Kırkçeşme Mahallesi ve Kurşunlu Camii Sokak benim ata dede mahallemdir. Orada dünyaya geldim, Mirza Mehmet Mahallesi’nde büyüdüm. Ömer Duygun ilköğretim Okulu’nda okudum. Kışın Esat Paşa Yokuşu’ndan okul çantamla kaydım.
Her Ramazan Erzurum Kalesi’nden atılan iftar topunu izlemek, kaleyi ziyarete gelen turistlere şehrin tarihini bildiğimiz kadar çocuk aklımızla anlatmak en büyük zevkimizdi.
Mirza Mehmet Mahallesinde küçük bir evimiz vardı. İki odalı, bir koca avlulu. Altı kardeş bu evde yaşıyorduk ve bize yetiyor, artıyordu bile. Henüz ilkokul 2. sınıftayken bir deprem yaşandı. Yorgun evimiz depremin şiddetine dayamadı ve üstümüze yıkıldı. Dün gibi aklımda, babam ve abim bizi odamızdaki pencerenin içine sığdırmayı başardı. O can havli ile burnumuz bile kanamadan enkazdan sağ çıkabilmiştik. Rabbim bizi korumuştu ama evimiz yerle bir olmuştu.
Ne çok ağlamıştım, orası benim çocukluğumdu. Her sabah okula gittiğim, sokaklarında oynadığım, her yaz tatilinde kuran dersleri aldığım, avlusunda bulunan medresedeki öğrenci ağabeylere annemin yaptığı yemekleri götürdüğüm gerçeğimdi. Orası benim geçmişim, geleceğimdi.
Zaman tüm kentte olduğu gibi bu mahalleye de hor davrandı. Tüm evler bizim evler gibi yaşlandı ve yıpranmaya direnemedi. Birçok komşumuz yeni lüks evlere taşındı.
Dört yıl önce bu mahalle için kentsel dönüşüm kararı alındı. Bazı evler boşaltıldı. Parası olanlar tek bir hizmetin dahi gelmediği bu mahalleden ayrıldı. Ama başka çaresi olmayanlar zorunlu olarak evlerini terk edemedi.
O güzelim mahalle şu günlerde adeta korku platosunu andırıyor. Sanki savaştan yeni çıkmış, birlerce top mermisi yemiş gibi. Binalar madde bağımlılarının mekânı haline gelmiş. İşin en kötüsü orada hala bir okul var ve hiçbir güvenlik önlemi yok.
Çok değil bundan birkaç yıl evvel Musa Kang’da bu mahalledeki okulun önünden madde bağımlıları tarafından zorla kaçırılmış ve bir metruk bina içinde katledilmişti. Tüm Türkiye buna şahitti.
Şimdi orada yaşan aileler çocuklarının akıbeti Musa gibi olmasın diye ellerinde baltalarla geziyor.
Bu durum şehrin tamda göbeğinde yaşanıyor. Van 7.2’lik bir depremde yerle bir oldu. Bir yıl içinde koskoca yeni bir kent inşa edildi ama biz bir kalenin etrafını, bir üç kümbetlerin çevresini yıkıp ta yapamadık.
Türkiye’nin dört bir yanında kentsel dönüşümde çığır açılırken Erzurum’da bir arpa boyu yol alınamadı.
Mahallerde durum içler acısı. Her gün bu mahallelere bir yeni ekleniyor. Erzurum’ da bu halde olan tam 25 bin bina var.
Yakın bir zamanda çözüm görünmüyor. Çünkü merhale merhale istimlâk gerçekleştiriliyor. Hadi bu kadar ile baş etme şansınız yok bari içinde yaşam olan mekanlara öncelik verin. Burada yaşam süren insanların can güvenliğini sağlayın. Hiçbir şey yapamıyorsanız o binaları yerle bir edin de olası tehlikelere davetiye çıkarmayın.
Nasıl olsa Erzurum halkı kendini yönetenlere güvenir, nasıl olsa kan kusar kızılcık şerbeti içer diye düşünmeyin. Dayak yiyen biri, dayak atmayı öğrenir bunu da asla unutmayın.