“Şimden girü hiç kimse ne kapuda ve divanda ve meclis ve seyranda Türki dilinden gayri dil söylemeye”
“Bugünden sonra hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk Dilinden başka dil kullanmaya”
Hemen herkesin bildiği bu ifadeler Karamanoğlu Mehmet Bey’in 13 Mayıs 1277 tarihinde Konya’da yayımladığı ünlü Fermanından alınma…
Millet olarak yaşamanın ilk şartının dil birliği olduğunun bilincinde olan Mehmet Bey, söz konusu bu fermanı ile Türkçeyi resmi devlet dili olarak ilan eder.
Amaç bir anlamda Farsça’nın egemenliğini kırmaktır…
***
Bu fermanın üzerinden tam 733 yıl geçti.
Asya’dan Anadolu’ya gelen Türkler bu süre içerisinde birçok devlet kurdu, gün geldi cihana hükmetti…
Ama Türkçe bir dünya dili olamadı.
Asya’da, Avrupa’da ve Afrika’da zaman zaman konuşuldu ancak, dünyanın beş kıtasına etkin biçimde ulaşamadı.
Geçtiğimiz hafta sonu büyük bir katılımla gerçekleştirilen ve 8.si yapılan ‘Türkçe Olimpiyatlarında’ Türkçenin dünyanın 5 kıtasına ulaşmış olduğunu ve konuşulduğunu, Türkçe düşünüp, Türkçe konuşulup ve Türkçe türkü söylenmesini mutlulukla ve gururla seyrettik…
Dünyanın doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine, buzullarından sıcak iklimine kadar uzanan coğrafyadan, hiç bilmedikleri, görmedikleri ve geçmedikleri yerlerden gelen 750 Türkçe Gülü, ortak dil Türkçe etrafında, Sevgi Dilinde kenetlendiler…
Bu çocuklar, Türkçeyi sevgi, barış, dostluk ve ilim, sanat dili yapmak için gelmişlerdi.
Prof. Dr. Mehmet Sağlam’ın dediği gibi; Onlar ‘Türkçe’nin Büyükelçileri’ydi ve 750 büyükelçi salondaydı…
***
Türkçe Olimpiyatlarının küçük bir finali Türkiye’nin birkaç ilinin yanı sıra Erzurum’da da yapıldı.
Salon hınca hınç doluydu ve sahnedeki çocuklarla tribündeki insanlar gönülden kenetlenmişti.
“Aynı dili konuşuyoruz”
Slogan buydu ve öyle de oldu…
***
Irak’lı Sara Harbi Şükür’ün “Sevdan ile düştün yaban ellere” türküsü ile başlayan Erzurum finali, dünyanın değişik ülkelerinden gelen çocukların şiir ve türkü ve şarkılarıyla sürdü…
Senegalli Sadiye, hemen herkesin dinlediğinde hüzünlendiği “Bu akşam da gelemedim anne” şiiriyle seyirciyi ağlatamadı ama bir hayli alkışlandı…
Makedonya’dan gelen Ayşen Ramadani’nin estirdiği “Üsküp Sevdası” bizi Evlad-ı Fatihan’ın yaşadığı diyarlara sürükledi…
Birçoğumuzun haritada yerini dahi gösteremeyeceğimiz Mali’den gelen kara derili Trabzonlular’ın horonu ile coştuk; dünyanın öbür ucundaki Kolombiya’dan gelen, sanki doğuştan Kars’lı olan Katalina Kayseto’nun “Ay sallanıp geden yar, getme getme sözüm var” türküsünün mükemmel icrası öğretmenlerimiz adına gururlandık.
***
Bu çocuklar yalnızca Türkçe konuşmuyorlar, Türkçe düşünüp, Türkçe duyuyorlar, Türkçe hissediyorlar…
Diyorlar ki;
“ Benim ülkemde bir çiçek vardı.
Ona umut ve barış çiçeği diyoruz.
Onu Türkçe koklayıp;
Türkçe seviyoruz… “
***
Türkçeye böylesine hizmet edenleri, dilimizi sevgi dili, bilim-sanat, kültür dili; Dünya Dili haline getirmeye çaba koyanlara sevgi ve minnet duyuyoruz…
Türkçenin gülleri Erzurum’a hoş geldiniz ve güle güle gidiniz…
Feridun Fazıl Özsoy