Bir hafta sonra dananın kuyruğu kopmuş olacak. Günlerdir kıran kırana geçen “aday olma” yarışında artık son viraj alınıyor. En öne geçebilme adına, türlü manevralara başvuran aday adayları, bu süreçte en çok da medyanın gücünü kullanmak istiyorlar.
Bu sebeple, şu günlerde haber siteleri ve gazetelerin mesaj kutuları hep aday propagandalarıyla dolup taşıyor.Mesajları gönderenler bizzat aday adayları değil; onların piar çalışmasını üstlenen yakınları… Pek çoğu amatörce ve duygusal…
Desteklediği aday adayına övgüler dizerken, ölçüyü öyle bir kaçırıyorlar ki, insanın, “Yahu bu esvapta birini bugüne kadar niye tanıyamadık” ya da “Bu kişiye vekillik az kalır, bakan hatta başbakan olması gerekir” diyesi geliyor.
Yeryüzünde ne kadar “en” varsa, hepsi o aday adayının nevi şahsında temayüz etmiş!
Bazı mesajlar da aynen şöyle başlıyor:
“Eğer Erzurum bugün içerisinde bulunduğu şu berbat durumdan kurtulmak, yarınlarda gelişmiş bir şehir olmak istiyorsa, nokta nokta kişiyi seçmek zorunda.”
Bakar mısınız lafın büyüklüğüne…
Mübarek, vekil adayı değil de “kurtarıcı” sanki…
Haklı olarak diyeceksiniz ki, “Her gönülde bir aslan yatar, filanca kimseler falanca kişi için abartılı övgülerde bulunabilir, ne zararı var?”
Olabilir…
Biz de insanlar niçin birbirini övüp duruyor, demiyoruz zaten…
Burası özgür bir ülke! Belli adamlara dokunmamak kaydıyla dilediğinizi övebilir, yine belli isimler hariç dilediğinize sövebilirsiniz.
İtirazımız, vekil aday adaylarının bu tür saçmalıklara prim vermesi ve aday olmanın yolunun buradan geçtiğine inanmasınadır.
Değil mi ki, Erzurum avuç içi kadar bir şehirdir.
Hemen hemen herkes birbirini tanır veya en azından bilgi sahibidir.
Yapılacak seçim ise, vekil adayı olma seçimidir.
Ne Türkiye Cumhuriyeti’ne başkan seçiyoruz, ne de başbakan…
Bu vekillerin birçoğunun adı sanı bile duyulmayacak.
İşte mevcut dönem…
Allah aşkınıza Erzurum halkı bir defada bu şehrin kaç vekilinin adını sayabilir ve kaç vekil, tarihe geçen hizmetlere imza atmayı başarmıştır?
Hâlbuki şu türden mesajlar gelse çok daha anlamlı olacaktı:
“Aday adayı filanca bu şehrin çözüm bekleyen sorunlarını şu başlıklar altında topladı ve bu sorunların çözümü için vekil olması halinde hem Meclis’te hem de hükümette mücadele edecek.”
Plan, program ve proje zaten hak getire…
Hiç yoktur demiyorum, dişe dokunur bir çıkış yok.
Biraz da işin doğası gereği, kim kimin arkadaşı veya yakınıysa, istiyor ki o kişi aday olsun vekil seçilsin.
Yapıp yapamayacağına bakılmıyor bile…
Bu sebeple üzerinde bin kişinin ittifak edebileceği vekil adayı sayısı o kadar az ki…
Bakan Recep Akdağ için böyle bir ittifaktan söz edebiliriz ama birkaç isim daha bulmak zor.
Keşke, bize yakınlık derecesine göre değil de, taşıdığı potansiyele göre isimleri öne çıkarabilsek ve bu isimleri toplumun ortak talebi biçiminde sunabilsek…
Maalesef her kafadan ayrı bir ses çıkıyor, her gönülde ayrı bir aslan yatıyor.
Sonuçta; derli toplu bir talep olmadığını gören parti yöneticileri, kendi kafalarına göre aday seçiyor.
Yani yeseniz de bu yemeseniz de!
Temayül yoklaması, mülakat ve anket gibi nabız yoklamaya dönük çalışmalar da çok sağlıklı bir sonuç veremeyebiliyor. Çünkü bu tür nokta araştırmalar da yönlendirici olabiliyor.
Neyse ki, bir hafta sonra bütün bu tartışmalar artık geride kalmış olacak. Başta AK Parti olmak üzere, seçime giren tüm partiler listelerini Seçim Kurulu’na verip, meydanlara inecek.
Başka yerde vaziyet nasıl olur bilmem ama Erzurum’da yine kimse listeye bakmayacak ve isimler üzerine bir değerlendirme ihtiyacı duymayacak. Özellikle AK Parti için seçmenin geçer ölçüsü şu olacak:
“Ben Tayyip Bey’e oy veriyorum. Listede kim olursa olsun”
Bu gerçeği bilen bazı aday adayları en başından beri Erzurum’da piar çalışmasına ihtiyaç duymadı.
Biliyor ki Ankara’da adamını bulup listeye girersem, zaten vekil seçilmiş sayılırım.
Ne uğraşacağım kamuoyuyla, basınla ve delegeyle… Adam haklı tek seçmeni olacak, o da parti genel başkanı.
Tamam, realite böyle de, pekii size yetki verilseydi ve vicdanınızla baş başa bırakılsaydınız sizin listenizde kimler olacaktı?
Hiç düşündünüz mü?
Ben bazen düşünüyorum ve sonra kendi kendime diyorum ki, “Allah’tan böyle bir yetki verilmiyor ve böyle ağır bir sorumluluk altında değilim.”
Çünkü bu mübarek karpuz değil ki koklayasın, sıkasın sonra en iyisini seçmeye çalışasın.
Seçeceğiniz kişi vekil adayı ise, işiniz çok zor.
Filancayı sevmek yetmiyor ki…
Mehmet Şener
Bir yanıt yazın