Erzurum’da son günlerde yaşanan gelişmelere baktığımızda çelişkili bir süreç yaşamadığımıza bir kez daha tanık oluyoruz.
Verdiğimiz göç ile birlikte milletvekili sayımız 6’ya düştü.
Bütçemiz sürekli açık veriyor.
2011 kış oyunları yatırımları artarken, büyük alışveriş merkezi sayısı hızla çoğalırken, kentte istenilen oranda gelişme niçin sağlanamıyor?
Geçtiğimiz gün Erzurum ABİGEM Koordinatörü Prof. Dr. Osman Demirdöğen kentte ki yardım profili ve üretim konusunda önemli açıklamalarda bulundu.
Toplumdaki dengesizlikleri gidermek ve dezavantajlı grupları korumak amacıyla başlatılan bir takım yardım ve destek çabaları belki de sosyolojik açıdan da dikkatle ele alınması gereken yeni sorunlar ortaya çıkardığını ifade eden Prof. Dr. Demirdöğen, “Kış dönemlerinde dağıtılan kömür ve yakacak maddeleri, işsizlik sigortası, seçim dönemlerinde verilen beyaz eşya ve toplumun neredeyse büyük bir kısmına dağıtılan yeşil kartlar çalışan ve çalışmayan kesimler arasında husumete sebep olmakta ve yine toplumun büyük bir kısmını çalışmamaya itmektedir” dedi.
Bilimsel kulvarda bu şekilde açıklamaların yapılması dikkate alınmalıdır.
Yoksulluk elbette ki yardımlarla aşılamaz ancak bu noktada dayanışmanın önemli bir yeri var.
Yardımlara muhtaç olmamak için sürdürülebilir kalkınmaya ihtiyaç duyuluyor.
Yani insanlara balık yemesini değil balık tutmasını öğret mantığı ile hareket edilmelidir.
Sürdürülebilir kalkınmanın genel mantalitesi budur.
Yaklaşık 15 bin kişi sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfından geçiniyor.
Kurumun yardımları, her zaman siyasi rant olarak görülür, seçim dönemlerinde oy malzemesi olarak kabul edilir, bu gerçek hiç değişmez.
Sosyal yardımlaşma ve yardımlaşma vakfına başvurular öylesine arttı ki gençler dahi kurumun kapısını aşındırıyor.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı bir yıllık süre içinde 8 milyon TL lik yardım dağıtmış, bu yardımların çok yüzeysel olduğunu düşünüyorum.
Yardımlara harcanan bu 8 milyon TL lik yatırıma dönüştürülmesiyle insanlara iş olanağı oluşturulabilirdi.
Yardıma muhtaç insanların yardım adı altında dilencilik ruhuna alıştırılması
tasvip edilemez bir durum.
Kaynak rasyonel kullanılmalı ve üretim alanları oluşturulmalıdır.
Sosyal Riski Azaltma Projesi (SRAP) bu konuda umut olarak görülüyor.
Kurum kapısı ana baba gününü andırıyor.
Her yıl ayrılan kaynakla, fabrika kurulabilir, istihdam alanları oluşturulabilirdi.
İnsanları istemeye alıştırmak başarılı bir yaklaşım değil.
Önemli olan üretim ve istihdamın artırılması.
Sanayi sektörü istihdama en çok katkıyı sağlayan sektörler içerisinde yer almasına karşın, “Doğu da sanayi olmaz” ön yargısından dolayı gereken desteği göremiyor.
Yatırımcının büyük umutlarla çıkmasını beklediği teşvik yasası da amacına ulaşamadı.
Bütün bunların yanında yatırımcının dış pazarlara açılması ve sınır ticaretine önem verilmesi de sanayi sektörünün gelişmesi adına diğer çözümler olarak sıralanabilir.
Ekonomide bacasız sanayi sektörü olarak adlandırılan turizm sektörü hizmetler sektöründe işlevsel bir önem arz ediyor.
Erzurum’da turizmi sektörü açısından küçümsenemeyecek bir potansiyel var.
Özellikle kış turizmi kentin kalkınması adına önemli bir çıkış yolu olarak görülebilir.
Erzurum da kırsal kesimde halkın büyük bir kısmı tarım ve hayvancılık sektörlerinden geçimini sağlıyor.
Bu durumda işsizlik ve göçün önlenmesi adına bir diğer yöntem.
İşsizliğin önlenmesi için yatırımlara ağırlık verilmeli ve bütün sektörler aynı oranda kalkındırılmalıdır.
İşsizlik açısından değinilmesi gereken bir diğer konuda niteliksiz göçün artış kaydetmesi, göçün önlenmesi için de yine önemli bir sektör olan tarım ve hayvancılık sektörlerine ağrılık verilmelidir.
Umarız Erzurum da sosyal sorun olma yönünde sinyaller veren işsizliğin çözümü için siyasi otorite tarafından köklü kararlar alınır.
Gamze İSPİRLİ
Bir yanıt yazın