Öyle olaylar yaşanıyor ki bu türden bir hadise üçüncü sınıf dünya ülkelerinde bile olmaz diyoruz. MHP Erzurum milletvekili Oktay Öztürk öyle bir iddia attı ki ortaya bu duruma akıl sır erdirmek mümkün değil. Pusula?nın dünkü sayısında ? Göleti  buraya kim koydu?? manidar başlığıyla yayınlanan haber pes dedirtti.  Meğer beş işçimize mezar olan Aşkale?deki Karasu 2 HES göleti DSİ?nin izni olmadan su tutmuş. DSİ?nin göletten haberi yokmuş.

Bu iddialar MHP milletvekili Oktay Öztürk?ten geldi. Öztürk konuyu meclise taşımış ve Enerji ve Tabi Kaynaklar bakanı Taner Yıldız?a yazılı olarak sormuş. Yıldız?ın cevabı ise TEDAŞ Genel müdürlüğünün özelleştirme kapsamında olduğu için sorunun muhatabının kendileri değil , maliye bakanlığı olduğunun yanıtını vermiş. Maliye bakanlığından ise henüz konuyla ilgili bir cevap gelmiş değil. Düşündürücü olan Aynı Bakan yani Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız daha önce kendisine sorulan ?5 işçinin suya girme talimatını kim vermiş?? sorusuna ?kendi başlarına karar vermişler, durumdan vazife çıkarmışlar? cevabını vermiş olması. Madem konuyla ilgili soruların muhatabı siz değildiniz neden daha önce bu cevabı verme gereği duydunuz? Sizin bu cevabınızla olayla ilgili tutuklu bulunan bir kişi bu serbest kaldı.

Taner Yıldız?ın çelişkili cevaplarını bir kenara bırakırsak, olayın asıl vahim tarafı DSİ?nin gölettin su tuttuğundan haberdar olmaması.  Nasıl yani dedirtecek türden bir iddia bu. Olayın yaşandığı günden beri yazıyoruz. Elektrik direği göletin tam ortasındayken  su tutmasına nasıl izin verildi diye? Meğer DSİ?nin göletin su tuttuğundan haberi bile yokmuş. Buyurun size yalnızca Türkiye?de yaşanacak bir olay. Müteahhit firma işi bitirmiş, göletin su tutmasını sağlamış, üretime başlamış, DSİ ise yoğun iş programından olsa gerek hadiseyi fark etmemiş bile. Yani müteahhit durumdan Taner Yıldız?ın işçiler için kullandığı ifadeyle ? durumdan vazife çıkararak? gölete su tutturmuş. Öyle ya bu gölet yapıldı elbet su tutacak diye düşünmüş.

Şükretmek lazım ki Türkiye?de su ile ilgili büyük felaketler yaşanmıyor. Durum gösteriyor ki DSİ teşkilatı hiç de  iç açıcı durumda değil. Bizim ülkemizde istifa müessesesi ne yazık ki çalışmıyor. Koltuğa bir kere oturan öyle sıkı bağlarla bağlanıyor ki çözebilene aşk olsun. Birkaç haber hatırlayalım; Yıl 1995 Japonya?da yaşanan deprem sonrasında Kobe kenti belediye başkanı şehre üç gün su veremediği için bırakın istifa etmeyi harakiri yaparak intihar etmişti. Buyurun size onurlu davranış.  Yıl 2006 İsveç Kültür Bakanı Chilo televizyon bandrolünü 16 yıldır ödemediğini itiraf edip istifa etmişti.  Bizim ülkemizdeki yolsuzluk iddialarını hatırlayın, soruşturma geçirenler bile hayır yok hepsi yalan inkarını yapmaktan çekinmiyorlar? Yıl 2008 Japon tarım bakanı Ota, küflü piliçlerin hastanelerde satılmasından sorumluluk duyarak istifa etmişti. Bizde sütten hastanelik olan çocukları hatırlayalım! Yıl 2009 Kuzey Ren eyaleti  ulaştırma bakanı aşırı hız yapıp ceza yiyince görevinden istifa etmişti. Bizde trafikte ekiplerince durdurulan bürokratların ? sen benim kim olduğumu biliyor musun? sorusuyla nasıl da paralel bir davranış(!)

Ne zaman ki bizim ülkemizle ilgili olarak bu tarz istifa haberleri yazmaya başlarız, işte o zaman Türkiye gelişmiş bir ülke konumuna gelir. İstifa etmek, ben bu işi yapamıyorum demek büyük bir erdemdir.

Bu hatırlatmalar sonrasında eğer MHP milletvekili Oktay Öztürk?ün iddiaları doğruysa DSİ yetkililerinin ne yapması gerektiğini bir daha yazmak kör göze parmak olur. DSİ yetkilileri tıpkı yukarıda sıraladığımız ülkelerin bürokratları gibi onurlu bir davranış sergileyeceklerdir. Zira bu ihmal yüzünden 5 işçimiz hayatını kaybetti. Kendileri bu etik davranışı sergilemezlerse umarım hükümetimiz onurlu bir davranış sergileyerek gerekli cezaları verir.