MENÜ ☰
ATA-AÖF’te Sınavsız İkinci Üniversite Ön Kayıtları Devam Ediyor
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Yazarlar » Leyla, Mecnun’un nesidir?
Mehmet Şener
Leyla, Mecnun’un nesidir?


Söz uçar, yazı kalır demiş büyükler. Ne de doğru söylemişler.  Bir an düşündüm; hani benim şu günlerdir tartışmaya konu olan ve neredeyse iki şehir arasında ufak çaplı bir meydan muharebesine yol açacak yazım, yazı değil de söz olarak söylenmiş olsaydı ve onun da kaydı yapılmamış olsaydı, Allah muhafaza kim bilir hangi manalar, nasıl akla ziyan sonuçlar çıkarılacaktı.Bereket ne söylediğim yazılı olarak öylece duruyor ve virgülünü dahi değiştirme şansımız yok artık. Buna rağmen, başta Kars MHP İl Başkanı Oktay Aktaş olmak üzere birçok yorumcu, yazdıklarımdan öyle acayip sonuçlar çıkarmışlar ki, hani bahse konu yazı ortada olmasa, ‘acaba ne söyledim ki bu insanlar böyle kızmışlar?’ diyeceğim.
Lâkin tereddüde lüzum yok ki; yazı olanca çıplaklığıyla ortada işte…
“Erzurum da kalkınsın, Kars da…” demişiz.
Başka?
“Erzurum, bugüne kadar ne Kars’ı, ne de bir başka şehrimizi kendisine “düşman” yahut da “rakip” olarak görmedi. Düşünün ki geçmiş dönemlerde, özelikle Yıldırım Akbulut’un bakanlık ve Başbakanlık yaptığı yıllarda, hükümetler bariz biçimde Erzurum’u ötekileştirip, Erzincan’ı sahiplenme politikası izlerdi. Böylesine çirkin bir tutum karşısında bile Erzurum’dan kimse çıkıp da Erzincan halkını suçlamadı.
Biz istiyoruz ki, kalkınma topyekûn olsun…
Bu hususta savunduğumuz görüş şudur: Doğu Anadolu’da bir veya birkaç şehrin kalkınması yerine, bölgenin tamamında birbirine yakın gelişmişlik olsun ve her yerde refah düzeyi yükselsin.”
Bu kadar açık yazmış olmamıza rağmen, ne yazık ki, kimi Karslı dostlar gereksiz bir alınganlık göstererek, bizi sanki Kars’a yapılacak yatırımlara karşı çıkıyormuşuz gibi göstermeye çalıştılar.
Haksızlık…
Hoş yazdığımız da ortada, niyetimiz de belli ama yine de yazdıklarımızın başka mecralara çekilmek istenmesi üzdü…
Bugüne kadar değil Kars’a, hiçbir şehre ve hiç kimseye karşı tepeden bakma gibi hastalıklı bir ruh halimiz olmadı, çok şükür…
Bu memleketin bir ferdi ve evladı olarak elbette ki şehrimizi savunup, şehrimizin mamur hale gelmesi için mücadele vereceğiz. Ve bunu yaparken de yaptığımız işi sanki de bir onur madalyası gibi yakamızda taşıyacağız. Ancak bir başkasının hakkını ve hukukunu ihlal etmeyeceğiz, etmedik de…
Yanı başımızdaki Kars’ın veya Ağrı’nın kalkınmış bir şehir olmasından rahatsızlık duyuyor olmamız, bizim akıl hastası olduğumuz anlamına gelir ki, hamdolsun böyle bir sorunumuz yoktur…
ERVAK Başkanı Erdal Güzel konuştu, ardından da ETSO Başkanı Lütfü Yücelik…
Onlar da tıpkı bizim gibi düşünüyorlardı: Doğu Anadolu Bölgesi topyekûn bir kalkınma hamlesi içine girsin.
Aklın yolu bir…
MÜSİAD Başkanı Mustafa Güvenli, ta üç yıl önceden başlayarak bu uğurda muazzam bir mücadele verdi ve hakikaten şapka çıkarılacak bir duruş gösterdi.
Fakat hiçbir zaman Mustafa Güvenli veya arkadaşları kalkıp da, “Hayır lojistik köy Kars’a değil, Erzurum’a kurulsun” demediler.
Müşterek kanaat ve ortak akıl şuydu:
“Mademki uzmanlar lojistik köyün kurulması için en uygun şehir olarak Erzurum’u seçtiler, şu halde, bu yatırım bir an önce kuvveden fiile geçsin.”
Yani Hükümet, bu yatırımın Kars’a kurulmasına karar vermiş olsaydı da, bizler buna rağmen kalkıp ısrarla, “Erzurum’a yapın” deseydik, hakikaten ayıp etmiş olurduk ve komşuluk haklarını çiğnemiş sayılırdık.
Ama öyle bir şey yok ki…
Bilakis, uzmanlar lojistik köyün Erzurum’a kurulmasına zaten karar vermişlerdi. Bizler gecikmeden ötürü telaşlanıp, yatırımın bir an önce hayata geçmesi için çaba harcadık.
Yazdıklarımız ortada…
O yazının o günde arkasındaydık, bugün de…
Buna rağmen aksini savunanlar olacaksa, onlar için de sadece şu misali vermekten başka söyleyecek bir sözümüz olamaz:
Eski yıllarda hikâyeciler vardı. Köy köy, kasaba kasaba dolaşıp halkın merakla dinleyeceği hikâyeleri anlatıp geçimlerini sağlarlardı. Hikâye uzun da, biz kısaltarak vermeye çalışacağız. İşte o hikâyecilerden biri köyün birine gidiyor ve başlıyor Leyla ile Mecnun hikâyesini anlatmaya… Hikâye tam kırk gün sürüyor ve kırkıncı günün sonunda hikâyeci son noktayı koyuyor. Köylünün biri “Beyim tamam da anlamadığım bir husus var” deyince, hikâyeci panikliyor, ama çaresiz soruyor: “Nedir?”
“Hikâye güzel, ama anlamadığım şu, Leyla Mecnun’un nesiydi?”
İşte burası sözün tükendiği yerdir.
Adam kırk gün dinlediği hikâyenin sonunda hâlâ kim kimin nesi olduğunu anlayamamış…
Ne yapalım biz de bugüne kadar hep meramımızı anlatmaya çalışıp durduk.
Zannediyorduk ki derdimizi anlatabilmişizdir. Meğerse hâlâ anlayamayanlar varmış.
Baksanıza adam soruyor:
“Niye Kars’a karşı böylesine düşmanlık besliyorsunuz?”
El insaf ve merhamet…
Bizim için de işte burasıdır sözün bittiği yer…

Mehmet Şener

📆 03 Ocak 2011 Pazartesi 10:28   ·   💬 0 yorum   ·   ⎙ Yazdır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR