Seçime 36 gün kala meydanlar toz duman oldu. Bu kez, sapla saman yerine, kasetlerle dosyalar birbirine karıştı!
Seçime 36 gün kala meydanlar toz duman oldu.
Bu kez, sapla saman yerine, kasetlerle dosyalar birbirine karıştı!
Medya artık liderlerin hızına yetişemiyor!
12 Haziran’dan sonra, siyasi tablo nasıl olur bilinmez ama bugün meydanları vuran öfke bombaları yüzünden, herkes aynı şeyi sorup duruyor:
“Türkiye nereye gidiyor?”içeride terör ve şiddet tekrar uç vermeye başladı, dışarıda alev alev yanan bir coğrafya… Ve Türkiye seçim arifesinde… Meydanlarda yüksek tansiyon, kürsülerde ateş püsküren liderler…
Beri tarafta ise, geçim derdinde olan milyonlarca insanın şaşkın ve sessiz bakışları…
Seçim meydanları, seçim havasından çıkıp kin, nefret ve öç alma arenasına döndü!
İşte kaç günden beri izlemekteyiz.
Koskoca ana muhalefet partisi, sırf tükürdüğünü yalamamak, yaptığı yanlışı kabullenip geri adım atmamak için, vahim bir yanlışta ısrar edip duruyor:
“Sağlık Bakanı Akdağ, yolsuzluk soruşturmasını engelledi.”
Özeti bu…
Vatandaş CHP’ye soruyor:
“Peki, elinizde belge, delil, kayıt, itiraf ve bir karar var mı?”
-Yok…
-O zaman niçin yanlışta inat ediyorsunuz?
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, tam bir haftayı aşkın süredir, gittiği her ortamda, katıldığı her TV programında aynı şeyleri tekrarlayıp duruyor:
“Ben değil yolsuzluk soruşturmasını engellemek bilakis iddiaların yargıya taşınması için bizzat izin verdim.”
Aslında Kemal Kılıçdaroğlu üst düzey bürokratlık yapmış, devlet terbiyesi almış bir siyasetçi…
Sistemi en iyi o bilmelidir.
Buna rağmen sırf siyasi maraz olsun diye, aynı teraneyi tekrarlıyorlar.
-Seçimlerde bu yolla birkaç puan daha alabilir miyiz?
Önceki gün de yazmıştık. Bu ülkede vicdan ve izan sahibi milyonlarca insan Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a yönelik bu ithama itibar etmedi, etmiyor da…
Şöyle düşünün, bu meselede Bakan Akdağ’ın bir yamuğu olsaydı hiç meseleyi yargıya taşımaya cesaret edebilir miydi?
Dün açıklandı, Bakan Akdağ, Kemal Bey için hem ceza davası hem de yüz milyar liralık tazminat davası açmış. Kendinden emin olmasa böyle iddialı bir hesaplaşmanın içine girebilir mi?
Bazı çevreler bize, “Sizlerin Akdağ’ı savunmanız kadar tabii bir durum olmaz. Çünkü hemşeriniz, sahip çıkmak zorundasınız” diyor.
Dilimiz döndüğünce cevap verdik, yazıp çizdik:
Hayır; Recep Akdağ sadece hemşerimiz olduğu için böylesine itiraz ediyor değiliz.
O’nun dürüstlüğüne, samimiyetine, vatan-devlet sevgisine, cesaretine ve hizmet yolundaki fedakârlığına yürekten inanıyoruz ve yolsuzluk yapanları korumayacağından adımız gibi eminiz…
Bu yüzden Kemal Bey’e ve kurmaylarına diyoruz ki, tamam bir iddia attınız ortaya, O da cevap verdi. Bunda ısrarcı olmayın sonunda mahcup olursunuz…
Bir türlü bize kulak vermediler. Bir iki gün önce de, Gürsel Tekin hem de Erzurum’da yine aynı plağı döndürdü durdu.
Hâlbuki o Gürsel Tekin sayesinde CHP Erzurum’da yeniden kımıldamış ve yarınlara ümitle bakar olmuştu.
CHP’nin yolsuzlukla mücadele etmesi, hırsızı, uğursuzu bulup ortaya çıkarması elbette son derece saygın bir iştir. Ama bu saygın işe gölge düşmemesi ve inandırıcı olması için, azami bir dikkat gerekir.
Misal, “Recep Akdağ yolsuzluğu kapattı” derseniz, baştan çuvallamış olursunuz.
Çünkü Recep Akdağ yolsuz ve vurguncu değil ki, mahiyetindekilerin talanına fırsat versin, göz yumsun…
Mehmet Şener
Bir yanıt yazın