MENÜ ☰
ATA-AÖF’te Sınavsız İkinci Üniversite Ön Kayıtları Devam Ediyor
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Yazarlar » BİR DERYA-DİLİN NİYAZI
Belkıs Altuniş Gürsoy
Belkıs Altuniş Gürsoy
Tüm yazıları için tıklayınız.
BİR DERYA-DİLİN NİYAZI


Kalabalıkların dağdağasından bunalan Fuzûlî, kendisini sık sık Kerbela çölünde  bulurdu. O ancak bu  sahrada  iç dünyasıyla baş başa kalmış olmanın  efsunlu güzelliğini yaşardı.

Yine böyle bir gündü. O, siyah gözlerinin kadife bakışlarını ismi kadar ciğer-sûz  bu çöllerin altın ufuklarına çevirdi. Binlerce deve kervanı bu sarı kumlara bata çıka, gecenin vuruculuğunda günün yakıcılığında savruldu durdu diye düşündü.  Nice kervanların çıngırakları ile develerin ahenktar adımları yankılandılar ta uzaklarda.  Nice mehtaplı gecelerde şiir perileri gezinip durdular bu uçsuz bucaksız  boşlukta. Deli rüzgârlar nice ayak izlerini, nice işaret taşlarını  silip yok ettiler. Nice kum fırtınaları buraları darmaduman etti. Bu vahşi  ummanın içinde susuzluktan kavrulan, yolunu şaşıran  nice can telef oldu kimbilir? Sahra, göz alabildiğine uzayıp gidişine mukabil; darlık, yokluk ve  zorluk  demekti. Bu mekân;   sınırlarının genişliğine  rağmen imkânların köreldiği, sabırların tükendiği, ümitlerin tıkandığı bir  yerdi.

Ama her şey zıddıyla kaimdi. Her şeyin bir ters yüzü bir de düz yüzü vardı bu âlemde.  Çöl zahmet olduğu kadar da rahmetti. Bu kum denizi renksiz ve şekilsizliğin içinde umulmadık hazinelerin anahtarlarını verirdi talep etmesini bilene..

Bu yüzden olsa gerek, Fuzûlî  sık sık bu sahraya koşar adım varırdı.   “Çöl, ruhumu dinlendirir, yüreğimi  besler. Beni fikrin doruklarında  gezdirir, hülya denizlerinde yüzdürür, varolmanın esrarına erdirir. İçimde nice nice gülzarlar, lalezarlar    yeşertmeme sebep olur. Başı bulanık heybetli dağların ihtişamını, kan rengi güllere serenat yapan bülbüllerin elhanını, nice muştularla donanmış sabah rüzgârının cevelanını  ben hep bu çölün feyzinden toplarım. Ağaran her günün yeni bir başlangıç olduğunu ben bu yaban yerlerde fark ederim. Gümrah ırmakların feveranını, seher ufuklarının al-penbe dalgalanışını ben hep bu tek renkli ummanın sahillerinden seyrederim.   Gölgesini ırmağa salmış salkım söğütlerdeki şiiriyeti, halk edilişdeki hikmeti, fani bedenlerdeki ebediyeti bu çölün kısırlığında  yakalarım. Bütün mevsimleri bahar tazeliğine ulaştıran, bütün karanlıkları   şafak alacasına boyayan   güzelliği bu sahra esirgemeden  heybeme boşaltır. Sessizlikteki sesi, renksizlikteki revnakı, mahrumiyetteki zenginliği ben bu badiyede bulurum. O sebepten çöl beni kendine çeker oldum olası.  Orada ağrıyan kalbimin sızıları diner, orada uğuldayan başım serinler.  Söz cevherlerini mana ibrişimine dizmek için muhtaç olduğum kudreti  ilham perileri bana burada bahşederler. Mavera burada sırlarını koynundan akıtıp duyabilenlerin avuçlarının içine bırakır. Bu vahşi  çölde öteler dile gelir. Sessizliğin sesinde nice yanık sedalar,  nice içli nağmeler bir şiir senfonisi dokurlar.  Şeyda gönlüm bu baş döndüren hayal  çağlayanlarıyla yunup sessizliğin sesiyle kendini avutup durulur.  Bu çerçevesiz  boşlukta binbir desen elvan elvan dokunur. Gözlerim tek rengin boyasından nice gönül çelen  levhalar çizer. Hayal fırçasıyla o renklerden sırça saraylar, ahu gözlü ürkek ceylanlar, billur suların oynaştığı mermer şadırvalar nakşederim. Mecnun’un Leyla uğruna kendisini çöle vuruşundaki sırra burada aşina olurum.  Kays’ın  yaralı yüreğinden kopan ahın ateşini çöl semalarında seyreylerim. Beşeri varlığımın dar kalıplarını kırıp bilinmeyen menzillere doğru keyfimce süzülürüm.  Nihayetsiz çölde sonsuzluk kapılarının bir bir açıldığını hissederim. Dağ başlarının, mağaraların, sahraların  insanı arındırmakta,  safiyet kazandırmakta  bir eşik vazifesi gördüğünü ben burada meşk ederim.” Cümlelerini fısıldayan  Fuzuli kendi âlemine   dalıp gitmişken etrafında dolaşan şiir perisinin kanat şakırtılarıyla bir rüyadan uyanır gibi oldu.  Şair  “ Bu dem  gün değmemiş cevahir sandığını açma vaktidir. Bu dem tam da ilham denilen “İlahi tebessüm”ün önünde  baş eğme vaktidir. Kelam elmasını   mahir  bir kalemle yontma  vaktidir. Bu an zümrüdüankanın sunduğu kâseyi içme  vaktidir.   Bu dem masivayı aşıp da Yaradan’la buluşma vaktidir.” Diye inledi.  Fuzuli; feyizli bir sağanağın  altında    gaşy olmuş bir hâldeyken yüreğinden dökülen bir  yakarışla titredi.

Ya Rab hemîşe lütfunu kıl reh-nümâ bana

Gösterme ol tarîki ki yetmez sana bana

(Rabbim! Lütfunu daima bana rehber kıl. Sana ulaşmayan yolu bana gösterme.)

 

Kat’eyle âşinâlığım andan ki gayrdır

Ancak öz âşinâların et âşinâ bana

(Senden başka her şeyden benim dostluğumu kes. Beni sadece kendi dostlarınla dost kıl.)

Bir yerde sâbit et kadem-i i’tibârımı

Kim rehber-i şerîat ola muktedâ bana

(İtibar ayağımı bir yerde sabit kıl ki,  orada sadece dininin  yol göstericisinin (Hz. Muhammed’in) yolundan gidilmiş olsun.)

Yok bende bir amel sana şâyeste ah eğer

A’mâlime göre vere adlin cezâ bana

(Eğer senin adaletin bana fiillerime gore bir ceza verirse yazık. Çünkü bende sana yaraşır bir iş yok.)

Havf-ı hatâda mustaribim var ümîd kim

Lütfun vere beşâret-i afv-ı atâ’  bana

(Hata korkusuyla mustaribim. Senin lütfunun hatalarımın  bağışlanacağı müjdesini bana vereceğini ümit ediyorum.)

Ben bilmezem bana gereğin sen hakîmsin

Men’eyle verme her ne gerekmez sana bana

(Ben bana gerekeni bilmem. Sen hakimsin. Bana gerekmeyeni  benden uzaklaştır.)

Oldur bana murâd ki oldur sana murâd

Haşâ ki senden özge ola müddeâ bana                                                                                               ( Benim istediğim senin istediğindir. Haşa benim senden başka bir istediğim yoktur.)

Habs-i hevâda koyma Fuzûlî-sıfat-esîr

Ya Rab hidâyet eyle tarîk-i fenâ bana

Ya Rabbi beni fuzuli gibi heveslerimin habsinde esir koyma.Bu kötü gidişime bir hidayet nasip eyle.( Veya beni senin aşkın yolunda  yokuluk yoluna yönelt.)

📆 27 Şubat 2013 Çarşamba 15:20   ·   💬 0 yorum   ·   ⎙ Yazdır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR