- Erzurum Haber Gazetesi - https://erzurumhabergazetesi.com -

Erkek egemen toplumun figüranları

Hürriyet Gazetesi’nden Ayşe Arman’ın ‘Yarım Kalan Hayatlar’ yazısında konu ettiği ‘aktif siyasetteki bir milletvekilinin eski eşi’ olarak kocasından olmadık şekilde şiddet gören Erzurumlu Türkan A., Erzurum kamuoyunda hangi vekilin eski eşi merakını uyandırdı. Bu merak röportajın asıl vurgusu olan kadına şiddetin de önüne geçti. Herkes kim bu vekil diye soruyor. Vekilin kim olduğunu öğrendiğimizde ne olacak peki? “ vay be görüyor musun eşini dövmüş, halbuki hiç de göstermiyor.” Gibi dedikodu cümlelerinin ötesinde ne yapacağız? Hiç…

 

Samimi değiliz, merakımız sadece kim olduğunu öğrenmek. Türkan A.’nın yaşadıkları umurumuzda bile değil. Dürüst olalım hepimiz “ parmağımızla işaret edim, işte bu eşini dövmüş” demek adına bütün çabamız. Beş çocuk annesi Türkan A.’nın yaşadığı travma ve onun şahsında yüzlerce kadının yaşadıklarını vah vah deyip izlemekten öte kılımızı kıpırdatmıyoruz.

 

Lafa geldiğinde mangalda kül bırakmıyoruz. “kadın denince ne geliyor aklınıza?”diye sorulsa erkeklere, “ Kadın; onlar olmadan bir yaşam düşünülemez. Kadın; hayatı anlamlı kılan yegane varlık. Kadın; toplumun vefakar, asla hak ettikleri yerde olmadıklarını düşündüğüm görünmeyen kahramanları. Kadın; çiçek. Kadın; geleceğimizi yetiştiren anneler.” Cevapları gelir(!)

 

Bana sorulduğunda bu soru, hiç düşünmeden bir çırpıda “ Çalıştıkları iş yerlerinde cinsel tacizle yüzleşmek zorunda kalan, kocaları tarafından şiddete maruz bırakılan, ‘Okuyup ta ne olacak, alan adam elbet karnını doyurur’ diye eğitim almaları engellenen, küçük yaşta aile baskısıyla evlendirilen. Erkek egemen toplumun figüranları” deyi verir. Sonra “Hay Allah! Yine düşünmeden cevap verdim.” diye kendime kızardım. Biraz düşününce de her erkeğin nazik görünme adına inanmadan verdiği cevaplarla aynı paralelde cümleleri sıralardım.

 

Ama ben yinede bildiğimi söyleyeceğim…

 

Türkiye’de kadın olmak gerçekten zor. Bu yüzden çoğu kez şükrediyorum, Tanrıya beni erkek yarattı diye. Düşünün bir kere, özellikle ülkenin doğusunda, kadın dünyaya gelir gelmez, “beşik kertmesi” denilen bir töre ile yüzleşmek zorunda kalıyor. Dünyaya gözlerini yeni açan kadın bir başkasıyla anında oracıkta evlendiriliyor. Sonra çocuk büyümeye başlıyor, eli tırpan, orak tutar tutmaz, hadi bakalım tarlaya çalışmaya. Eğitim çağına  geldiğinde, “ Kız kısmı okur mu? Alan adam geçimini de sağlar elbet” nidaları. Evlenince kocasından gördüğü şiddet. Sadece üreme mantığına dayalı cinsel yaşam. Boy boy çocuklar. Bir sürü, 5’er 10’ar çocuk. Üstüne bir de kuma. Ve buna benzer bir sürü olumsuzluk.

Ola ki biri “berdel”e “ Beşik Kertmesine”ne, anlamsız geleneklere karşı çıksa, kaçsa, maalesef ölüm. Töre cinayetleri.

 

Gelelim daha modern yaşadıkları iddia edilen batıdaki hanımlarımıza. Çalıştıkları işyerlerinde patronların, amirlerin cinsel tacizi.Sen kadınsın ne anlarsın mantığıyla bakılması. “Elinin hamuru ile erkek işine karışma.” ifadeleri. Tıpkı doğudaki gibi kocaları tarafından şiddete maruz kalmaları. Tek fark birinin elinde kına, diğerinin elinde oje olması.

 

Çok mu karamsarım?

Söylediklerimde yanlışlık varsa karamsar olduğumu düşünmekte haklısınız. Ama kadınına  çiçek diyen sonrada onu solduran, ezen, yok sayan bir mantığı kabullenmemi kimse beklemesin benden. Samimi olmayan insanların sözlerine itibar etmem de asla beklenemez. Baktığımda Türkiye’de gördüğüm kadın gerçeği bu, erkek egemen toplumun figüranları….