- Erzurum Haber Gazetesi - https://erzurumhabergazetesi.com -

Abiş Hopikoğlu’nun, Erzurum’luyu doğaçlama tarifi mest etti!

Erzurumlular Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Çalık Holding’in CEO’su Abiş Hopikoğlu, Ahmet Ağırman’ın, , “Orta asyadan gelen bedenin, Mekke ve Medine’den esen rüzgarla ruh bulmuş haline, Erzurum’lu derler” şeklindeki  Erzurum’luyu tarifinden yola çıkarak, doğaçlama şeklinde Erzurum ve Erzurum insanını öyle bir tarif etti ki; herkes pür dikkat nefeslerini tutarak dinledi.

Abiş Hopikoğlu, “Beni işadamı ve yönetici olarak bilirsiniz ama benim Erzurumlu hemşerilerimle bir araya geldiğimde en rahat olarak hissettiğim bir özelliğim var. Rahmetli Seher anne annemin bize öğrettiği bir özellik olan doğaçlama yapacam. Yani doğaçlama yaparken, tabii ney üflenirken o an yüreğimizden geçeni dilimize dökeriz.

 

Hopikoğlu, “ -Herkes Erzurum’a bir şey söyledi ya, Ahmet Başkan tuttu bedenimizi orta asyadan bindirdi atın sırtına dört nala,

-Ama koşarken vuruşarak, şehitler vererek, obalar kurarak, çadırlar yıkarak, nehirler geçerek, bazen yarı yolda, geceler boyu kayı boylarında, dağların aşılamayan arşlarını delerek geldik ya Ahmed’im…

Öyle kolay değildi ha, bir ata binip yem verip otlatmak meselesiyle geldiğimiz Malazgirt dün gibi ya… Sanki elimizi kolumuzu salladık, sanki diyarı Pers’ten öte Pers’in seyirtmesi yoktu orda… Sanki Bizans’ın kaleleri, ordularının meşgaleleri…

Öyle kolay değildi Ahmed’im, öyle atın sırtına bindirip sonra Medine’ye Hazreti Ömer’in ebelediği düş, hayal kırıklığına uğramayan hakkaniyetini alıp bir bedene halife misali bayrağın sancaktarlığını getirip Osmanlının tahtına oturtmak.

Öyle Kanuni bir dizi misali olduğunda, aşkların ve kaderlerin olduğu bedbaht zamanların dilimleri gibi yansımıyordu. Ekranlara düşen aşklar değildi, alanlara düşen genç yiğitlerin kanları ve bedenleriydi Ahmed’im…

Diyoruz ya öyle Erzurum’lu onlar. Öyle doğup hani burada Abiş gibi mikrofonu alıp dört kelime söylemek de değil ha bacılarım.

Yürek yaralarını Erzurum’un Tekman’ında iklimsiz ayırımsız alıpta kucaklayabilmektir aslında. Palandöken’in karını, bedeni düşmüş bir kağnının sesine ortak eyleyip, gerçekten Nene Hatun’un dara düşmüş yanını, onunla beraber kalkmaktır, aslında…

Erzurumlu olmak zor merhale ya, gönlü diyara düştüğümüzde yapayalnız kalmışsa, yapayalnızlığında bile çilesini kendi içerisinde dillendirmeyen namerdin anlamadığı mertliktir aslında.

Erzurum kendi içinde bir tandır ekmeğini ırsa ırsa aldığımızda, Tekman’dan Erzurum’a sekiz mola verip, haşlamanın suyuna somunu lavaş arasında bandırdığımızda anladılar.

Erzurum, şimdi öyle büyük şirketlerin koltuklarında makam araçlarının arka koltuğunda son model telefonların hafızalarına yüklediğimiz türküleri dindirip öylesine geçiştirdiğimiz bir sevda da olmamalı aslında..

Erzurum Maltepe’de şimdi burada yaşandığı gibi öyle Suha’nın ve buradaki tüm dostların gerçekten yüreğini ortaya koyduğu, ama fakirliğin fakir olmadığı yerde Erzurum’lunun da onun ekmeğiyle ortak olduğu yerde duruyor aslında.

Erzurum Ahmed’im diyor ya gel gel bana diyor Mevlana’nın Konyası, ama Erzurum gel bana demiyor, sen dardaysan ben sana gelim diyen yiğitlerin merdanesi.

Erzurum kimin başı dara düştüyse, orta asyadan arta çağdan bu yana ve şimdi bu yıl kendi içimizdeki yaranın kabuğunun da bizden olduğun da bile onu kurutacak mertleri çıkardığı yerdir aslında.

Erzurum yeri gelir, kendi içinde kendi kurdunu da kurutmayı bilir, yeri gelir kendi kurdunun yarasını, kendi göz yaşları içerisinde öğütmesini de bilir. İşte Erzurum böyle bir şey, hasret dendiğinde dile düşer. şair susar gece uzar eyvallah…” şeklinde bitirirken salonda bulunan herkes ayakta alkışladılar.

Bu dizeleri dinleyenler arasında ilk yorum yapan Ahmet Ağırman, “ Vallahi ben buna şairlikten öte bir şey diyorum. Abiş Beyin yüreğinin derinliklerinden gelen sözlerle bulunduğumuz anı geçmişle yoğurdu anlattı, bizleri mest etti. Yani şairlik altı ayda bir şiir yazan adama şair diyorlar, ama bu daha başka bir şey” dedi.

Sesli dinlemek için lütfen tıklayınız!…