Kaç günden beri tartışıyoruz. İyi de oluyor aslında… Çünkü hemşerimiz Ziya Paşa’nın da dediği gibi, “Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar” (Gerçeğin ışığı fikirlerin çatışmasından doğar)
Tartışmasına tartışalım da, birbirimizin kafasını gözünü niye kırıyoruz? Gördüğüm kadarıyla, şu noktada hemen herkes hemfikir:Erzurum’a ikinci bir devlet üniversitesinin kurulacak olması, Atatürk Üniversitesi’nden sonra, bu şehrin karşısına çıkmış en büyük imkanlardan biridir.
Bu, isabetli tespit üzerinde müttefik olduktan sonra, gelişecek süreci hep birlikte ve ortak aklın ışığında başarıyla yönetebiliriz. Yeter ki kişisel egolarımız, ideolojilerimiz, kin ve öfkemiz, vicdanımızın önüne geçmesin.
Üniversite nerede kurulursa, en isabetli karar verilmiş olur?
“Şehrin Doğu yakası en doğru karar olacaktır” diyenleri de dinlemeliyiz, “Hayır; bu yeni üniversite mutlaka Batı yönüne kurulmalıdır” biçiminde düşünenleri de… Daha başka öneriler de mevcut elbette ki…
Bu soruya, acele etmeden ancak işi de sulandırmadan cevap arayıp durmalıyız.
Kimsenin önerisi ne “mutlak doğru”, ne de “mutlak yanlış” değildir.
Şu birkaç günden beri şehirde giderek güçlenen kanaate göre, yeni üniversite şehrin Doğu’suna kurulmalı… Fakat görüyoruz ki tam tersi düşüncede olanların sayısı da az değil.
Bu durumda hem yerel birimler, hem de merkezi hükümet oturup bir karar verecektir.
Şehrin içerisinde bulunduğu sosyo ekonomik koşullar, mimari, altyapı ve siyasi sebepler tek tek masaya yatırılacak. Alınacak kararda hiç şüphesiz ki uzmanların tutacağı projektör etkin rol oynayacaktır.
Aralarında bendenizin de bulunduğu (şimdilik çoğunlukta olan) görüştekilere göre, ikinci devlet üniversitesi mutlaka şehrin Doğu cenahına kurulmalıdır. Kurulmalıdır; çünkü şehrin Batı tarafı yeterince gelişmiş ve gelişmektedir. ETSO’nun kurmaya karar verdiği üniversite de şehrin Batı’sına kuruluyor, henüz düşünce aşamasında olan bir başka vakıf üniversitesi de…
Şu halde, büsbütün geri kalmış olan Doğu yakasını canlandırmak, şehrin bütünü içine katabilmek adına, yeni üniversite Doğu’da olmalıdır. Ancak bu görüş, olmazsa olmaz bir şey değildir; ikna edilmemiz halinde, başka önerilere de “evet” diyebiliriz. Yeter ki, tutarlı, mantıklı ve bilimsel bir veri sunulabilsin…
Kulağımıza gelmeye başladı:
Arsa spekülatörleri anında harekete geçmiş…
Kimsenin kazanacağı parada gözümüz yok da, bu mesele bireysel çıkarlarımızdan çok daha önemlidir ve şehrin ortak paydasıdır söz konusu olan…
Tartışırken bu ölçüyü unutmamalıyız…
Bugün 53 yıllık tarihiyle Atatürk Üniversitesi, Erzurum ekonomisinin ana lokomotifi durumundaysa bu, vaktiyle alınan isabetli kararların ürünüdür. 53 yıl sonra da Erzurum Üniversitesi için aynı tespitin yapılabilmesi adına, bugünün insanına düşen temel görev, ortak aklın gereğini yerine getirmektir. Aksi halde, tarih önünde ve toplumsal vicdan nezdinde mesul oluruz.
Her nereye kurulacaksa kurulsun; lakin arkasında kuvvetli bir konsensüs olmalıdır.
Umuyorum ki bugün, Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti’nde bir araya gelecek olan sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, kapıdan girerken şapkalarını vestiyere koyacaklardır. Ve bileceklerdir ki, tartışacakları konu bu şehrin ortak paydasıdır.
Artık hata yapma lüksümüz yok…
Erzurum ya başını alıp gidecek yahut da küçüle küçüle sonunda kimseye yar olmayacak duruma düşecektir.
Pasta büyüsün ve herkes o pastadan payını alsın.
“Az olsun benim olsun” yerine, “Büyük olsun, hepimizin olsun” anlayışı artık sloganımız olmalıdır.
Tartışmasına tartışalım; ama bu tartışmanın sonucunda, mutlaka Erzurum kazançlı çıkmalı…
Şu kadarını bilmeliyiz ki, Erzurum yakın bir gelecekte Doğu ölçeğinde bir üniversite şehri olacaktır. Kişisel hesapların peşinde koşarak, yıllarımızı heder edeceğimize, şimdiden aydınlık dolu yarınlarımızı inşa edebiliriz…
Bu uzak bir ihtimal değil…
Mehmet Şener
Bir yanıt yazın