Dün, bu sütunda Erzurum’a dair bir fotoğraf çekmeye çalışmış ve dilimizin döndüğü ölçüde de bu fotoğrafı yorumlamıştık. Aldığımız olumlu tepkilerden de anladık ki, çektiğimiz o fotoğraf, bu şehri ve bu şehir insanını anlatmakta başarılı olmuş. Ancak asıl muradımız teşhis koymaktan ziyade, çarenin ne olduğunu kendimizce ifade etmek olacaktır.Soru belli: Bu kadar cazip teşvik yasalarına karşın, Erzurum’a niçin yatırımcı gelmiyor? Birkaç yıl öncesine kadar, iş dünyasının haklı bir mazereti vardı. Şöyle ki, “Mevcut teşvik yasasına göre, Erzurum ile Kocaeli aynı kapsama alınmış. Bu tablo karşısında istisnai durumlar hariç, hiç bir yatırımcı Kocaeli’yi ya da Osmaniye’yi bırakıp da, Erzurum’a veya Ardahan’a gelmez. (Gelmedi de zaten) Tamam; teşvik yasası yatırımcı için son derece özendirici maddelere sahip ama kalkınmış şehirlerle geri kalmış şehirler aynı potaya konulmuş.”
Hakikaten de iş dünyasının bu bakışı hiç de yanlış bir tespit değildi.
Fakat on yıldan bu yana yürürlükte olan ve geçen yıl başında da (vergi-stopaj hariç) süresi üç yıl daha uzatılan 4325 sayılı teşvik yasasından sonra, hükümet daha kapsayıcı, daha çağdaş ve daha rasyonel bir teşvik yasası çıkardı: 5084…
Bu yeni yasa, her ne kadar öncekinden çok daha kuşatıcıysa da, bazı yanıyla çeşitli iş kollarını kapsamın dışında tutmasından ötürü, “eksik yasa” olarak görülüyor.
Buna rağmen 5084 sayılı yasa çok iyi… Çünkü hem elma ile armutları aynı sepete doldurmuyor, hem de her il kalkınmışlık oranına göre puanlandırılmış.
Sonuçta on yıldan bu yana devam eden 4325 sayılı teşvik yasalarına karşın, Erzurum beklenen sıçramayı bir türlü yapamadı. Yasanın SSK boyutu iş dünyası için cazip oldu ve yalnızca istihdam noktasında kayda değer bir artış oldu. Ancak üretim alanında çıtanın çok altında kaldık.
O halde demektir ki, sorun yasanın içeriğinde değil, bizim içinde bulunduğumuz şartlardan kaynaklanıyor.
Geriye dönüp ne kendimizle, ne de siyasetle hesaplaşmaya filan gerek yok. “Olan oldu” deyip, yarınlara bakmalıyız. Ve de şu günden itibaren, “Erzurum olarak ne yaparsak yatırımcının ilgisini çekebiliriz?” sorusuna cevap aramalıyız.
Bizim önerimiz şudur:
Efendim malumunuz Erzurum’da bir organize sanayi bölgesi var. Vaktiyle yapılan çeşitli yanlış uygulamalar sonucu, bu organize sanayi bölgesi ne yazık ki amacı doğrultusunda bir gelişme kaydedemedi.
İyi niyetli adımların atılmasına rağmen, mevcut sanayi bölgesinde yatırımcı için bir manevra alanı yok. Zira bütün parseller kişisel arsa konumuna geçmiş ve yasanın ön gördüğü “üç yıl içinde yatırım yapılmazsa arsa geri alınır” hükmü, Erzurum için anlamını yitirmiş.
Dolayısıyla bu noktaya takılıp kalmaya gerek yok. Çünkü bu noktadan bir açılım çıkarmak neredeyse imkânsız……
Yeni bir çare üretmeliyiz.
Evet; kâğıt üzerinde Erzurum’un ikinci bir organize sanayi bölgesi var. Var ama herkes biliyor ki bu ikinci sanayi bölgesi öylesine bir karar işte… Altyapı da yok, üst yapı da…
Zenginlikte Erzurum’u elli kez cebinden çıkaracak bazı vilayetler işi yıllar önce çözmüş hatta tıkır tıkır işleyen bir sistem kurmuşlar… Şöyle:
Organize sanayide irili ufaklı kapalı alanlar inşa etmişler. Enerjiden suya her türlü ihtiyacı da karşılamışlar. Kayseri ve Malatya’da merkezi ısıtma sistemi kurularak, ısınma maliyetleri de hayli düşürülmüş. Tabiri caizse yatırımcıya anahtar teslimi işletme sunuluyor. Tek şart en az on yıl üretim yapmak ve yerin büyüklüğüne göre, kişi istihdam etmek.
Erzurum da bu yolu denemelidir.
Başarılı örnekler olduğuna göre, Erzurum’da da bu formülden sonuç almak mümkün olacaktır.
“Bu iş için kaynak nereden sağlanacak?” şeklindeki bir soru sorulacak. Yine Kayseri, Konya, Malatya, Sivas ve daha başka vilayetler, bu kaynak sorununu büyük oranda yerel imkanlardan karşılamışlar, bazı iller de dış destekli krediler kullanmış.
Yapılacak bu kapalı alanlar, sanıldığı gibi çok masraflı bir iş değil… Uzmanların bildirdiğine göre, diyelim ki bin metrekarelik bir kapalı alan toplu imâlat olacağından en fazla 200 bin liraya mal oluyor.
Tabii ki, sadece kapalı alan yapmak tek başına çözüm değil. Kapalı alanları ve altyapıyı sağladıktan sonra, tıpkı bir pazarlamacı mantığıyla elinizdeki ürünü yurt içinde ve yurt dışında görücüye çıkaracaksınız.
Bir yanda hayli cazip bir teşvik yasası, öbür yanda bir işletmeci geldiğinde kapısını açıp içine girebileceği bir kapalı alan olursa, illa ki birilerinin dikkati bu yöne çevrilecektir.
Aksi halde gördük ki, teşvik yasası tek başına sıçrama yapmamızı sağlamıyor. İlave başka özendirici şeylere de ihtiyaç duyuluyor.
Fakat bu iş, düz devlet memuru mantığıyla asla olacak şeyler değil… Erzurum’un kalkınmasına gönülden inanmış bir kadro ve siyasi irade elini taşın altına sokmadıkça, mesafe alınması çok zor…
Mehmet ŞENER