Türkiye, daha yapılan fiyat artışlarının “zam” mı, yoksa “güncelleme” mi olduğu tartışmasında ortak bir yol bulamamıştı ki, kara haber tez yetişti:
-Siirt’in Güroymak ilçesinde, yola döşenen mayının patlatılması sonucu, zırhlı araçta bulunan 5 polis memuru şehit düştü, 3 sivil vatandaş öldü. Tam bu noktada sırası gelmişken bir itirazımı ifade etmek istiyorum. O itirazım da şudur:
Terör saldırısı sonucu ölen polise, askere, korucuya, öğretmene, hasılı isminin önünde “kamu görevlisi” yazan herkes için, yerli yerinde bir ifadeyle “şehit” diyoruz.
Fakat nasıl oluyorsa aynı saldırıda hayatını kaybeden sivil insanlar için, “ölü” demekte çok ısrarlıyız.
Sonuçta o sivil dediğimiz insanlar da, aynı kahpe tuzağın kurbanı olmuyor mu?
O insanların isminin önünde asker-polis gibi bir ifade yer almaması, neden bir “paye” noksanlığına yol açsın ki?
Şehitlik; Allah’ın verdiği bir ölüm mertebesi olduğuna göre, biz kullar bu mertebeyi neden sadece “kamu görevlileri”ne mahsus bir “hak” şeklinde yorumluyoruz?
Acaba şöyle desek dini açıdan bir mahsuru var mıdır?
-Dün Güroymak ilçesinde, 5’i polis, toplam sekiz vatandaşımız şehit oldu.
Buna din mi cevaz vermez, yasalar mı engel olur?
Bu hususta, bir bilen bizi de aydınlatırsa seviniriz. Zira bir insanın isminin önünde “kamu görevlisi” ibaresinin olmaması, o insanın menfur bir terör saldırısında ölmesini, vaka- adiyeden saymaz.
Neyse…
Ankara cevap araya dursun, atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti.
Bakan Bey’in “güncelleme”, muhalefetin “zam” dediği bu fiyat artışı, anında sokağa yansıdı ve ilk bakışta alakasız gibi duran ürünlerin bile fiyat yaftaları değişti.
İşte kara kış kapıda…
Kömürümüz de ithal, doğalgazımız da…
Hani yarım saat kesilse, kıyamet kopardığımız elektriğimizin yüzde altmışı da dışarıdan geliyor.
“Ekmek elden, su gölden” devrinde değiliz.
Buğday da ithal, mazotta…
Hükümet, henüz işe uyanmış olacak ki, şimdi bol keseden dağıtılan karşılıksız yardımları bir kurala bağlamak istiyor.
Misal:
Devletten yardım alan bir kimse, (düşkün, yaşlı ve mecalsiz değilse) bu yardımın karşılığında kamuda bir hizmet sunacak.
Yani 30 yaşındaki tosunlar, karılarını devlet kapısına yardım dilenmeye gönderip, kendileri kahvede taş dizemeyecek.
İhtiyacın varsa, yap şu işi al hakkını.
Bu kadar basit; en başta olması gereken bir şey…
Bir ülke düşünün ki, ne petrol zengini, ne turizm patlaması yaşıyor, ne de halkına bin yıl yetecek kadar madenleri var…
Bilakis, iki yakası bir araya güç bela gelmiş.
Bir yanda ülkeyi yakıp yıkmak isteyen bölücülere karşı mücadele verirken, hemen her gün can kaybı veriyor, trilyonları harcıyor; bir yanda da vatandaşını rahat yaşatmak için, A’dan Z’ye her şeyi ithal ediyor!
Sizce bu normal bir durum mu?
Bu millet terörü kanıksadı. (Maalesef öyle) Baksanıza 5’i polis, 8 insanımızın kahpe bir pusuda yitip gitmesi dahi, magazin haberlerinin önüne geçemiyor!
Fakat ekonomi bambaşka bir şey…
Ne demek istediğimizi merak edenler, dünyada olup bitenlere bir baksınlar; anlarlar…
Mehmet Şener
Bir yanıt yazın