Gün geçtikçe liderlerin üslubu sertleşiyor. Şu günlerde konu İmralı açılımı ya da diğer adı ile çözüm süreci. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan her konuşmasında bu süreç üzerinden ana muhalefet partisi CHP ve kendi tabiri ile ‘yavru muhalefet’ MHP liderine yükleniyor. Öyle sıradan laflarla da değil. ‘Namusuz, şerefsiz’ hakaretleri ve daha neler neler. Muhalefet Başbakan’dan geri kalır mı? Onlarda videolu görüntülerle ‘yalancı, dönek’ gibi tabirler kullanıyor.
Vatandaş her televizyonu açtığında bu süreç nedir, kim kiminle ne pazarlığı yapıyor? PKK hangi şartları kabul ettiği için ülkeyi terk edecek? Abdullah Öcalan neyin otoritesi? Tüm bu sorulara cevap ararken, maalesef hem hükümet hem de muhalefet bu konuda suni gündem yaratıp sadece kavga etmekle meşguller.
Vatandaş suskun. Zira, ülkede ne olup bitiyor bir anlam vermeye çalışıyor. Evet, tüm kesimin ortak birleştiği konu ‘Artık terör bitsin, evlatlarımız ölmesin’ ama bu teröre son verirken ne kadar taviz veriliyor? Bunu da bilmek istiyor. Ama şuana kadar bölücü başı Öcalan’ın Diyarbakır’da okunan mektubundan başka hiçbir şey yok elimizde.
Bunun adı çözüm ya da barış süreci ise önce kamu vicdanı göz önünde tutulmalıdır. Belki hükümet etki tepki meselesinden yola çıkarak biraz daha sürecin olgunlaşmasını bekleyebilir. Peki muhalefet ne yapıyor? Ana muhalefet bu sürece destek veriyor mu vermiyor mu belli değil. MHP’nin tutumu başından beri aynı. ‘Ülke bölünecek’ diyor, ‘Bayrak’ diyor, ‘Vatan’ diyor. Tamam bunu da anladık da gerçekte neler oluyor bunu anlatın. Her gurup toplantısında bir çirkin üsluptur ki gidiyor. Çok konuşuyorlar ama hiç bir şey söylemiyorlar. Başbakan meydanlara indi, halkı çözüm süreci konusunda aydınlatması beklenirken, bilinenin dışında bir açıklama yapmıyor. Aynı şekilde MHP lideri birlik mitingleri düzenliyor. Oda bilinen dışında bir şey söylemedi şu ana kadar. ‘Vuracağımız, öleceğimiz günlerde gelecek’ diyor. Ama süreçte ne konuşuluyor, ne yapılıyor anlatamıyor.
Halkın kafası her geçen gün karışmaya devam ederken psikolojik olarak taraf yaratılıyor. Başbakan iyi laf etti, ya da Bahçeli Başbakan’ı köşeye sıkıştırdı. Bir ülkenin en önemli sorunu böylemi çözülür?
Nevruz törenlerinde tüm liderler ‘niye Türk Bayrağı yoktu?’ diye soruyor. Biride kalkıp demiyor ki o alanda asılanlar nedir, ne bayrağıdır? Türkiye Cumhuriyeti topraklarında ikinci bayrağı nereden çıkardınız. PKK’nın Avrupa sorumlusu Türk gazetecilere demeç veriyor. “Çok daha hızlı hareket etmeliyiz. Bizim Türkiye’nin bayrağı ile sorunumuz yok.” Adam haklı, kimse çıkıp ‘o bez parçasını nedir’ diye sormayınca, doğal olarak onlarda ‘bizim sizin bayrağımızla sorunumuz yok’ deme cesaretini buluyor.
Gerçek şu ki; Hükümet kadar muhalefette bu konuda eksik ve yanlış adım atıyor. Vatandaşın taraf olmadığı bir süreç başarıya ulaşamaz. Ne zaman bu görüşmeler şeffaflaşır o zaman bu sorun çözüm yoluna girer.
Kamu vicdanı rahatlamaz ise bu çözümün altında çok kalan olur.