MENÜ ☰
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Yazarlar » İpler gerilmedi, koptu!
Mehmet Şener
İpler gerilmedi, koptu!


Henüz Başbakan Erdoğan’ın, “Dersim’i CHP bombaladı” şeklindeki sözlerinin açtığı derin travmanın siyasi yankıları sürerken; toplum bu kez de, PKK’dan gelen açıklama ile yeniden sarsıldı: “Devletle anlaştık, ateşkes kakarı aldık!”
Türkiye, tarihi bir süreçten geçmektedir. Bir yanda darbe ürünü bir anayasanın halk oylaması ile değiştirilmesi hedefleniyor; diğer yanda ise, Türkiye’nin bölünüp parçalanması senaryolarına her gün yenileri eklenerek, kamuoyuna servis ediliyor…özellikle BDP’li belediye başkanları ve milletvekillerinin akla ziyan açıklamaları, şok üstüne şok yaratırken, PKK liderlerinden Cemil Bayık’ın, “Biz devletle anlaştık” açıklaması, bu dalgaları tsunamiye çevirmeye yetti de arttı bile…
Başbakan Erdoğan birkaç günlük suskunluğunun ardından, iddiaları şiddetle reddetti ve bu hususta yapılan eleştirileri bile büyük bir öfkeyle karşıladı. Buna rağmen, MHP geri adım atmadığı gibi Bahçeli’nin ağzından, “AKP ile PKK arasında gizli bir anlaşma var” dedi.
Görünen o ki Ankara’da artık ok yaydan çıkmış durumda…
Kimse yarının ne getirip, ne götüreceğini kestiremiyor.
Bu sebeple;
12 Eylül’de yapılacak olan referandumun ekseni feci biçimde kaydı.
Öyle ki…
İktidar; her fırsatta muhalefeti, anti demokratik olmakla suçlayıp, özgürlüklerin önündeki en büyük engel olarak göstermekte… Muhalefet ise benzer sertlikteki bir üslupla, iktidarı diktatörlük özlemi içinde olmakla itham ediyor; hatta birkaç adım daha öteye geçerek, “referandumda evet oylarının çok olması için AKP, kanlı örgüt PKK ile anlaştı” diyor.
Havuzlu villa ve benzeri tondaki karşılıklı salvolar, artık çok masum ve sıradan kaldı…
Ankara’yı tarif için, arif olmaya lüzum yok; manzara ayan beyan ortada işte:
İktidar cephesi diyor ki, 12 Eylül’de sonuç evet olmaz ise, Türkiye geriye gider, dünyadan kopar, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü egemen kılma mücadelesi ölümcül darbe alır…
Buna mukabil muhalefet de bıçak gibi keskin bir duruş sergiliyor: 12 Eylül’de evetlerin çok olması durumunda, Türkiye faşist bir diktatörlüğe dönüşecek. Yüksek yargı tamamen iktidarın siyasi dümenine girecek ve demokrasi-hukuk büsbütün rafa kaldırılacak.
12 Eylül tarihi yaklaştıkça, üslup daha da sertleşeceğe benziyor.
Çünkü iktidar da, muhalefet de geri adım atmıyor!
Peki bütün bu olup bitenleri ve her geçen gün daha da ısınan siyasi havayı, sokaktaki sade vatandaş nasıl okumalı, nasıl bir netice çıkarmalı ve duruşunu kime göre belirlemeli?
Baksanıza liderlerin bu değerlendirmelerine göre, vatandaş “evet” de derse kaybedecek, “hayır” da dese!
Muhalefete göre “evet”in anlamı, 12 Eylül’den sonra Türkiye’nin diktatörlükle yönetilecek olmasıdır.
İktidara göre “hayır”ın anlamı, 12 Eylül’den sonra Türkiye’nin demokrasi ve hukukun üstünlüğünü hakim kılma yönünde büyük bir fırsatı kaçırmasıdır.
Vatandaş sentez yapmaya çalışıyor:
“Evet mi dersem yarınlarım aydınlık olur, yoksa hayır mı dersem kendimi daha güvende hissederim?”
Ortası yok yani…
Hoş kimse cevap verecek değil de biz yine soralım:
Bu atmosferde yapılacak olan bir referandum, ne denli sağlıklı olacaktır ve 12 Eylül’den sonraki Türkiye’ye neler kazandıracaktır?
Muhalefet, iktidarı vatana ihanetle suçluyor!
İktidar, muhalefeti “şerefsiz olmak”la itham ediyor!
İpler öyle bir koptu ki, iki ucu yeniden bir araya getirmek neredeyse imkansız…
Cumhurbaşkanı bile, gelişmeleri endişe ile izliyor.
Ya vatandaş ne yapsın?
Sağına dönüyor tehdit; soluna dönüyor tehdit!
Bir de sürecin üçüncü bir cephesi var ki, (PKK-BDP koalisyonu) o zaten kimseye göz açtırmak istemiyor!
Önce “tek yanlı ateşkes ilan ettik” diyor ve hemen ardından da, “biz bu ateşkesi devletle anlaşarak yaptık” açıklamasını yapıyor. Bir anda ortalık toz duman kalıyor.
Daha bu iddianın mürekkebi kurumadan, Şemdinli’den bir uzman çavuşumuzun şehit düştüğü haberi geliyor.
Kimin ipi kimin elinde belli değil.
Bu durumdan şöyle bir sonuç mu çıkarmamız lazım:
Şayet AK Parti, Cemil Bayık’ın iddia ettiği gibi PKK ile anlaşmış olsaydı, dün Şemdinli’de askere dönük bir saldırı olur muydu?
Ya da PKK, kendi içinde liderlik kavgasına tutuştu. Yarışta yer alan birinin “evet” dediğine, diğer kanat “hayır” diyor; bu yüzden de kanlı eylemler yeniden başladı.
Öte yanda…
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı kaç zamandan beri konuşup duruyor. Adamın ağzının freni yok; salladıkça sallıyor. Bundan hareketle Kürt halkı da O’nun gibi mi düşünüyor diyeceğiz; yoksa ne PKK, ne BDP, ne de başkaları Kürt halkının yüzde yüz kanaatini temsil edemez, şeklinde mi bakmalıyız?
Liderler başkentten uzakta çeşitli illerde konuşuyorlar ama yankısı öylesine yakıcı ve ürkütücü oluyor ki, Ankara bir türlü sarsıntıdan kurtulamıyor. Ankara da sallanıp durdukça bütün bir ülke yere kapaklanıyor.
Ve bu girdabın içinde 12 Eylül’de sandık başına gideceğiz.
Sizce kim kazanırsa, ülke kazanmış olacaktır?

Mehmet ŞENER

📆 24 Ağustos 2010 Salı 13:34   ·   💬 0 yorum   ·   ⎙ Yazdır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR