- Erzurum Haber Gazetesi - https://erzurumhabergazetesi.com -

İBN BATUTA SEYAHATNAMESİ’NDE ANADOLU İNSANI

14. Yüzyılda yaşamış bir Arap gezgini olan İbn Battûta (1304-1368(9)), doğum yeri bulunan Tanca’dan hareketle seyahat safahatını başlatır. Kısa fasılalarla yirmi sekiz yıl süren bir zaman dilimi içinde geniş bir coğrafî alanı kapsayan yolculuklar eder. Battûta, dikkatli bir gözlemci kimliğiyle dolaştığı bölgelerle ilgili tespit ve intibalarını yorumlarıyla zenginleştirerek bir seyahatname ortaya koyar. Bu seyahatnamenin orijinal adı “Tuhfetü’n-Nuzzâr fî Garâibi’l-Emsâr ve Acâibi’l-Esfâr” veya “Rıhletü İbn Battûta”dır. Bu eser, literatüre “Er- Rıhle” adıyla geçer.
Bu eserde ünlü seyyah; ziyaret edilen yerlerin coğrafi ve tarihi özellikleri, yaşama pratikleri, inanç sistemleri, örf ve âdetleri, sosyal ve ticari hayatı, kurumları ile para birimleri hakkında bilgi verir. Bu itibarla eser döneminin geniş yelpazeli bir panoramasını verir. Battûta, ilgili bölgelerin insan unsuru üzerinde ısrarla durur.
Battûta’nın Türk yerleşim yerleri ve bilhassa Anadolu coğrafyası ile ilgili olarak aktardığı bilgiler birinci elden olması itibariyle önem arz eder. Seyyahın resmettiği çerçeveden hareketle o devrin insan profili ve hayat tezahürleri hakkında bir fikir edinmeye çalışılabilir.
Tancalı gezginin Anadolu yarımadası ve insanı ile ilgili intibaları, daha yolculuğun başında iken bile fikri planda müspettir. Bu olumlu değerlendirme; ziyaret süresince edinilen şahsi tecrübe ışığıyla büsbütün pekişir. Bu sebepten yorumlarına genellikle takdirkâr bir bakış açısı hâkimdir. Bu peşin müspet hükümlü yaklaşımda din kardeşliğinin yanı sıra Müslüman Türkmenlerin eskiden Rum diyarı olarak bilinen bu toprakları İslam’a açmış bulunmasının payı olduğu düşünülebilir.
Lazkiye’den bir Ceneviz ticaret gemisi ile hareket ederek Alanya üzerinden Anadolu’ya giriş yapan Battûta, yorumlama ve mukayese noktalarında pek çok basamakta “en” üstünlük derecesini kullanarak bu toprakları ve insanını her anlamda en yüksek dereceye yerleştirir.
Hatırı sayılır nicelikteki bir Hıristiyan nüfusun Türkmen idaresi altında yaşadığı bu diyarı; dünyanın en güzel yeri olarak nitelendirir. Diğer ülkelere tek tek dağılmış olan güzelliklerin tamamı bu coğrafyada toplanmıştır. Bu güzel beldenin insanını başka mıntıkaların ahalisi ile karşılaştırır ve bu toprakların insanını her kalemde çok daha yetkin bulur. Anadolu halkından dünyanın en güzel, en muhabbetli, en şefkatli, en merhametli ve en temiz kıyafetli insanları olarak bahseder. Bu değerlendirme; “bolluk ve bereket Şam diyarında, sevgi ve merhamet ise Rum’da” cümlesi ile ifadesini bulur. (İbn Battûta, 2015: 273) Bu yarım adayı gıda ürünleri açısından ucuz, bol çeşitli ve zengin bulan seyyah; Türk mutfağının da son derece leziz olduğunu söyler.
Battûta, Anadolu’da dolaştığı yerlerin havalisi ile ahalisinin yanı sıra bu bölgelerin coğrafi, tarihi, sosyal, kültürel, ticari, zirai dokusundan bahseder.
O dönemde Anadolu şehirlerinden bazıları beyliklere aitken, bazıları da İlhanlılara aittir. İlhanlılara ait olma hâli eserde “Irak’a bağlıdır”, “Irak hükümdarına bağlıdır” ibareleriyle ifade edilir.
Battûta, ilmi ve manevi ağırlığı olan şöhretli bir kimsedir. Bu itibarla seyahati boyunca her gittiği yerde hüsnükabul görür. Bu süre zarfında tekke, zaviye, medrese gibi mekânlarla, ileri gelenlerin evlerinde (kadı, fakıh, şeyh, müderris) misafir edilir. Bu muteber misafirin ziyaretini önceden haber alan yörelerde hazırlıklar yapılarak, karşılama, ağırlama ve uğurlama fasılları konusunda tedbirli olunur.
Ziyaret edilen her beldede seyyah ile maiyetindekilerin konaklama dahil bütün ihtiyaçları ücretsiz olarak karşılanır. Buna ilaveten binek hayvanlarının bakımı üstlenilir. İlgili şehrin yöneticisi ve ileri gelenleri Battûta adına ziyafetler düzenler, kurbanlar keser ve sevinç gösterilerinde bulunurlar. Ayrıca misafirlerini para, altın, elbise, at, köle ve cariye cinsinden ağırlıklı hediyelerle hoşnut etmeye çalışırlar. Battûta’nın şahsına biçilen değerle; gördüğü kadirşinaslık arasında doğru orantı kurduğu düşünülebilir.
Bu aziz misafire Anadolu’nun her köşesinde birbiriyle yarışırcasına en üst seviyede protokoller bir ağırlama uygulanır. Battûta, kendisini memnun eden, hatta şaşırtan bu ilgi ve sevgi kuşatıcılığından sitayişle söz eder. “Anadolu’ya geldiğimizde hangi zaviyeye gidersek gidelim büyük alâka gördük. Komşularımız kadın ya da erkek bize ikramda bulunmaktan geri durmuyorlardı.” (İbn Battûta, 2015: 273)
Ünlü seyyahın geleceğini duyan ahali onu görebilmek adına sokakları doldurur. Bu arada Battûta’dan dua istenildiğinden hareketle ona manevi bir kimlik atfedildiği düşünülebilir. “Ertesi sabah hükümdar bize kendi bineklerinden güzel bir küheylân gönderdi. Hep beraber şehre indik. Ahali bizi karşılamak için yollara dökülmüştü. Demin bahsettiğimiz kadı ve diğerleri de kalabalık arasındaydı. Hükümdar şehre girince biz de arkasından, sarayın kapısına kadar onunla birlikte ilerledik. (Battûta, 2014 : 290)
İbn Battûta, Anadolu coğrafyasında el üstünde tutulmuş kadınlar da dahil her kademedeki insandan dostluk ve yardım görmüştür. Birkaç olumsuz örnek hariç seyyah, gördüğü misafirperverlikten ziyadesiyle memnun kalmıştır.
Battûta, eserinde devirlerine damgasını vuran bir çok önemli şahsiyetin isimleri ile en bariz özellikleri hakkında bilgi aktarır. Bu itibarla eser, dönemine ışık tutan zengin bir kaynak ve önemli bir belge hükmündedir. İdari nizamdan kumaş cinslerine, yemek âdetlerinden mekân tefrişine, folklorik malzemeden mimari yapıya kadar pek çok bahis dile getirilir.
Seyahatname’de, bir beyliğin veya bir beldenin yöneticisine diğer unvanların yanı sıra “bey” de denildiği, bu kelimenin de “bek” şeklinde telaffuz edildiği görülür. Battûta; içlerinde Orhan Gazi’nin de dahil olduğu dönemin bir çok mülki amiri ile yüz yüze gelir. Bu beylerden hürmet ve ikram görür.
Eserde verilen bilgilerden hareketle beylerin “alperen” kimliğine uygun bir yapı sergiledikleri söylenebilir. İlim ve fazilet sahiplerine değer vererek onları maddi ve manevi anlamda desteklerler.
Anadolu’da ilme ve ilim adamına değer veren, onları maddi ve manevi anlamda himaye eden bir anlayış vardır.
Ahı birlikleri, Anadolu’nun her yerinde çok etkin bir biçimde varlıklarını sürdürürler.
Bu teşkilat, toplumun nabzını avuçlarında tutan bir özellik gösterir. Cemiyetteki hiyerarşik nizamın ve sosyal dengelerin sağlanmasında önemli bir rol üstlenir. Çocuk ve gençlerin bir zanaat eğitimi almaları ve meslek ahlakı kazanmaları hususunda bir yaygın eğitim kurumu gibi görev alır. Ferde, edep, erkân ve iş disiplini kazandırarak, onu toplumun değerli ve faydalı bir üyesi hâline getirir. Son derece dinamik bir yapı teşkil eden Ahı birlikleri, Anadolu’daki birlik, bütünlük, dayanışma ve paylaşma ruhunun temel harcıdır.
Battuta’nın muhatap olduğu kimseler arasında şeyhler de önemli bir yer tutar. Seyahatnameden hareketle o dönem Anadolu’sunda farklı tarikatları temsil eden tekke ve zaviyelerin yaygın olarak bulunduğu söylenebilir. Bu kurumların devlet katında da makbul tutulduğu, maddi ve manevi olarak desteklendiği bilinir. Anadolu insanının kişilik inşasında önemli bir pay sahibi olan bu birlikler; bir sivil toplum örgütü olarak da etkin ve çok yönlü görev icra ederler.
Eserde Anadolu toprağı, kadınların cemiyet hayatı içinde var olabildikleri, rahat ve serbest hareket edebildikleri, birçok yerde yönetici vasfında bulunabildikleri, bazen de bizzat maişetlerini kazanabildikleri bir coğrafya olarak işlenir. O devir Anadolu’sunda hanımların idareci, ticaret ve zanaat erbabı olabildikleri, yönetimle ilgili kararlar alıp uygulayabildikleri, misafir ağırlayabildikleri söylenebilir. Hür ve rahat halli olan bu hanımlar, ata biner, hanım arkadaşlarıyla birlikte yerleşim bölgelerinin dışında da seyahat ederler. Bu bilgiler; hanımların aktif bir şekilde hayatın içinde olduklarını, maddi ve manevi anlamda etkin bir rol oynadıklarını gösterir
14. Yüzyıl Anadolu’sunda oturmuş durulmuş bir toplum düzeni ve idari yapılanma söz konusudur. Seyahatnamede bu coğrafya ile ilgili olarak yolların emin olamayışı, belirli bir bölge ahalisinin kötü şöhreti, iyi halli olmayan bir iki yönetici ile hilekâr bir kimse hariç genellikle olumlu değerlendirmeler mevcuttur.
Eserde, dış tehdit ve saldırılarla dolu uzun vadeli bir tarihi seyir içerisinde Türkleri ayakta tutan serüvende devletin ve milletin temel rüknü sayılabilecek üç ana unsurdan bahsedilir : Medrese, tekke ve Ahı teşkilatları. Fertten cemiyete, cemiyetten ferde uzanan çok katmanlı alışverişin esrarlı bir terkibe dönüşerek bir kalıba dökülmesinde bu üç kurum önem arz eder. Medrese ehli, aklı ve ilmi temsil eden yanıyla devlet katında da hükmü geçerli olan seçkin bir zümredir. Gerek Ahı teşkilatları gerekse tekkeler, birer yaygın eğitim kurumu olarak görev icra ederler. Gönlü temsil eden tekkeler, hem ferdi kimlik ve kişilik inşasını sağlama, hem de toplumun çeşitli tabakaları arasında sağlam köprüler kurma konusunda önemli bir rol oynarlar. Ahı teşkilatları, cemiyetin bütün hücrelerine sirayet edecek kadar etkin ve faaldir. Ahı teşkilatları, üyelerine edep erkan öğretme, toplumsal dayanışma ve paylaşmayı sağlama, mesleki ve teknik eğitim verme ve meslek ahlakı kazandırma konusunda birer yapı taşı oluştururlar. Bu görevlerin yanı sıra garibi yolcuyu, muhtacı, düşkünü koruyup kollama, misafiri yedirip içirip ağırlama gibi sorumluluklar üstlenirler. Ayrıca Ahı birlikleri, idarecinin yokluğunda onun yetkilerini devralma, asayişi sağlama gibi sorumluluklar taşır.
Hiç bir kimseyi dışarıda bırakmayan bu birimler; kimlik inşası, aidiyet duygusu, toplumu bir ve bütün olarak görüp gözetme olgusu gibi hususlarda fertten hareketle toplumu mayalarlar. Kendi iç nizamını bu vasıtalardan yola çıkarak kuran fert, bu ahengi cemiyet bünyesine de taşır. Vakıf teşkilatları ise toplumsal dayanışmanın en uç ve sistematik örneği olarak, Anadolu’yu bir baştan bir başa kuşatır.
İbn Battûta Seyahatnamesi, 14. Yüzyıl Anadolu’sundan seçilmiş kareleri günümüz okuyucusuna ulaştıran nadir eserlerden biridir. Bu seyahatnamede verilen bilgilerin yansıttığı bu havza ile ilgili malumat; beşeri ilimlerin birçok sahasına malzeme teşkil edecek kadar çeşitlidir. Bu itibarla eser farklı dikkatlerin aynasında farklı açılardan ele alınmaya imkân tanımaktadır.

Belkıs Altuniş Gürsoy