Markalaşmada istediğimiz hedefe bir türlü ulaşamıyoruz. TÜRK Patent Enstitüsü (TPE) 2009 Kasım dönemi “tescil edilen marka” verilerini açıkladı. Kasım ayında Doğu Anadolu Bölgesi’nde 32, Erzurum’da ise 5 marka tescil edildi. Bu yılın on bir ayında tescil edilen marka sayısı Erzurum’da 86’ya, Doğu Anadolu Bölgesinde ise 486’ya yükseldi.
4. Teşvik Bölgesi’nde ise aylık bazda 84, 11 aylık ölçütte ise bin 295 marka tescil edildi.
Neden markalaşamıyoruz?
Erzurum sosyo ekonomik anlamada hak ettiği konuda değil.
Proje enflasyonları yaşanırken, somut adımlar atılmaması bu anlamda büyük bir olumsuzluk oluşturuyor. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Türk Patent Enstitüsü Kasım ayı verilerine göre, Erzurum’da tescilli marka sayısı Kasım ayı bazında, Ekim ayına göre yüzde 1.6 oranında geriledi. İlde bu yılın ocak ayında 10, şubat ayında 3, mart ayında 6, nisan ayında 7, mayıs ayında 9, Haziran ayında 10, temmuz ayında 10, Ağustos ayında 8, Eylül’de12 ve Ekim ayında da 6 marka tescil edilmişti.
Kentteki işsizlik sorunun aşılması konusunda büyük bir ivme kaydedilecekti.
2011 kış oyunları konusunda alt yapı çalışmaları yeterli düzeyde değil, kültür merkezi hala yapılamadı.
İstihdama yönelik yatırımlar yeterli değil.
Yine söylemlerin eyleme geçme sorunu yaşanıyor.
Yine samimiyetsizlik yine gerçekleşmeyen projeler…
Verilen sözler, gerçekleşemeyen projelerin adı olmaktan öteye geçemiyor.
Kentteki gerçekleşmesi hedeflenen projeleri yazarken, umutsuz bir yaklaşım içinde olabiliyoruz.
Acaba gerçekleyebilecek mi? Bu kaygı hep soru işareti oluşturuyor.
Yıllar sonra arşivimize baktığımızda dönüp dolaşıp aynı yere geldiğimizi anlıyoruz.
Bir arpa boyu yol alınamıyor.
Oysa Erzurum bu kadar ekonomik olumsuzluğu hak etmiyor.
Söylemlerin eyleme geçmesi siyasetteki kirlenmenin de en büyük nedenleri arasında ve siyaset olgusundaki güven unsurunun sorgulanmasına neden oluyor.
Yine işsizliği, yine yoksulluğu yine gerçekleşmeyen projeleri yazıyoruz.
Uluslararası kış olimpiyatları konusunda halen bir gelişme yaşanmıyor, yaşansa dahi bu adımları somut olarak değerlendirmek olanaklı değil.
Teşvik yasası kentte istenilen oranda başarı sağlamadı.
Sosyo ekonomik olumsuzlulardaki serzenişler devam ediyor.
Böyle bir atmosferde kentin kalkındığını düşünenlerin, halkın içine inmelerini öneriyoruz. Halkın içine indiğinizde olaylara sığ bakamıyorsunuz.
Yardım kurumunda kuyruk bekleyen vatandaşın, işsizlik konusunda olumsuzluklar yaşayan gencin, milyarlarca para harcayarak kentte yatırım yapan yatırımcının feveranı ve hikayesi uzun zamandır değişmiyor.
Ürettiği ürünü para etmeyen çiftçinin, ürününü satamayan esnafın serzenişi de sanıldığı kadar yüzeysel değil. Bu durumu ekonomik verilerdeki olumsuzluklardan da çok iyi anlayabiliyoruz.
Yine birileri kızacak fakat Erzurum’un halen daha kalkınmada son sıralarda yer aldığını hatırlatmakta fayda görüyorum.
Halkın refah seviyesi yükselmedikçe kentte kalkınma alanında bir gelişme olduğundan bahsedemezsiniz.
Vatandaş artık gerçekleşmeyen hikayeleri dinlemek istemiyor.
Erzurum’u yönetenlerin bu konuda daha duyarlı olmasını istiyoruz.
Markalaşmanın sosyo ekonomik verilerle paralellik taşıdığı unutulmamalıdır