Evet aylardır Erzurum gündemini meşgul eden New City meselesiyle ilgili elimden geldiğince konuya dahil olmamaya çalıştım. Objektif olamayacağım endişesini taşıdım hep. Bunun nedenine gelince; Öncelikle bu mağduriyetin yaşanmasına sebep olan Ahmet Metin Karadayı ile daha önce birlikte çalıştığım ve ne yazık ki New City’den ev almış ( Avanta değil parasını ödeyerek, maliyetinin altında değil tam değerinde yani 220 bin lira, iki daire ) birisi olarak meseleyi objektif değerlendirememekten korktum. Ancak yazılan yazıları, yapılan değerlendirmeleri okudukça, mesleki anlamda hissettiğim mesuliyet nedeniyle bu yazıyı kaleme alma gereği hissettim.
Evet bende New City mağduruyum ve aldığım evleri veya ödediğim parayı nasıl geri alabilirim diye kafa yoruyorum; ancak mesele bu değil. Konu mağduriyetin kaynağı. Diğer mağdurları bilmem ama benim mağduriyetimin kaynağında dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, Erzurum’un kamu ortaklı ( En büyük hissedarı devlet olan ) Aşkale Çimento ve şehrin önemli tüccarlarından Şerefattin Aslan’dır.
Birincisi ben evleri satın almaya karar verdiğimde New City’nin bulunduğu arsa üzerinde 17 katlı altı blog yükselmişti. İnşaata başlandığında Palandöken Belediyesi inşaatı mühürledi. “Neler oluyor?” diye Başkan Bulutlar’a sorduğumda ( Kendisi hayatta ve inkar etmeyeceğini düşünüyorum.) Bana inşaatların ruhsatının olmadığını bu nedenle mühürlediğini söylemişti. Ev almaktan vazgeçtim. İki gün sonra mühür kaldırıldı. Yine Başkan Bulutlar’a sordum,” ruhsat mı alındı mührü neden kaldırdınız?” diye , kendisi Büyükşehir belediyesinden Palandöken belediyesine “ Mührü kaldırın, burası kentsel dönüşüm bölgesi ve bütün sorumluluk Büyükşehir belediyesine aittir” diye bir yazı geldiğini ve bu nedenle mührü kaldırdıklarını ifade etmişti.
Tam da bu sırada hisselerinin yüzde 20’ye yakını Özel idareye yani devlete ait olan Aşkale Çimento Fabrikası oraya beton santrallerini kurdu. Mantık olarak Şehrin Ticaret Odası Başkanının Yönetim Kurulu Başkanı olduğu, kamunun ortak olduğu beton santrali, ruhsatı olamayan bir yere beton santrali kuramaz diye düşündüm. Öyle ya kanuna göre bırakın beton santrali kurmayı ruhsatı olmayan bir yere devletin ortak olduğu bir firma çivi bile çakamaz, kaldı ki santral kursun. Güvenim tazelendi.
Birkaç ay sonra New City arsasında 17 katlı 6 blog yükseldi. Ruhsatsız bir yerde 6 blog nasıl yükselir? “Ruhsat olmasa Büyükşehir belediyesi inşaatı mühürler” diye düşünmüştüm. Televizyon kanallarında, reklam panolarında Erzurum’da kentsel dönüşüm projesini biz başlatıyoruz diyerek Ahmet Küçüklerin boy boy resimleri açıklamaları vardı. Hatta Belediyenin resmi internet sitesinde bile konu bu şekliyle duyurulmuştu.
Beni ikna eden son gelişme ise, şehrin en önemli tüccarlarından biri olan Şerafettin Aslan’ın koca bir bloğu satın aldığını duymam oldu. Şerafettin Aslan’ın evlerini nasıl satın almak zorunda bırakıldığını iş işten geçtikten sonra öğrendim. Şehrin en önemli kuruluşunun genel kurulda ödenmeyen paraları ödendi diye nasıl gösterdiğini, bir gece yarısı bankanın nasıl açtırıldığını, geriye dönük ödemelerin nasıl yaptırıldığını, bunların detayını daha sonra sizlerle belgeleri elime ulaştığında paylaşacağım.
Anlayacağınız şehrin en saygın sivil toplum örgütü başkanı Lütfü Yücelik’in yönetim kurulu başkanı olduğu Aşkale Çimento oraya beton santrali kurarak, Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler inşaatı mühürlemeyerek, insanlara güven verdi. En azından ben onlara güvendim. Hata etmişim.
Babam ben daha çok küçükken bir hikaye anlatmıştı, sizinle de paylaşmak istiyorum; Zamanın birinde Padişah, bir gün halkın bütün çocuklarını bir meydana toplar ve her birine birer saksı ve tohum verir. En iyi en güzel çiçeği yetiştiren çocuğun sonraki padişah seçileceğini duyurur. Bütün çocuklar yıl boyunca her gün tohumlarını sularlar, saksılarını güneşe doğru çevirirler. Nihayetinde o gün gelip çatmıştır. Çocuklar saksılarını eline almış, padişahın huzuruna çıkmak için heyecanla beklerler. En güzel çiçekleri yetiştirmişlerdir.
Fakat çocuklardan birinin saksısında ne bir çiçek nede bir ot vardır. O çocuk babasına söyler babacığım “ ben gitmek istemiyorum, utanıyorum herkesin çiçeği ne kadar güzel büyümüş benimki hiç büyümedi. Babası da “olsun oğlum sen denedin çabaladın gayret gösterdin ama senin ki büyümedi. Sen yinede gideceksin o meydana” demiş. Padişah bütün çocukları tek tek geziyor bizim çiçeği büyümeyen çocuk kuytu bir köşede saklanmış bekliyor. Padişah bu çocuğu buluyor ve herkesin huzuruna çıkartıyor. Çocuk hem meraklı, hem korkuyor. Padişah; benden sonraki padişah bu çocuk olacak diyor. Size verdiğim tohumların her biri kuru tohumlardı. Hiç birinden böyle güzel ağaç yetişme ihtimali yoktu. Siz tohumları değiştirdiniz, ama bu çocuk benim verdiğim tohumu değiştirmedi, bana güven verdi padişah olmaya hak ediyor diyor.
İşte bende güvendim. Büyükşehir Belediyesi’ne, Aşkale Çimento’ya, Şerafettin Aslan’a Ahmet Metin Karadayı’ya güvendim.
Tohumların değiştirildiği aklıma bile gelmedi ne yazık ki.