Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler,
Kahraman orduyu seyret ki, bu tehdide güler!
Mehmet Akif”in Çanakkale için yazdığı şiirden bir kısım yazarak konuya girmek istedim. Çanakkale bir milletin sadece vatanı uğruna canını hiçe sayışı değildir. Aslında o direniş aynı zamanda dünyaya insanlığın her şeyden önce geldiğinin ağır cevabıdır.
Yer yüzünde başka bir devlet var mıdır ki 100 yıldır o gün topraklarına göz dikenlerin torunları Anzaklar, her yıl bu topraklara gelir ve kendi ülkelerindeki rahatlıkla tören düzenler. Türk Milleti işte bu kadar insancıl ve vakur bir millettir.
Çanakkale bir masal bir hikaye değildir. Eğer Gelibolu adasında Türk Milleti hezimete uğrasaydı bugün dünya üzerinde Türkiye diye bir ülke olmayacaktı. Her ne kadar yalnızca 18 Mart’ta bu şehitler aklımıza gelse de aslında hayatta olduğumuz her an onları minnet ve dua ile anmalıyız. Ne Sarıkamış’ın ne Çanakkale’nin ne de Aziziye Tabyalarında ki şehitlerin yok birbirinden farkı. Bu sene İstanbul Erzurumlular Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları Konfederasyonu Çanakkale Şehitleri için bin bir hatim okunmasını gündemlerine almışlar. Bu karar son derece yerinde bir karardır.
‘Bu ülkenin her karış toprağı kanla sulanmıştır’ sözü öylesine söylenmiş bir söz değildir. Nice vatan evladı göğsünü bu topraklar için siper etmiştir. Erzurum tabyalarında düşmana karşı yapılan direniş, akan kan o yıllarda bu ülkenin kurtarılmasına ön ayak olmuştur. Hiçbir direnişin birbirinden farkı yoktur. ‘Çanakkale kadar Aziziye’de önemlidir’ denmesinin altında yatan tamda budur.
Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce “Çanakkale ne ise Aziziye’de odur. Aziziye’yi tanıtmamız lazım” dedi. Bu fikre tamamen katılıyorum. Ancak bu işi yapacak olan idare sayın Güllüce’nin başında bulunduğu bakanlıktır. Daha iki yıl öncesine kadar o tabyalara çıkmayan, orada ne olduğunu bilmeyen Erzurumlular vardı.
2011 yılında tabyaların ‘Harp Müzesi’ olması için dönemin Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in girişimleri sonucu 5 milyon liralıkta ödenek çıkarılmıştı. Müzenin akıbetine dair elimizde sıcak bir bilgi yok. Fakat son iki yıldır Erzurum Valisi Ahmet Altıparmak’ın halk ile tertip ettiği bir yürüyüş var. Bu yürüyüş tabyalara olan farkındalığı ciddi biçimde artırmış, basın desteği ile topluma yayılmıştır.
Ne yazık ki bu yürüyüş yerelde kalmış, siyasiler beklenen ilgiyi göstermemiştir. ‘Aziziye çok önemlidir, burayı tanıtmamız gerekir’ diyen sayın bakan bu yürüyüşe gelmemiştir.
Madem bir yerden başlayacağız o halde ‘Harp Müzesi’ projesinden başlayabiliriz. O ödenek ne oldu, son durum nedir?
Her yıl yerelde yapılan tabyalar yürüyüşünü ülke geneline yayalım ve Sarıkamış Şehitlerini anma gibi devlet töreni unvanına kavuşturalım.
Türkiye’deki tüm okulların öğrencilerinin ziyaret için Erzurum’a gelmelerini sağlayalım. Tüm bunları yapacak güce ve inanca sahibiz.
Vatan için işte burada vuruştular.
Kahramanca bu topraklar için şehit düştüler.
Çeyizleri sandıkta yavukluları yalnız kaldılar.
Kitabede yazıyor işte o kahraman kızlar.
Şehit düşenler yatıyor Erzurum Aziziye Tabyaları’nda.
Başka bir kitabe yanında göze çarpar.
Vurulmuş kimisi alınlarından kimisi göğsünden delikanlılar.
Daha baharındadır kınalanmış o kuzular.
Kitabe haykırıyor vatan için işte bu gençler.
Şehit düşenler yatıyor Erzurum Aziziye Tabyaları’nda.