Erzurum’da kopan ancak asıl Ankara’yı toza dumana boğan bu “yargı fırtınası” ne zaman durulur yahut da durulur mu şimdilik belli değil…
Bugün için belli olan, kurumların birbirine olan inancının kaybolduğu ve giderek derinleşen siyasi bir krizin bütün bir toplumu tık nefes bıraktığıdır.
Yürütme, yargıya güvenmiyor; yargı yürütmeye…Mesele; yalnızca “yargı krizi” ile sınırlı olsaydı, bir şekilde bu girdaptan çıkış yolu bulunabilirdi. Fakat gelinen nokta gösteriyor ki, mesele; “yargı krizi”nden çok öteye geçip, “güven bunalımı”na dönüşmüş durumda.
Anayasa’nın tarif ettiği “kuvvetler ayrımı ilkesi”, öylesine anlamını yitirmiş durumda ki, meşruiyetini yasadan alan kurumlar, birbirlerini “illegal karar almakla” suçlayabiliyor.
Dün demiştik ya, kimin haklı kimin haksız olduğu artık çok önemli değil… Toplum; bu fırtına sonunda ülkenin hangi ıssız bucaklara savrulup savrulmayacağının endişesi içinde…
Yürütme mi ideolojik davranıyor, yargı mı siyasi karar alıyor?
Sahi kim kimin yetkisine müdahale ediyor?
Bir başka soru da şu: Toplumun ortak paydası olması gereken hukuk, kişilerin elinde oyuncak mı oluyor?
Yani hukuk pay haline getirilip sonunda da, egemenlerin birbirine karşı verdikleri mücadelede güç gösterisi haline mi dönüştü?
Erzurum- Ankara hattı, hiç olmadığı kadar karmaşık bir trafiğe sahne oluyor.
Bütün gözler, şarkın bu yüksek irtifalı şehrine çevrilmiş durumda. Ne kar, ne gece donduran soğuk, artan siyasi harareti dindirmeye yetmiyor.
Palandöken’de karlar eriyor, ama Ankara’da tansiyon düşmüyor.
Önceki akşam, dört savcının “özel yetki”leri alındı, dün de yeni “özel yetkili” başka savcılar atandı…
Erzurum Adliye Sarayı, 48 saat içinde, tarihinde yaşamadığı kadar büyük bir gerilime tanık oldu.
Öncesinde orta ölçekli ve kendi halinde bir adliye sarayı iken, önceki günden itibaren artık tüm gözlerin üzerine dikildiği bir “kriz merkezi” haline dönüştü.
Yetkiler el değiştiriyor, avukatların tutuklamaya itirazları anında reddediliyor.
Tüm zamanların en hızlı adliyesi oldu Erzurum adliyesi!
Olup bitenlere bir mana veremeyen sade vatandaş ise,  kimin haklı kimin haksız olmasından çok, ülkenin hangi bilinmez limanlara sürüklendiğini düşünmeye başladı.
Ankara’da kelimenin tam anlamıyla ve de moda deyimle akıl tutulması yaşanıyor…
Cumhurbaşkanı’nın da devreye girmesine rağmen, tansiyon düşmüyor.
Ne yürütme geri adım atıyor ne de yargı…
Bu bilek güreşinin sonu nasıl neticelenir bir bilen de yok…
Gerginlik kol geziyor, sağduyu firarda!

Mehmet ŞENER