Çifteler’in böğrüne zehirli bir kama gibi saplanan, barakalar yapıldığında da, sağduyu sahibi herkes ayağa kalkmıştı. Hatta bu tarih katliamı karşısında vicdanı sızlayan Avukat Faruk Terzioğlu yargıya gidip, yapılan işin “yanlış” olduğuna dair karar da çıkarttı.
Buna rağmen, bugün adeta harabeye dönen o barakalar, o gün inadına yapıldı.
Merak edenler varsa gidip görebilir…Öyle ki, bırakın içinde bir esnafın iş yapmasını, sahip çıkan bile yok……
Anlamak mümkün değil. Çünkü:
Ne maşeri vicdanın isyanı, ne yargı kararı, ne de ilmi gerçekler, Büyükşehir Belediyesi’ni durdurmaya yetmiyor.
Artık Çifteler’den ne alıp verecekleri varsa, hız kesmeden devam ettiler.
Şimdi de bin yıllık abidenin önüne, sanki bu sefer de gözlerini oymak istercesine, umumi tuvalet yapıyorlar!
Yani istiyorlar ki, bir yanını barakalar kuşatsın; önünü de umumi tuvaletler kessin…Böylelikle Erzurum’un tarihle olan bir bağı daha kesilmiş olsun.
Amaç şehre umumi tuvalet yapmak olsaydı, bu hizmet için onlarca alternatif vardı. Ama Büyükşehir Belediyesi, inadına Çifte Minareli Medrese’yi katletmek istiyor.
Kafasına göre aldığı kararlarla akıl ve izan sahibi herkesi çileden çıkarmayı başaran Anıtlar Kurulu, bütün bu rezalet karşısında üç maymunu oynamayı yeğliyor: Görmedim, duymadım, bilmiyorum!
Vakıflar Müdürlüğü dersen, o zaten evlere şenlik……
Şayet bu şehirde Vakıflar Müdürlüğü diye bir kurum olsaydı, ne Cumhuriyet Caddesi’nde o inşaat çukuru iki yıldır öyle beklerdi, ne de ata yadigarı bu kadar eser teker teker yıkılıp giderdi.
Ben sanmıyorum ki, Vakıflar Bölge Müdürü, Çifte Minareli Medrese’nin nerede olduğunu biliyor olsun!
Bu sebeple, Ahmet Bey’e “artık dur” diyecek bir makam yok……
Kendisince gerekçesi şu:
“Daha önce aynı yerde bir tuvalet vardı ve artık ihtiyacı karşılamaktan çok uzaktı. Biz o ilkel yapıyı ortadan kaldırarak, yerine modern bir tuvalet yapıyoruz!”
Doğru orada bir tuvalet vardı ve zaten o tuvalette vaktiyle yapılırken yanlış bir kararın eseriydi. Ama o yanlış kararın eseri olan tuvalet bile, eserin bütünlüğüne halel getirecek bir yükseltide değildi. Dışarıdan baktığınızda düz bir zemin görüyordunuz.
Şimdi yapılan tuvalet ise, sanki iki katlı bir yapı görüntüsü veriyor!
Başkan Küçükler, dün düzenlediği basın toplantısında, “Biz oraya öyle bir tuvalet yapacağız ki estetik bozulmayacak” demiş.
Yahu Allah’ını seven söylesin, eserin önüne iki katlı bir bina yapılır da nasıl estetik bozulmaz?
Ahmet Bey de haklı!
Öyle ya, bu iş için izin verme yetkisindeki kurumlar çıtlarını çıkarmıyor, belki de teşvik ediyorlar.
Medeni memleketlerde, bırakın bizde olduğu gibi tuvalet yapılmasını, böyle bir eserin birkaç kilometre etrafında bile çivi çaktırtmazlar adama……
Neylersiniz ki burası Erzurum.
Çifte Minareli Medrese gibi muhteşem bir yapının yanı başına baraka da yapılır, tuvalet de……
Başkan Küçükler, tıpkı o barakaları yaparken takındığı tavrı bu sefer de takındı:
“Ben yapıyorum, oluyor. Kimseye de hesap vermem.”
Doğru……
Tam da dediği gibi oluyor: Barakalar için, “yanlıştır, derhal yıkılsın” şeklindeki yargı kararı, ne kadar muteber olduysa, bu seferki itirazlar da o nispette geçerli……
“Yaptım, oldu”
Fukaranın birinin atasından kalma eski bir evi var. Kendisinin mali gücü o harabeye dönen eski evi restore etmeye yetmiyor, bakanlık da destek vermiyor. Ola ki, o fukara o harabeye bir çivi çakmaya kalksa, bu sözde Anıtlar Kurulu, dünyayı adama zindan eder ve hapislerde süründürür!
Mevzubahis Büyükşehir olunca, o kükreyen aslanlar birer süt dökmüş kediye dönüyor.
Sormuyorlar bile, “Sen buraya ne yapıyorsun?” diye……
Gerçi birisi yanlışlıkla soracak olsa da cevap hazır:
“Umumi tuvalet”
“Nereye?”
“Çifte Minareli Medrese’nin gözünün içine!”
Bu kadar işte……
Keşke bir dostu Ahmet Bey’e dese ki, “Bak muhterem Başkan! Atalarımız bin kusur yıl önce böylesine ihtişamlı bir eser yapmış ve o eser harplere, yangınlara, depremlere, talanlara ve yoksulluğa rağmen, günümüze kadar ulaşmış. Biz bugün böylesine yüce bir eseri ne yazık ki yapamıyoruz. Bu yüzden hiç olmazsa tarihe, sanata ve insanlığa karşı borcumuzu ödemek adına, bu eserleri koruyup kollayalım. Senin yaptığın yanlış, eğer illa ‘ben de bir eser yaparak, tarihe geçeceğim’ diyorsan, bil ki bu hedefine tuvalet ve baraka yaparak ulaşamazsın.”
Biliyoruz ki, kimse bu tavsiyede bulunmuyor. Bilakis, gazeteci bir dostumuz, “Yap Sayın Başkanım yap, ne güzel ettin de oraya bir tuvalet yaptın” demek suretiyle arka bile çıkıyor.
Ahmet Bey de bu iltifatı görünce, zahir ne büyük bir eser kazandırdığını düşünüyor.
Mehmet Şener
Bir yanıt yazın