Hikmet Hoca’yı önceden de bilirdik ama asıl rektör olduktan sonra, daha yakından tanıma fırsatı bulduk. Bazı kesimlerin aksine, biz Hoca’nın başta Atatürk Üniversitesi olmak üzere, bu şehir için ciddi bir şans olduğuna inandık.
Ve şu TOKİ meselesini saymazsak, bu inancımızdan ötürü de pişmanlık duymadık. Zira Hikmet Koçak, Yaşar Bey’den devraldığı rektörlük görevini, bugüne kadar büyük bir başarı ve titizlikle ifa etti.Hikmet Hoca’yı önceden de bilirdik ama asıl rektör olduktan sonra, daha yakından tanıma fırsatı bulduk. Bazı kesimlerin aksine, biz Hoca’nın başta Atatürk Üniversitesi olmak üzere, bu şehir için ciddi bir şans olduğuna inandık.
Ve şu TOKİ meselesini saymazsak, bu inancımızdan ötürü de pişmanlık duymadık. Zira Hikmet Koçak, Yaşar Bey’den devraldığı rektörlük görevini, bugüne kadar büyük bir başarı ve titizlikle ifa etti.
Üniversite, Hikmet Hoca’yla birlikte hem fiziki açıdan bir büyüme trendine girdi, hem de eğitim kalitesini sürekli yükseltiyor. Aynı zamanda Atatürk Üniversitesi’nin, öncelikle Türk Cumhuriyetleri olmak üzere, başka ülkelerle sıcak ilişki kurması sağlanıyor.
Yani Hikmet Hoca, önyargılı beklentileri boşa çıkardı. Ne kadrolaşma gibi, birilerinin “korkulu rüyası” gerçekleşti, ne de Atatürk Üniversitesi kendi kabuğuna çekildi…
Fakat şimdi aynı Hikmet Hoca, sebebi anlaşılamayan bir kararla, adeta baltayı kendi ayağına vurmak istiyor:
TOKİ’ye, üniversite kampusünde arsa verilecek; TOKİ de bu “bedava arsa” üzerinde hocalar için, uzun vadede ödeme koşulu ile lüks konutlar inşaa edecek!
İlk bakışta son derece “masum” görünen bu karar, esasında hayli tartışmalı bir eylemdir.
Şayet, haber şöyle olsaydı kimse itiraz etmeyecekti:
Atatürk Üniversitesi TOKİ ile anlaştı, kampus içerisinde hocalar için lojman yapılacak…
Ne yazık ki böyle değil……
Üniversite yönetimi TOKİ’yi çağırarak, “İntifa hakkı bizde olan ama asıl Hazine’nin sahibi bulunduğu arazisi üzerine mensuplarımız için lüks konutlar yap” demiş.
TOKİ zaten kazılmış mezar arıyor yıkılmak için; böyle bir teklifi elbette geri çevirmezdi…
Kimse, üniversite hocalarının uzun vadeli lüks villa sahibi olmalarına karşı değil. İtiraz, kararın muhtevasınadır.
Şöyle ki:
1- Bu arazi, üniversitenin tapulu malı değil; yalnızca kamu yararına kullanılmak üzere, Hazine tarafından tahsis edilmiş bir alandır. Yani üniversite, bugün bu arazi üzerine hocalar için kişisel mülk yapılmasına izin verir ve de Hazine bunu onaylarsa, beraberinde gelebilecek başka tekliflere de açık olmak zorundadır. Yarın bir grup çıkıp gelirse, “bana da arazi ver ben de villa yapmak istiyorum” derse, üniversite yönetimi, hukuki açıdan zor durumda kalır. Çünkü bu kararıyla başkalarına da “emsal” teşkil etmiş oluyor.
2- Bu şehirde oldum olası, “Üniversite şehirden koptu, üniversite ile halk arasında bir rabıta kalmadı” türünden haklı-haksız eleştiriler yapılmaktadır. Ve biz biliyoruz ki, Hikmet Hoca, üniversiteyi halkla daha fazla içiçe kılmak için ziyadesiyle bir mücadele vermekte. Bir yanda böyle bir anlayış varken, beri yanda aynı Hoca’nın aldığı bir kararla üniversite, büsbütün halktan kopmuş olacaktır. Önce lüks konut yapılır, ardından da başka sosyal ihtiyaçları karşılayacak üniteler kurulur. Kimbilir belki mezarlık yeri de tahsis edilmiştir!
3- Hükümet Erzurum’a, “Erzurum Üniversitesi” adı altında, ikinci bir devlet üniversitesi kurulmasına karar verdi. Şehir, son iki haftadan buyana bu meseleyle yatıp bu meseleyle kalkıyor. Sevincimiz büyük, çünkü Erzurum bu kararla belki beş on yıl içinde bir üniversite şehri olacak. Sivil toplum, sokaktaki sade vatandaş ve basın yazıp durmakta; ikinci üniversite şehrin doğusuna kurulsun diye… Ve biliyoruz ki, bu öneriye en sıcak bakan isimlerden biri de Hikmet Hoca’dır. Öyle olmasaydı, önceki gün Mahallebaşı sakinleri niye kendisini ziyaret edip de, desteğinden ötürü teşekkür edecekti ki? Peki nasıl oluyor da aynı Hikmet Hoca, bir yanda yeni üniversitenin (dengeli kalkınma adına) şehrin doğusuna kurulmasını isterken, öte yandan da üniversitenin kampusünü kişisel mülk edinmeye açıyor?
Muhtemelen Hikmet Hoca da bizler gibi başından beri eleştirip duruyordur: Niye kamu kurumları halktan hızla koparak kendi özel dünyaları içine çekiliyor?
En çok da bu konuda askeri eleştirip durmadık mı, halktan koptu diye…
Şimdi Atatürk Üniversitesi, bu haklı eleştirinin hedefi olmak üzere… Hem de gereksiz bir jest uğruna…
Bugüne kadar Atatürk Üniversitesi’nin arazisine bir çok kimse göz dikti; kimisi ticari alan kurmak istedi, kimileri de konut yapmak… Fakat geçmiş yönetimler bu taleplere direndi ve birilerine karşı “kötü” olmak pahasına, araziyi peşkeş çektirmedi. Bakın bakalım ki, üniversite arazisinden bugüne kadar kimlere yer verilmiş?
Biz söyleyelim:
Devlet hastanesine, okul için milli eğitime, istinaf mahkemesine, Bilkent gibi marka olmuş bir eğitim kurumuna ve teknokente…
Kim gösterebilir ki, birileri Atatürk Üniversitesi’nin arazisi üzerine kişisel mülk yapmış?
Hocam; hiç kusura bakmayın TOKİ ile anlaşma yaparak mensuplarınıza lüks konutlar inşa ettirmek istemeniz, hiç şık bir şey değil.
Üstelik etik de olmaz Hocam; çünkü sizden beklenen üniversite mensubunu üniversite kampusüne sıkışıp kalmaktan kurtarmaktır.
Şayet diyorsanız ki, iyi hocaları Erzurum’a çekebilmek için, adam gibi fiziki şartlar temin etmek zorundayız; haklısınız… Lakin bunun yolu lojman yapmaktır, sosyal tesis inşa etmektir, şartları zorlayıp daha iyi maaş vermektir.
Yol olur Hocam bu; yol…
Sizden sonra başkaları da, başka isimler altında benzer kararlar alır ve sonunda bir bakarız ki, tıp fakültesinin bitişiğinde bir benzin istasyonu, edebiyatın yanı başında da kebapçı dükkanı açılmış!
Etmeyin Hocam; daha yolun başındasınız gelin bu TOKİ denilen kazılmış mezar arayıcısından kurtulun. Boş verin siz, hangi hoca kişisel lüks villa sahibi olmak istiyorsa araştırsın kendi imkanlarıyla olsun…
Bu kararınızla rekabeti bitirmiş ve istemeden de olsa Erzurum’un dengeli gelişmesine mani olacaksınız.
“Acaba bu hususta şehir halkı ne düşünüyor?” diye merak ediyorsanız, lütfen bir sokağa çıkın ve ahalinin sesine kulak verin. Göreceksiniz ki, sizden beklenti, üniversite arazisinde üniversite hocasına villa yaptırtmak değil.
Sahi Hazine nasıl “evet” dedi?
Demek ki, bu “kamu yararı” işi hikayeden ibaretmiş…
Ya da bizim haberimiz yok; meğerse hocalara lüks villa yapmak “kamu yararı”na giriyor zahir…
Aynı Hazine’ye bir kişi talepte bulunsa:
Üniversite arazisinde bize yer tahsis edin, fabrika kuracağız.
Hazine ne der acaba?
Bu karardan anlıyoruz ki, üniversite hocası olursanız Hazine’nin bakışı da değişir!
Yani anlamış oluyoruz ki, kanun sadece fukara için geçerli olan bir düzenlemedir!
Aksini iddia edenler TOKİ-üniversite işbirliğine baksın:
Bedava arsayı al, hocaya kırk bin yıllık vadeyle lüks villa ver!
Adalet bunun neresinde?
TOKİ’ye sormuyoruz, bu soru bedava arsa üzerine villa sahibi olmak isteyen üniversite hocalarınadır…
Mehmet ŞENER
Bir yanıt yazın