tıp, astronomi, matematik ve fizik gibi müspet ilimlerde söz sahibi bir kimse olarak yetişmiştir. Şiiri de öğretmek için bir vasıta olarak kullanır. Şiirlerinin bir çoğu âyet ve hadisleri temel alır. Dinî ve tasavvufî fikirler bu şiirlerde son derece yalın bir ifadeyle işlenmiştir.
Eserleri : 1)Divan (1755) 2)Marifet-nâme (1757) 3) İrfâniye (1761) 4)İnsâniye (1763) 5) Mecmuâtü’l-(Meânî (1765) 6)Tuhfetü’l-Kirâm (1766) 7) Nuhbetü’l-Kelâm (1768-69) 8) Meşârıku’l_Yûh (1771) 9) Sefîne-i Rûh (1773) 10) Kenzü’l-Fütûh (1774) 11) Defînetü’r-Rûh (1775) 12) Rûhü’ş-Şürûh (1776) 13) Ülfetü’l-Enâm (1776) 14) Ufarvetü’l-İslâm (1777) 15) Hey’etü’l-İslâm (1777)
(Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın bu eserleri dışında birçok eseri olduğu bilinmektedir.)
İbrahim Hakkı Hazretleri’nin eserlerinden aldığımız birkaç özlü sözü burada zikretmekte fayda görüyoruz :
“Bir canlıyı incitmekten sakın, gönül yap ve başkalarının hatırını hoş tut; zira kim kime ne yaparsa onu kendine yapmış olur.”
“Dilini koru. Halkın ayıbını örterek iyiliğini söyle ki ayıpları örten Allah, senin ayıplarını örtsün ve sana fazlasıyla merhamet etsin.”
“Kâinatta her şeyden üstün meziyetlerle yaratılan insan muhakkak ki, “mahlûk-ı mükerrem”, “nüsha-i Kübra”, “nazargâh-ı Mevlâ”dır.”
“Ölüm hayatı bitirmez; evden eve göçtür.”
“Kalbe sıkıntı veren üç şey vardır. Kesret-i taam (çok yemek), kesret-i menâm (çok uyumak), kesret-i kelâm( çok konuşmak). Bedenin sıhhati az yemeye, ruhun sıhhati az uyumaya bağlıdır.
“Az konuşan selameti çok konuşan felâketi bulur.”
“Tefekkür, eşyanın hakikatini aksettiren bir ayna, mana inceliklerini ayıran bir terazi, hikmetlerin kaynağı, marifet cevherinin madenidir.”
“Hayır ve şer olarak her ne gelirse Allah’tan gelir, bunların başkasından geldiğini sanma. Zira Allah’ın kahrı içerisinde yüzlerce lütuf ve ihsan gizlidir.”
“Söylenecek sözü herkesin aklına ve gönlüne göre söyle. Dünyada hürmet görmek ve rahata kavuşmak böylece gerçekleşir.”
“Pişmanlık duymamak ve bu pişmanlık sonucu inlememek istersen, söylenmemesi gereken sözü gönlünde sakla, onu kimselere açıklama.”
“Sakın her şey için bir sebep arama. Şu niçin şöyledir deme. Her şeyin yerli yerinde olduğunu gör. Sabırsız olma, hadiseleri sonuna kadar izle.”
“İnsanları hakir görme, hiçbir kimseyi incitme. Kimsenin gönlünü kırma.”
“Benliği ve gururu bir tarafa bırak, toprak gibi ol. Kötü huylarından sıyrılarak tertemiz ol.”
“Sen, Allah’a güven ve O’na tevekkül et. Her işinde O’na teslim ol ve rahata eriş. O’nun yaptığı her işe razı ol.
“Bir işin olması konusunda sürekli ısrar etme. O iş, istediğinin aksine gerçekleşmiş olsa bile bu konuda inat etme. Hak’tan geleni reddetme.”
“Gönlünü Hakk’a bağla ve metin ol. Senin için takdir olunan şeyi anlayıver, idrak et. Allah’ın takdiri karşısında tedbir alma gafletinde bulunma.”
“Mümin hileli iş yapmaz; akıllı da kavgayı, gürültüyü sevmez. Sıkıntılar irfan sahiplerinin gönlüne yerleşmez.”
“İnsanın çaresiz kaldığı her yerde perdeler açılır. O, her derde çare olur. “
“İnsanları gerek yüzlerine karşı gerekse arkalarından öv. Onlar hakkında güzel söz söyle; arkalarından çekiştirme. Bu boş dünyada insanlara can de, can işit.”
“Sana kötülük düşünene sen iyilik düşün, seni helak etmek isteyene sen lütfet. Zira insanı hayvandan ayıran şey kötülüğe iyilikle karşılık vermektir.”
“Gönül Allah’ın evi olduğu için Allah’ın kullarıyla güzel geçin, edepli ol. Kesin olarak şunu bil ki, o yüce sultan bütün kalplerde hazır ve bütün kalpleri görücüdür.”
“ilmi kendinde saklı tutma. Öğrenci okut ki bildiklerini unutmayasın.”
“İşlerini Allah’a havale et, teslim ol, bütün insanlara karşı şefkatli ol. O zaman Allah’ın rahmetini bulur ve merhamet kaynağı olursun.”
“Geçmişle oyalanarak geri kalma, tamamen geleceğin hayaliyle de oyalanma. içinde yaşadığın hale de razı olma.”