Haberler o kadar can sıkıcı ki, inanın gazeteyi hazırlarken güzel bir haber bulup öne çıkarmak için, adeta iğneyle kuyu kazıyoruz. Yazı işlerindeki arkadaşlarla, neredeyse artık kavga eder duruma geldim.
“Yahu hep mi iç karartıcı oluyor bu haberler, yok mu şöyle tebessümle karşılayacağımız güzel bir gelişmeler?” deyip durdukça, aldığım cevap değişmiyor: “Ülkemiz, şehrimiz neyi yaşıyorsa biz de onları haber yapıyoruz”.Doğru… Hoş ben de biliyorum böyle olduğunu ama her insan gibi ben de, ülkeme ve şehrime dair abartılı da olsa güzel haberler duymak, okumak istiyorum.
Neylersiniz, manzara bu…
Öyle ya madem ki, “gazeteci yaşadığı çağın tanığıdır”, yahut da “gazete tarihin müsvedde yazılmış şeklidir”, çaresiz bu süreci yaşamak zorundayız.
Neyse ki, tek tük de olsa, “oh be” diyeceğimiz bir iki haber çıkıyor.
İşte bu haberlere iki örnek:
-Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Dumlu Aydın, tansiyon hastalarına dönük geliştirdiği yeni bir tedavi sistemi ile dünya çapında adından söz ettirmeyi başardı ve çok prestijli meslek dergilerinde adından genişçe söz edildi. Hatta, aynı amaç doğrultusunda bir çok ülke tarafından konferans için davet edildi.
Bilenler biliyor da, bilmeyenler için özetleyerek söylemek gerekirse, Mehmet Dumlu Aydın, vaktiyle çok büyük haksızlıklara uğramış kıymetli bir tıp insanıdır. Şayet Rektör Prof. Dr. Hikmet Koçak ve yeni hastanenin yeni yönetimi, Dumlu’ya reva görülen “zulme” müdahale etmemiş olsaydı, kimbilir bugün haksızlığın boyutu nerelere ulaşmış olacaktı.
Bereket, aklıselim ve vicdan galip geldi ve Dumlu gibi kıymetli kimselerin önü açılıyor.
İkinci güzel haber ise, haberden ziyade bir öneriydi.
Önerinin sahibi DOSİAD Başkanı kıymetli meslektaşımız İbrahim Aydemir’den geldi. Tam yerinde bir çıkışla, doğru bir hamle yaptı:
“2011 Yılı Alvarlı Muhammed Lütfü Efendi Yılı olsun”
Ne de güzel yakışır…
Çünkü Alvarlı Efe, hem yerel hem de evrensel yanı olan çok kıymetli bir alim ve sanat erbabıdır. Nasıl ki, Mevlana veya Yunus Emre yılı oldu ise, Alvarlı Efe yılı da olabilir. Hoş Alvarlı Efe’nin ne reklama ne de tanıtıma bir ihtiyacı yok ama, genç nesillerin daha kapsamlı bilmeleri ve şiirlerinin çok daha geniş kitlere ulaşması için, böyle bir karar alınmalıdır.
Malum 2011 yılında Erzurum’da dünya çapında ses getirecek bir büyük spor organizasyonu yapılacak. Adet olduğu üzere böylesi büyük organizasyonların kültürel ve sanatsal yanı da çok öne çıkmaktadır. Yani mesele sadece kayak yarışlarından ibaret görülmüyor.
Tamam, spor ana unsur fakat yanı sıra da sosyal ve sanatsal faaliyetler de icra ediliyor.
Alvarlı Muhammed Lütfü Efendi, Erzurum’un yetiştirdiği ama haklı şöhreti sınırlar ötesine geçmiş çok büyük bir şahsiyettir.
Dini yanı ile bir İslam alimi, şiirleriyle önemli bir şair, hikmet yüklü tespit ve öngörüleriyle de evrensel nitelikte bir aydındır.
O’na dair, yaşanmış ve birinci elden nakledilen yüzlerce ibret dolu kesit var. Misal; birinde Alvarlı herkese ders olacak şu yaklaşımda bulunuyor:
Günün birinde adam çocuğunun elinden tutup, Alvarlı Efe Hazretleri’nin huzuruna çıkıyor.
“Efe Hazretleri, bu benim oğlum yakında askeri mektebin imtihanına girecek; bir dua buyursanız” deyince, Alvarlı o mübarek çehresine konan tebessümü ile çocuğun başını okşuyor ve diyor ki, “Hay hay hep birlikte dua edelim inşallah kabul görür. Fakat duadan önce bu yavrumuzun imtihana iyi hazırlanması, çok iyi ders çalışması lazım gelmez mi?”
Dedik ya bu ve benzeri yüzlerce kesit sunulabilir…
Alvarlı, aklı, ilmi ve çalışmayı tavsiye edip durmuş ömrü boyunca…
Ne post serip nema toplama gibi bir derdi olmuş, ne de etrafına halkalar kurup, dünyadan kopmuş.
Okumuz, yazmış, araştırmış ve dünyada neler olup bittiğini analiz etmiş.
İbrahim Aydemir’in bu teklifi beni ziyadesiyle heyecanlandırdı. Öyle inanıyor ve diliyorum ki, şehrimizin yöneticileri bu ciddi öneriye sahip çıkarlar ve 2011 yılında bir yandan dünya çapında bir spor organizasyonuna ev sahipliği ederiz, beri yanda da Alvarlı gibi değerli bir isme layık olduğu önemi göstermiş oluruz.
Erzurum’un tarihi nice büyük şahsiyetlerle doludur. Alvarlı da yakın tarihte yaşamış bu numune ve önde giden Allah dostlarından biridir.
Merhum, Erzurum sevgisini her fırsatta dile getirip durmuş ömrü boyunca ve o çok sevdiği yurdunu da her seferinde Mevla’ya emanet etmiş…
Ne zaman bu şehre dair yüreğimiz kasvete duçar kalırsa hep terennüm edip durmaz mıyız, “Mevla’ya emanet olsun Erzurum.”
Bize bu duayı O öğretti; inşallah O ve O’nun gibi Allah dostlarının duaları sayesinde de Erzurum büyük bir felakete maruz kalmıyor.
Sonuç olarak, bu öneriye herkesin sahip çıkması gerekir. Yalnızca yöneticilerimiz değil, bu şehrin bütün sivil teşekkülleri hep birlikte, “Biz de 2011 yılının Alvarlı Yılı olmasını istiyoruz” demesi gerekir.

Mehmet ŞENER