Palandöken başından beri, Erzurum’un yarınlarının bugünden daha iyi olacağına inanmaktadır. Bu yüzdendir ki, enerji boru hatlarını, hayvancılığı, kış turizmini, sağlık ve eğitim merkezi meselesini hep önemsedik ve her fırsatta bu kavramların altını kalınca çizdik. Ama beri taraftan da, şehrin sorunlarını görmezden gelmedik, gelemezdik de… Zira daha güzel yarınlara ulaşmanın bir yolu da, bugünkü sorunların aşılmasından geçiyor. Misal; Erzurum’un en azından Avrupa çapında bir kayak merkezi olabilmesi için, spor tesisleri kadar, şehrin genel görüntüsünün de düzgün olması gerektiğini savunduk durduk.
Bu görüşümüzü dillendirirken, yerel yönetimler “hiçbir hizmet yapmadı” demedik. Elbette yapılan olumlu işler var; ancak yapılması gerekenlerin yanında bu olumlu işler son derece azdır. İşte bu noktaya dikkati çekmeye çalışarak, daha uzun mesafeler alınmasına uğraşıyoruz.
Bu tavrımız zaman zaman yerel yöneticilerimizi üzüyor. Misal; Büyükşehir Başkanı Ahmet Küçükler’in, “Kentsel dönüşümde önemli aşama katettik, ama gazeteniz bu hizmeti küçümsüyor” şeklindeki sisteminde olduğu gibi…
Ahmet Bey bu sistemini bir toplantı sırasında ve ayaküstü dile getirdi. O gün orada şartlar uygun olmadığı için yeterli bir cevap verememiştik. Şimdi bu konudaki düşüncelerimizi, bir defa daha tekrarlamak istiyoruz.
Erzurum kalkınma trenini kaçırmış bir şehir olmasına rağmen, şu son birkaç yıl içinde, sanki kaçıp giden bu trene yetişebilecek bir umut yakaladı.
Tamam, Erzurum’un muadili şehirler başını alıp gitmesine gitti, fakat top yekun bir hamle ile yarışa yeniden dahil olma ihtimali çok da uzak durmuyor.
Argümanlarımız şunlar:
-Erzurum, Turkcell ve Finansbank çağrı merkezleri sayesinde, bu alanda yavaş yavaş ülkenin çağrı merkezi üssü olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Sağlık Bakanlığı’nın yanı sıra bir çok kurum yeni çağrı merkezleri kurmak için start verdiler. Bu da birkaç bin kişinin istihdam edileceği anlamına geliyor.
-Atatürk Üniversitesi’nin giderek büyüyen yapısıyla, Erzurum yükseköğrenim alanında üç beş il arasına girmeyi başardı. Hem öğrenci sayısı artıyor, hem de üniversitenin eğitim kalitesi. Bu yıldan başlayarak, Atatürk Üniversitesi tıpkı 1980’den önce olduğu gibi, yeniden başka ülkelerden öğrenci alıyor. Bu husus Atatürk Üniversitesini en azından komşu ülkeler nizdinde son derece önemli kılacaktır.
-Erzurum, İran ve Kafkaslar’dan gelen enerji boru hatlarının tam merkezindeki bir şehir. Yani enerji koridoru üzerinde duruyoruz. Bu gerçek uzun vadede Erzurum’u hem güvenlik, hem de bu alanlardaki yatırım açısından avantajlı kılmaktadır.
-Bu yıl Erzurum, ilk ve orta öğrenim sınavlarında aldığı toplam puanla, artık ayaklarına vurulan prangalardan yavaş yavaş kurtulmaya başladı. Bu sonuç elbette ideal olan değildir; ama ideale giden yolda önemli bir hamledir. Şayet bu başarı trendi yıllar içinde artarak sürüp giderse Erzurum bu alanda da “merkez” olma özelliğine yeniden kavuşabilir.
-Her ne kadar son derece büyük sorunlarımız varsa da, Erzurum esasında uzun vadede hayvancılık alanında ciddi bir merkez olabilir. Yeter ki hükümet doğru politika izlemeyi sürdürsün ve hayvancılık alanındaki teşvikte doğru kararlar alsın. Doğa ve tabiat şartları öyle ya da böyle günün birinde Erzurum’u ülkenin et deposu haline getirecektir. Bütün mesele, akıllıca kararlar alınıp uygulanmasından ibaret.
-Büyük kentler bir yana, Erzurum sağlık alanında sahip olduğu imkanlarla hem bölgesinde hem de yakın bölgelerde en avantajlı bir kenttir. Üniversite ve devlet hastaneleri yadsınamayacak çapta büyüktür. Bu imkanlara sürekli yenilerinin eklenmesiyle, Erzurum sağlık alanında da civar ülkelere de hizmet verebilecek bir merkez olma yolunda ilerliyor. Bu gerçeği içinde yaşadığımız için belki göremiyor olabiliriz ama dışarıdan bakanlar farkı çok net görebiliyor.
-Kış turizmi… Bu hususta zaten görüşümüz bellidir. Başından beri Erzurum’u kalkındıracak sektörlerin başında kış turizmi çok önemli bir yere sahiptir, diyoruz. Daha yapılacak çok iş ve yürünmesi gereken çok yol var. 2011 elbette önemli bir dönüm noktasıdır ama işin tamamı değildir. Kış turizmi devletin şu sıralar yaptığı tesislerden de ibaret değil. Şayet Erzurum günün birinde kış turizminde bir merkez olacaksa, bunun için şimdiden başlanarak çok çalışma yapılması gerekir.
-Sanayiyi yok saymak mümkün değil. Ama bu iklimde ve rakımda sanayinin kolay bir iş olmadığını da biliyoruz. Bu sebeple kalkınma yolunda sadece sanayi deyip durmak, boşuna bir çabadır. Ama asla olmaz, diye bir iddia da yanlıştır.
Evet… Bütün bu işlerin yanı sıra Erzurum’un bir de kentsel dönüşüm gibi, hayati bir sorunu var. Tamam, zaman içinde kentsel dönüşüm de kendiliğinden olmasına olur da, gönül arzu ediyor ki o zaman 20-30 yıl olmasın.
Başkan Küçükler sitem ediyor, biz çok iş yaptık diye…
Biz de diyoruz ki iş yapılmasına yapılıyor elbette ama yeterli değil. Diğer sektörlerin gelişip yol alması gibi, kentsel dönüşüm de ivme kazansın ve o sektörlere ayak uydursun.
Bunun için de belediyelerin daha fazlasını yapması gerekir. Biliyoruz bu daha fazlası için belediyelerin yerel kaynakları yeterli değildir. Merkezi hükümetin çok özel ve dolgun bütçelerle belediyelere arka çıkması kaçınılmaz bir gerçek. Ancak bunun için son derece tutarlı ve rasyonel projelerimizin olması lazım.”…Hükümet bize para versin” demekle olmaz.; hükümetin ciddi kaynak aktarabilmesi için, ayağı yere basan projelerimizin olması lazım. Bu noktada Erzurum yerel yönetiminin çok donanımlı olduğunu düşünmüyorum. İyi niyet ve çaba var elbette; ama Erzurum’un kentsel dönüşümü için iyi niyet ve çabadan daha fazlasına ihtiyaç olduğu da aşikardır. Bu hususta başkan Küçükler’in, “TOKİ’den arsa karşılığı daire aldık” şeklindeki sözleri, işin önemi karşısında zayıf kalmaktadır.
Erzurum’u yeniden yarışa dahil etmek istiyorsak, mevcut hız ve çalışmayla yetinemeyiz. Daha fazlası olmalı ki Erzurum her yanıyla görücüye çıkabilsin. Diğer türlü üç ayaklı bir masaya benzer…
İşte bu sebeple Başkan Küçükler siteminde uzun vadede haklı değildir.
Bir yanıt yazın