- Erzurum Haber Gazetesi - https://erzurumhabergazetesi.com -

İçimdeki çocuk öksüz kaldı!

Sanıyorum siyaset ile içiçe olanlar, doğal olarak tarihe de meraklı

oluyor. Özellikle yakın siyasi tarih, siyasetle yatıp siyasetle kalkan

ve ülke gündemine kafa yoranlar için hep ilgi duyulmuş bir alandır.

Bu sebeple de özellikle tarihe meraklı olanların TV’de kaçırmadığı

proğramlardan birisidir ‘Tarihin Arka Odası’ proğramı. Kendine

has çizgisi ve yine o dalla ilgili uzman konuklarıyla sabahın ilk

ışıklarına değin izleyiciyi ekranda tutan Murat Bardakçı, benim

sadece televizyonda değil, yazılı basında da ilgi ile takip ettiğim bir

isimdi. Özellikle de o dönem çalıştığı Hürriyet ve Sabah

Gazeteleri’nde belge ve resimlerle tarihe ışık tutar, özellikle de

ilginç konularda okuyucuyu bir hayli aydınlatırdı. Ve bu Murat

Bardakçı’nın en çok sevdiğim özelliği de gündemde olan konu ile

ilgili tarihi bilgiler vermesiydi.

***

Mesela bir sel felaketi olduğunda mutlaka geçmişte ülkemizde

yaşanan en büyük sel felaketini konu alırdı ve yer verdiği bilgi ve

resimlerle de okuyucuyu adeta doyururdu. Son zamanlarda kendisi

gibi tarihçi olan Erhan Afyoncu da, Bardakçı’ya eşlik ederek,

proğramı daha da izlenir hale soktu. Ve işin güzelliği de Murat

Bardakçı o gün ülkemizde gündemde ne varsa, yazısına, ”Falan

denilince aklıma filan tarihte yaşanan filan olay aklıma geldi”

der, hep ilgimi cezbederdi. Özellikle o girişlerine hayranımdır.

Bugün ben de müsade ederseniz, Murat Bardakçı hoca gibi

gündemdeki bir olayla ilgili bir girişle yazıya başlayacağım.

***

23 Temmuz denince aklıma çok şey gelir ama galiba nedense en

çok da Doç.Dr.Erol Kürkçüoğlu aklıma gelir! Atatürk Üniversitesi

Tüğrk Ermeni İlişkilerini Araştırma Merkezi Müdür Doç.Dr. Erol

Kürkçüoğlu, Cumhuriyetin temellerinin atıldığı 23 Temmuz

kongresinin yapıldığı yerin aslında bildiğimiz o kongre binasında

değil, o binanın bahçesinde bir çadırda yapıldığını söylemesi, beni

adeta yıkmıştı! Erzurum’da yayınlanan yerel bir gazetede,

sanıyorum Erzurum Gazetesi’nde yayınlanan bir makalesinde

öğrendiğim bu bilgi, beni doğrusu çok şaşırtmıştı.

***

Oysa her zaman mevcut o taş kongre binasına girdiğimde farklı bir

heyecana kapılır, Atatürk ve milli mücadele kahramanları için,

‘Şurada oturdular, burada durdular, şuradan çıktılar, buradan

indiler’ der, o bina içinde kendime çocuksu hayaller kurar, her

adımda kendimce bir anlam yüklerdim. Ne yalan söyleyeyim,

bundan da büyük keyif alırdım. Ama, ama işte o Kürkçüoğlu

hocanın o makalesi ile sanki de hayallerim yıkılmış, çok kötü

olmuştum. Başlıkta da dedim, adeta içimdeki çocuk öksüz kalmıştı!

***

Kürkçüoğlu hocanın o makalesi bana tarihle yüzleşmenin aslında

hem kolay hem de zor olduğunu ortaya koydu! Gerçi ünlü tarihçiler,

tarihle yüzleşmenin aynada görünen kadar gerçek olmayacağını da

ifade ederlerken, ben artık o kongre binasına nedense ‘sıradan,

sembolik’ bir bina olarak girip çıkmaya başladım. Ve ne yazık ki

bugün hepsi rahmetli olmuş olan geçmiş dönemlerin yöneticilerine

sitemde bulunuyorum.

O kongrenin yapıldığı bina bahçesinin içindeki o çadır ve yanındaki ahşap binanın bir şekilde korunmuş, bugüne kadar sağlam ve ayakta durması gerekiyordu! Sanırım
bugün sözsahibi olan ve girmek için can attığımız o Avrupa ülkeleri gibi olamadığımızdan dolayı adeta kahroluyor, kahroluyorum.