“Birinci Dünya Harbinde Erzurum”
1914 – 1918 Erzurum’un sıkıntılı seneleri 16 Mayıs Pazar Günü saat 17.00’de İnşirah Sahaf’ ve Kitapevinde Anlatıldı. Sohbetin açılışını İnşirah sahaf ve kitapevinin sahibi Nizamettin Korucu yaptı. Konuşmacı Muzaffer Taşyürek’i katılımcılara kısaca tanıtan Korucu, şehir kültürüne hizmetlerinden dolayı konuşmacıya ve bu vesile ile adını andığı Mehmet Emin Alper’e gıyabında teşekkür etti.
Konuşmacı Muzaffer Taşyürek sohbetine savaş yıllarında Ruslar tarafından çekilmiş film ve fotoğrafların sunumu ile başladı. Sohbete Erzurum’un akademisyen ve yazar kesiminin yanı sıra çoğunluğu gençlerden oluşan vatandaşlar katıldı. Mis kokulu çayla süslenen sohbette Tarihçi ve Eğitimci Yazar Muzaffer Taşyürek’i dinlemeye gelenler arasında Doktor Ali Kurt, Kenan Yakar, Doç. Dr. Erol Kürkçüoğlu, Şahin Torun, Abdurrahman Zeynal, Adnan Özaras, Şahin Köseoğlu, İsmail Hakkı Kavurmacı gibi isimlerinin yanı sıra, Erzurumlu genç şairler Abdulkadir Öğdüm ve Adnan Sayım da vardı.
Konuşmasında Erzurum’un 1890’lı yıllarından da bahseden Taşyürek, Erzurum’un o zamanlar nüfusunun 80-90 bin olduğunu, 1914 yılından sonra katliam ve göçlerle nüfusun hızla düştüğünü kaydetti. 1914’den önce şehirde 365 çeşme, 28 adet kütüphane olduğu kaydedildi.
Ruslar Erzurum demiryolu yapım işini Osmanlı döneminde üstlenmişler fakat yapmamışlardır. Yıllar sonra Sarıkamış hüznünü yaşadıktan sonra bunu bilerek yapmadıklarını anlıyoruz.
Birinci dünya savaşı sırasında açlığın, yoksulluğun, yorgunluğun had safhada olduğunu, her yerin kışla, hastane olarak kullanıldığını belirten Taşyürek sözlerine şöyle devam etti. Giresun’dan İstanbul’dan yaya olarak gelen askerlerimiz, aşırı derecede yorgun ve bitkin, hastalıklarla boğuşarak cepheye vardıklarında birçoğu zaten şehit olmuştu. Rusların iki sene işgali altında kalan Erzurum’da; Bolşevik ihtilalı ile şehri Ermeni çetecilere teslim ederek ülkelerine geri çekilmişlerdi.
Ermenilere direnen ve savaşan Erzurum mahalleleri olmuş, bazı mahallelerde ise konaklara doldurulan kadın çocuk Türkler Ermeniler tarafından vahşice yakılmışlardır. Ermeniler katliam yaptıkları bu binaları da sonradan yakarak arkada iz bırakmak istememişlerdir. Şehrin kurtarılması sırasında her yeri yakıp yıkarak kaçan Ermeniler tarihi eserleri de yok etmekten kaçınmamışlardır.
Konuşmasının bir yerinde yaklaşan 2011 olimpiyat oyunları münasebetiyle şehrimize gelen Avrupalıların görebilecekleri tarihe tanıklık etmiş bir yer olan Kiremitlik tepede anıt yapılması fikrini de ortaya koydu.
Yaklaşık bir buçuk saat süren Erzurum’un zor yılları isimli sohbet hüzün ve ibretle dinlendi. Konuşma sonunda sorular cevaplar bölümüne geçildi. Hararetli ve heyecanlı bu bölümden sonra Sahaf Nizamettin Korucu’nun “Allah o günleri bu millete bir daha göstermesin” şeklindeki duası ile son buldu.