Büyük Birlik Partisi parti meclisinde bulunan bir arkadaşı anlatıyor rahmetlinin.
Yıl 1997, Muhsin bey bizi olağanüstü topladı. “Amerika’ya davet edildim. Konunun ne olduğunu bilmiyorum ama Beyaz Saray’da bir görüşme ayarlandı, bilginiz olsun” dedi. Ve o gün geldiğinde kendisini Esenboğa Hava Limanından uğurladık. Dört gün sonra geri döndü. Yüzünde inanılmaz bir kızgınlık vardı. Hiç vakit geçirmeden Amerika’da neler olduğunu anlatmaya başladı. “Arkadaşlar, beni kendi ülkeme nasıl olacaksa Başbakan yapacaklarmış. Amerika’da bir üniversiteden bana fahri doktora verip önce sempati uyandıracaklarmış. Sonra belirli toplantılarda konuşmacı olmamı sağlayacaklarmış. Eğer ben olur verirsem ilk seçimde Başbakan olacakmışım” dedi.
Bizde kendisine sorduk, Peki bunların karşılığında ne istiyorlar?’
‘Büyük Ortadoğu Projesine destek’ dedi.
Peki siz ne cevap verdiniz? “Cevabım açık. Siz benim ülkemi yönetemezsiniz, eğer sizin eliniz ile o koltuğa gelip, İsrail’e vatanımı teslim edeceksem, ölmeyi tercih ederim” dedim.
Konuşma aynen böyle geçiyor. Ne kadar doğru bilinmez ama eğer rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu Amerika’ya bir görüşmeye gitti ise mutlaka devletin istihbarat kaynakları bu bilgiye de sahiptir.
Benim güzel ülkemin var oluşundan buyana yaşayanların değil, ölenlerin kıymetli olduğu aşikardır. Muhsin Yazıcıoğlu’da yaşarken siyasetçi olarak seçmenden yeteri kadar destek görmedi. Ne zaman o helikopter düştü, ya da düşürüldü, o gün kıymeti anlaşıldı.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü üzerinden tam 4 yıl geçti, sır perdesi hala aralanamadı. Bir helikopter düştü. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti aciz kaldı. Köylüler el yordamı ile enkaza ulaştı. Olayın üzerinden epey bir vakit geçti. Cumhurbaşkanı bir çıkış yapıp olayın sobataj olabileceğini açıkladı ve Türk Silahlı Kuvvetlerini işaret etti. Bir takım video görüntüleri basına servis edildi.Sonuç hala belirsizlik.
Muhsin Yazıcıoğlu ismi en çokta Kosova mücadelesinde ön plana çıktı. Kosovalıların kurtarıcı gözüyle baktığı Yazıcıoğlu, üç kez ölümden döndü. Dördüncü kez Azrail’e teslim oldu. Kamu vicdanında Muhsin Yazıcıoğlu ölmedi, öldürüldü. Öyle ki; sosyal medyada sağcısı, solcusu bugün hep aynı sloganı paylaştı. Muhsin Yazıcıoğlu’nun ‘üşüyorum’ adlı şirine atıfta bulunuldu. “BETON ÇOK SOĞUK, ÜŞÜYORUM’ DEMİŞTİ YA REİS, ARTIK BÜTÜN ÜLKE ÇOK SOĞUK!!!’’ yazıları paylaşıldı.
Yaşarken olmasa bile öldüğünde aranan lider oldu. Bunun ona bir faydası olmadı ama eğer yaşasaydı bu siyasi gelişmeler ışığında, Arap Baharı ve çözüm sürecinde tehlikeli bir isim olacaktı. Yazıcıoğlu, ardına onlarca soru işareti bırakarak Hakk’a yürüdü, geriye 25 yıl önce Mamak cezaevinde yazdığı, bugünlerde dillerden düşmeyen o şiiri kaldı.
Bir coşku var içimde bu gün kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgar gibi süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum
Zikre dalmış her şey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum…
Bir yanıt yazın