MENÜ ☰
ATA-AÖF’te Sınavsız İkinci Üniversite Ön Kayıtları Devam Ediyor
Büyük Erzurum Sofrası
Erzurum Haber Gazetesi » Yazarlar » Sebat ve İNAT
Belkıs Altuniş Gürsoy
Belkıs Altuniş Gürsoy
Tüm yazıları için tıklayınız.
Sebat ve İNAT


Sebat; doğruluğuna inanılan her hangi bir hususta irade ortaya koymak, dayanıklılık göstermektir. Sebat kavramı her ne kadar tek başına bir anlam halitası gibi dursa da, etrafı her biri önemli bir değer alanı olan bir hayli akraba hasletle çepeçevre kuşatılmıştır. Sabır ile sebat anlam bakımından ikiz kardeştirler.
Sebat; irade, azim ve niyet ile aynı düzlem dairesi içinde yer alır. Sabır, kararlılık ve tutarlılık kelimeleriyle bir beraberlik ve bütünlük halkası teşkil eder. Sebat sahibi kimselere sebatkâr denir. Sabit kadem olmak; yani niyetinde ve fiilinde kararlı, ısrarlı olmak sebatkârlığı doğurur. Sebat; önemli bir kıymet hükmüdür. Büyük işlere, büyük davalara sırt verenler, önemli atılımları gerçekleştirenler; her zaman ve zeminde azimkârlardan, sebatkârlardan çıkar. Onlar; insanlık ülküsünün güçlü neferleri, hayat seyrüseferinin önderleridir.
Sebatkâr olmak, bedelsiz ve külfetsiz erişilen bir nitelik değildir. Bu yolun menzillerinde meşakkate göğüs germek, engellerle savaşmak, yoksunluk ve fedakârlıkla hemhâl bir şekilde nefes alıp vermek vardır. Uzun soluklu emekler, karar kılıp da hedefe erme konusunda bazen baharı kışa, gündüzü geceye çevirebilirler. İşte “kapının kar bacanın dar” olduğu o yerde “sebat” denilen ruh kalkanı devreye girer. Sebatta azim ve kararlılık kadar gayret, cesaret, metanet ve ümit vardır. Gayret denilen o altın kemer bele dolanmasa, cesaret denilen o görünmez kuvvet, riski zahmeti eziyeti göze almasa, metanet denilen o kalın sur sınırları çepeçevre kuşatmasa, ümit denilen o uzak yıldız belli belirsiz de olsa ötelerden göz kırpmasa sebat denilen ipi göğüslemek mümkün olmaz.
Sebat kavramında “sağ duyu” dediğimiz iyiye, doğruya ve güzele yönelme esastır. Doğru zamanda doğru kararlar alma, doğru adımlar atma, uygun ve yerinde hamleler gerçekleştirme sağ duyunun alametifarikasıdır. Bu tılsımlı cevher, sebatın hem rehberi hem yöneticisi hem de itici gücüdür. “Sağduyu”; “aklı selim”, “basiret” ve “feraset” dediğimiz kavramlarla birlikte aynı iklimden seslenen, aynı pınardan beslenen ve derununda hikmetin anahtarlarını saklayan “üst akıl”dır.
İnat; gerek sahibine gerekse çevresine yarar getirmeyecek bir konuda ısrarcı bulunmak, hatada, isabetsizde, noksanda, yanılgıda, sahici olmayanda ayak diremek demektir.
Sebat, doğru ve gerekli bir konudaki kararlılıkken; inat, yanlışta eksikte kusurluda direnç göstermektir. İnat; bir fikre, bir hisse, bir işe körü körüne bağlanmak ve bazen de o bağlılıktaki aksaklığı gördüğü hâlde ondan vazgeçmemektir. İnadın altında kendisini ispat gayesi, bir başka ifadeyle de kendisine güvensizlik yatar. Kendi hatasına gözlerini kapatmak, bilerek veya bilmeyerek yanlışı savunmak, bir çeşit kendini koruma içgüdüsü olarak da düşünülebilir. Aslında bu konum; kendi yanlışına yapışıp kalmak, yapışıp kalınan vasıtasıyla bizzat kendi sağlamasını yapmaya çalışmak çabasıdır. Bu beyhude çaba; nefsine ve çevresine karşı kendisini âkıl, makbul ve muteber gösterme endişesi olarak da yorumlanabilir.
Kendinden emin, kişiliği oturmuş kimseler hatadan dönmeyi bir noksan olarak görmezler. O itibarla kendileriyle bir derdi olmayanlar nefisleriyle rahatlıkla yüzleşir, kusurlu ve arızalı olandan kolaylıkla vaz geçebilirler Böylesi bir durumla karşılaşmış olmayı; kendi kişiliklerine reddiye, kimliklerine ters düşme, benliklerine ihanet olarak algılamazlar. İnsan olmak gerçeği; daha işin başında “beşer şaşar” kavlince yanılma payını ihtimal dahilinde addeder. Aldanmak; insana has ve olağan bir hâldir. İnatçı kimseler; bazen gerçeğe bir hayli hasara uğradıktan, çoğu zaman da yakın ve uzak daireleri bu hasarın irili ufaklı serpintilerinden hissedar ettikten sonra uyanırlar.
İnatçılığın arka planında iyi niyet ve samimiyet mevcut olabilir. Ama iyi niyet ve samimiyet; her zaman en doğru, en makul, en objektif, en gerekli, en pratik, en elverişli, en verimli kararların alınmasına, en sağlıklı adımların atılmasına bir katkı sağlamayabilir. Ayrıca temelinde iyi niyet de olsa uzun ve kısa vadede zarara uğramak; işin içinden bir bedel ödeyerek çıkmak, bu vadide zaman ve emek harcamak çok pahalı bir tecrübedir. Bu sebeple kültür atlasımızda bir insanın her zaman “en doğru”ya ulaşamayacağından hareketle “istişare” yani başkalarıyla fikir alışverişinde bulunma hususu tavsiye edilmiştir. “İnsan insanın ufkudur” cümlesi, “ortak aklın”, ortak tecrübenin”, “ortak birikimin” önemini vurgular. Bazen ilgili meselenin odağında “özne” konumunda bulunan kimsenin mevcut duruma, olaya, hususa olan yakınlığı sebebiyle çok yerinde kararlar verememesi, beklenen hamleleri gerektiği gibi gerçekleştirememesi söz konusu olabilir. Mevcut hâle yakın mercekle bakıldığından çok yönlü ve etraflı bir şekilde değerlendirme yapılamayabilir. O bahse daha mesafeli yaklaşmak mevkiinde bulunanlar; daha soğukkanlı olabildiklerinden, uzun ve kısa vadeli seyir ve sonuçları daha farklı pencerelerden görebilirler.
Demokrasinin de özü bu çokluğun birliğinde yatar. “Barîka-yı hakikat müsâdeme-i efkârdan doğar” cümlesi, fikirlerin çarpışması neticesinde gerçekle yüz yüze gelinebileceğini, daha sağlam neticelere ulaşılabileceğini söyler. İhatası geniş olmak, etraflı ve çok yönlü düşünmek, ayrıntıları da hesaba katmak yani “efradını cami ağyarını mani” (=gerekli olan her şeyi toplayan ve içine alan, gereksiz olanı dışarda bırakan” ) bir yaklaşımdan hareket etmek esas alındığında “biz”in “ben”e nispetle şansı çok daha yüksektir. Bu bağlamda “ben yaptım oldu”, “ben istedim oldu” demeyen bir zihni terbiyeye ulaşmak belki de inadı kıracak başlıca amillerdendir. O halde meşveret (=danışma, fikir alışverişinde bulunma) da denilebilen istişare önemli bir ilke hükmündedir. “Bin bilsen de bir bilene danış” ata sözü bu hikmeti en güzel şekilde ifade eder.
Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin her işte “meşveret”i tavsiye eden bir dörtlüğüyle söze nihayet verelim.
Büyüğünle her işte meşveret kıl,
Ki aklına uyan pişman olur bil,
Sözün tut görme sen, bir işi müşkil,
Güleç yüzlü güzel sözlü ol ey can.

Belkıs Altuniş Gürsoy

Etiketler:
📆 28 Mayıs 2016 Cumartesi 00:16   ·   💬 0 yorum   ·   ⎙ Yazdır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ERZURUM'DA HAVA

ERZURUM
Esentepe Avrupa Konutları
YENİ SAYI

YAZARLAR

RÖPORTAJLAR

ANKET

Üzgünüm, şu anda etkin anket yok.

BAĞLANTILAR