- Erzurum Haber Gazetesi - https://erzurumhabergazetesi.com -

Ne oldu bizim “insanlığımıza”!

Soma’da büyük bir facia yaşandı. 300 insanımız hayatını kaybetti. Yaşanan facia sonrasında hayatını kaybeden görev şehitlerimize ağlayacağımıza, yas tutacağımıza birbirimizi yemeye başladık.

Hükümet zevahiri kurtarma peşinde, “ihmali olanlar hakkında gerekli işlem yapılacak”, “Kader” deyip ilk tepkileri nasıl azaltırımın hesabını yapıyor. “Her işin bir riski vardır” diyor. Doğru, maden ocağında çalışıyorsanız ölüm riski oldukça yüksektir. Kimse bunun aksini söylemiyor. Sadece “Gerekli denetimler neden yapılmadı?” diye soruyor. Siyaset adamı olmanın da riskleri var. Bu risklerden biri de yaptığınız ya da yapamadığınız işlerden ötürü eleştirilirsiniz. Nasıl madendeki işçiler ölümü göze alıp çalışmaya devam ediyorsa, sizler de siyasetçiler olarak eleştiriyi göze almak zorundasınız. Geçmişte ölümü bile göze alan siyasetçilerimiz yok muydu sanki!

Gelelim muhalefet cephesine; muhalefet 300 kişinin ölümünden nasıl oy kotarırımın peşinde. “Şimdi düştün elimize” deyip avuçlarını ovuşturarak saçma sapan açıklamalar yapılıyor. Hükümete muhalif yayın organlarında, “Bunlar zaten Ak Partiye oy veriyorlardı. Miting meydanlarını dolduruyorlardı. Yaşananlar müstahak” diyecek kadar aşağılık yorumlar yapılıyor.

Maden ocağını işletenlerin hiçbir şeyden haberi olmadığını görüyoruz yaptığı basın toplantısında. Adamlar “Yaşam odası yasal zorunluluk” değil, diyor. Böyle bir aymazlık olabilir mi? “Asker operasyona giderken çelik yelek giymesin yasal zorunluluğu yok” demek kadar saçma. Sırf bu açıklaması bile suçlanması için yeterli bir gerekçe.  Kaç kuruşluk iştir “yaşam odası” yapmak?  İnsan hayatı bu kadar ucuz mu? Kaldı ki neden yasal zorunluluk değil?

Kağıt üzerinde çıkarılan bir “iş güvenliği yasası” var. Berberlere, hamamcılara, otomotiv satıcılarına, pastanelere, yani birçok firmaya ciddi zorunluluklar getiriyor. Doktor, hemşire, iş güvenliği uzmanı bulunduracaksınız deniliyor. Bulundurmayanlara da ciddi cezalar kesiliyor. Berberlik kadar tehlikesi yok muydu maden çalıştırmanın? Neden yaşam odaları bu yasa kapsamında zorunlu hale gelmedi? Neden bütün ocaklarda, atıyorum  “ 20 metrede bir oksijen tüpü olacak” diye bir madde eklenmedi?

Hükümet bunu yapmadı sonuna kadar suçlu. Muhalefete ne demeli! Gezi parkındaki ağaçlardan daha mı kıymetsizdi madende çalışan işçiler? Gezi parkını kapatıp eylem yapanlar, neden bu madenlerde bu şartlarda çalışma olmaz, deyip maden ocaklarında eylemler yapmadılar? Sendikaları hiç söylemiyorum bile…

Suçluyuz beyler!..

Hepimiz suçluyuz. Hiç kimse kendisine “sütten çıkmış ak kaşık” muamelesi yapmasın. Hatamızı kabullenelim. Ve acılarını yaşayan madenci yakınlarına biraz saygı gösterip, en azından bu yas bitene kadar susalım, kapayalım çenemizi.